İBRAHİM EKİNCİ
Merkez Bankası’nın işi zor. Prof. Dr. Hakan Kara’nın hesabı… “Merkez Bankasının net döviz pozisyonu 10 yıl önce +50 milyar dolarken, 2023 sonu itibarıyla KKM dahil -132 milyar $ oldu.”
Yani tekrar o artı 50 milyar dolara gelmek için TCMB’nin 182 milyar dolara ihtiyacı var. Tablo, Merkez Bankası’nın daha uzun süre döviz biriktirmesi gereceğini ve dolayısıyla “alıcı” tarafta olacağını gösteriyor.
Dövize ihtiyaç alanı (cari açık, dış borç ödemeleri vs) daha geniş aslında. Bu sadece MB rezervleriyle ilgili.
Bu tabloya nasıl geldik?
Albayrak dönemindeki 128 milyar dolar rezerv satışından sonra Nebati’nin de 200 milyar dolar civarındaki rezerv satışıyla geldik.
Nebati dönemine “rezerv mi vardı ki satışı olsun” demeyin, yoktu ama, MB, ihracatçıdan, vatandaştan (KKM) içerden (bankalardan) ve dışardan swaplarla… Hangi yolla bulduysa aldı, sattı…
Şimdi MB’nin yeni yönetimi rezerv biriktirmek istiyor. Brüt rezervleri bir ara 145 milyar dolara kadar çıkardı. Fakat bu banka swaplarıyla gerçekleştiği için, yani bankalardan döviz alıp TL verdiği için bu kez likidite fazlalığı handikapı çıktı ortaya… TL faizleri aşağı gelmeye başladı.
Bu sefer döndü (zaten kuru baskılamak ve KKM çıkışlarını karşılamak için döviz satışı sürerken ve rezervleri de tekrar 140 milyar dolar seviyelerine çekilirken) TL likiditeyi çekmek için TL depo alım ihalelerine başladı.
MB için çok zor bir denklem.
Rezerv biriktirmek için piyasadan döviz alsan, döviz kurunu yukarı itiyorsun, piyasaya TL likidite veriyorsun ve sıkılaştırma çöküyor.
Döviz almasan rezerv biriktiremiyorsun, bilanço toparlanamıyor.
Bu durumda MB’nin elini rahatlatacak tek şey dış kaynak!
Dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz. Türkiye’nin yabancı dövizine ihtiyacı var. Acil ve elzem görülen bu. Bu yüzden yana yakıla kapı kapı döviz aranıyor.
Yabancıdan yeterince döviz girişi olsa, kuru tutmak için rezerv satışı gerekmeyecek. Yabancı girişiyle kur sakinleşince rezerv biriktirme fırsatı da olacak. Anahtar yabancı dövizi!
Bu faizlerle kim, niye TL'ye dönsün?
TL faizleri aşağı geliyor!
Enflasyonla mücadele programı uygulayan ekonomi yönetimi için en olmaması gereken şey!
Vatandaş TL’ye geçerek bırakalım kazanmayı, tasarrufunun alım gücünü korumayı dahi elde edemiyorsa… TL’ye niye geçsin?
TÜİK’in enflasyonu bile yüzde 64!
Gel bakalım yüzde 45 – 50 faizle bu enflasyonla başet!
Hatırlayalım. Vadeli TL mevduat faizleri 2023 sonunda yüzde 47’ye çıkmıştı.
TCMB verilerinde en son 29 Aralık oranı gözüküyor. 3 aylık mevduatın faizi yüzde 52,5!
Dün sabah bankaların internet sitelerine baktım. En yüksek veren yüzde 46 veriyor. Yüzde 30’a yakın seviyelere kadar düşüren var. Ekonomi Gazetesi’ndeki habere göre ortalamada yüzde 41’e kadar gerilemiş durumda.
Neden düşüyor?
Likidite yüksek piyasada. Yani piyasada TL çok. Bankaların mevduat toplamaya ihtiyacı yok. Kredi talebi de onları sıkıştıracak kadar yüksek değil.
Ama enflasyonla mücadele ne olacak? Sıkılaştırma ne olacak? TL’ye geçiş nasıl olacak?
Birkaç hafta önce bankalardan döviz swaplarıyla brüt rezervlerini 145 milyar dolara çıkan MB, bu sefer apar topar piyasadan TL likiditeyi çekmeye yöneldi.
Ekonomi Gazetesi’nden aktarıyorum:
“Piyasadaki likidite fazlasını sterilize etmek için 22 Aralık’tan itibaren düzenlediği 8 TL depo alım ihalesinde 425 milyar liraya ulaştı. 1 ve 2 hafta vadelerde düzenlenen ihalelerde stok miktarı ise 8 Ocak itibariyle 110 milyar lira seviyesinde. (…) Böylece 8 Ocak itibariyle piyasadaki likidite fazlası 140 milyar 434 milyon liraya indi. (…) Merkez Bankası ilk depo ihalesine başladığında likidite fazlası 229.7 milyar lira seviyesinde iken en yüksek 400.2 milyar lira ile 3 Ocak'ta görüldü.”
Türkiye vurguncu yabancı sermayeye muhtaç edildi
Şimdi… Yukarıda bahsettim. Tek “kurtuluş” sıcak parada… Soğuk para zor. Peki sıcak para düşük TL faizine gelir mi?
Gelmez!
Sıcak paracı yüksek TL faizi, düşük ve istikrarlı kur ister. Dövizle gelecek. Döviz bozdurup yüksek TL faizlere yatırım yapacak. Peki çıkarken kur da yükselmişse? O zaman TL’den kazandığını kur farkı olarak bırakmış olacak. Niye gelsin?
Demek ki TL faizlerin aşağı gelmesinin TCMB’yi rahatsız eden tek tarafı dolarizasyonun geri çevrilmesini imkansızlaştırması değil, aynı zamanda sıcak paracıya ihtiyacı…
Belirttim. Türkiye vurguncu yabancı sermayeye muhtaç edildi.
Çünkü sıcak paracı fırsatçıdır. Yüksek kazanca gelir. Piyasalarda o kazancını gerçekleştirir, gider veya gelecek görüyorsa kalmaya devam eder. Ama her şekilde kazandığı, götürdüğü bizim alın terimizdir. Memleketin alın teridir. Matematik bu: Biri kazanıyorsa, birileri kaybediyordur!
Yeni bir plan gündemdeyse… Yeni bir hikâye varsa; (ki bizde var: Efendim ekonomi yönetimi değişti, piyasacılar iş başı yaptı, MB artık faiz artırabiliyor. Erdoğan karışmıyor!) hep böyledir. Notçu (Bugün Moody’s not açıklayacak!) iyi not verir, iyi not vermezse ödev verir: Şunu şunu da yaparsanız… Bu arada yatırım bankaları iyi rapor yazar, içerdeki yönetim faizi, kuru ayarlar… Koşu başlar! Döviz gelir. Ekonomi yönetimi beklenen açıklamayı yapar:
“Finanse edilebildiği sürece cari açık önemli değil.”
Televizyonlarda saçlarını savurarak açıklama yapan iş insanları görürüz:
Bu ekonomi yönetimi çok iyi!
Bazı yurttaşlarımız da -ki sayıları hiç de az değildir, memnun kalır aslında.
Döviz ucuzlayınca ithal malları edinmek kolaylaşır. Arabalar, evler yenilenir!
Her yıl bir model çıkaran küresel soyguncuların yeni model telefonlarını alırız. Falanca marka yolda giderken canınızın müzik çektiğini tahmin ederek modunuza göre şarkı açan yeni model çıkarmış, arabayı değiştiririz.
Fena mı?
Oysaki o gelen sıcak para… Yeni bir krize kadar sorunların üstünü örten bir kara yorgandan başka bir şey değildir. Bağırsanız ne olur: Arkadaşlar bizim ülkemizde 8 – 9 milyon insanımızın ya hiç ya da doğru dürüst bir işi yok!
Kim duyacak sizi. Sıcak para halayının teey teey’lerinden sesiniz mi duyulur!