Tam beş yıl olmuş. Osman Kavala için yazdığım yazıyı, “Kavganın ve karanlığın değil barışın ve özgürlüğün ağır bastığı bir Türkiye’de yaşamayı bekliyoruz…” diye bitirmişim. O bekleyiş hala sürüyor. Belki yaklaşan seçimlerin verdiği bir küçük umut var, onun dışında her şey daha da kötüleşti…
Osman Kavala geçen zaman içinde müebbete mahkum edildi, çalışma arkadaşları Hakan Altunay, Mine Özerden ve Çiğdem Mater de hapse girdi. Ama bu sürede Kavala’nın Türkiye’ye yaptığı en büyük katkılardan biri, Anadolu Kültür çalışmalarını ara vermeden sürdürdü, sürdürüyor. Biraz buruk, belki biraz içine kapanmış ama aralıksız ve tavizsiz…
Geçen yılın kültür sanat alanındaki önemli gelişmelerinden biri de buydu: 2022’de Anadolu Kültür 20. Yılını kutladı. Günümüz Türkiyesi’nde, kurucusu siyasi davalarla içeride tutulan bir kurum için olağanüstü bir başarı. Bu başarı Anadolu Kültür’e, onun hedeflerine, Osman Kavala’ya inanan kurum çalışanlarına ve tabii ki desteğini eksik etmeyen sanatçılara, entelektüellere, katılımcılara ve izleyicilere ait.
Hiç kimsenin içine sinmeyen garip suçlamalarla hapiste tutulan Osman Kavala Türkiye’nin en önemli kültür-sanat insanlarından biri. 2000’lerden itibaren yüzlerce sanatçının üretmesine, izleyiciyle buluşmasına katkıda bulundu. Türkiye’de kültür ve sanatın hak ettiği gibi dünyanın bir parçası olması için, sanatçıların hak ettikleri standartlarda çalışabilmeleri için, ürettikleri işleri gösterebilmeleri için uğraşan bir kültür insanı oldu. İzleyiciyi de en az sanatçılar kadar önemseyen, toplumun kültürünü yaşayabilmesi için, sanata ulaşma hakkı için uğraşan, çabası ne İstanbul'a ne de Türkiye’ye sığan bir isim. Osman Kavala, Gölcük depreminden sonra da oradaydı, Kürtlerin kendini ifade edeceği bir alan açmak üzere 2000’lerin başında Diyarbakırda, başka kentlerde mesela Kars’ta, Çanakkale’deydi... Türkiye’deki kentleri birbirine bağlayan (adı bu nedenle Anadolu Kültür) hatta bir zamanlar Türkiye’nin önemsediği Batıya, dünyaya bağlayan sınırların ötesinde bir diyalog ortamı kurmayı amaçlayan bir çatı kurdu.
Anadolu Kültür 2002 yılında, Türkiye AB’yle tam üyelik müzakereleri yaparken Kavala’nın girişimleriyle sanatın değişik alanlarından, iş dünyasından ve sivil toplumdan kişilerin bir araya gelmesiyle kâr amacı gütmeyen bir kültür kurumu olarak kuruldu. Anadolu’da sanat yapan sanatla ilgilenen ve kendi yalnızlığı içinde var olmaya çalışan yaratıcı birey ve topluluklara destek olmayı hedeflediler en baştan itibaren. Türkiye’de bu alandaki devasa eksikliği bir parça da olsa doldurmaya çalışan bu kurum son beş yıldır büyük güçlüklerle mücadele ediyor. Ama ara vermiyor. Motivasyonunu ve ilkelerini yitirmemiş, ayakta kalmayı başarmış bir sivil toplum kuruluşu Anadolu Kültür. Sivil topluma, insanların bir araya gelerek kuracağı diyaloğa, işbirliklerine inanan bir kurum. Diyaloğu kültür sanat üstünden, bu alandaki üretim ve paylaşım aracılığıyla gerçekleştirmeyi hedefliyor. Bu nedenle de pek çok kültür kurumundan farklı, kendine özgü bir yeri ve önemi var.
Anadolu Kültür ekibinin en sevdikleri tabirlerden biri ‘alan açmak’. Sanatçılar için kendini gösterebileceği, meraklılar için görebileceği, sözünü söyleyemeyenler için konuşabileceği, farklı görüşlerin tartışılabileceği alanlar açmaya çalışıyorlar yirmi yıldır. Galeri bulamayan sanatçılardan toplumun kıyısına itilmiş, hafızasından silinmiş topluluklara ana akımın dışında kalan herkesi kapsayan etkinlikler yapıyorlar. Bu etkinlikler 2002’de kurulan Diyarbakır Sanat Merkezi’nde ve Tophane’deki eski tütün deposunun bir kültür merkezine dönüştürülmesiyle 2008’de açılan Depo’da sürüyor. Bir zamanlar Türkiye ‘barış’ı ararken Diyarbakır’da düzenlenen sayısız etkinliğin en önemlilerini düzenleyen kurumların başında geliyordu DSM. Depo ise açıldığı günden bu yana düzenlenen sayısız toplantı kadar ev sahipliği yaptığı birbirinden iyi sergilerle kültür hayatımızın önemli duraklarından biri olmayı sürdürüyor.
Anadolu Kültür bugüne kadar Türkiye’den ve dünyadan 120 kurumla işbirliği yapmış. Bağımsız sanatçılara ve kültür kurumlarına 442 hibe desteği vermişler. Bu süreçte, 104 farklı şehirde iki bini aşkın sergi, söyleşi, konser, film gösterimi düzenlenmiş, eğitim atölyeleri, podcast serileri, kültürel yayınlar ve mobil uygulamalarla bireyler ve toplumlar arasında kültür köprüleri kurulmasına katkıda bulundu.
Anadolu Kültür’ün direktörü Asena Günal 20. Yıl için Medyaskop’a verdiği söyleşide ‘her şeye rağmen devam ediyoruz’ diyor: “Herşeye rağmen devam ediyoruz. Osman Kavala içeride, diğer arkadaşlarımız içeride… Yaptığımız işi bir şifaya, bir dirence dönüştürerek devam ediyoruz. Devam etmenin hem onun için hem de bizim için, iyi hissetmemiz için gerekli olduğunu düşünüyorum. Yaptığımız şeyi, şu yirmi yılın dökümüne baktığımızda gördüğümüz şeyi, kaç insana dokunulduğunu, kaç film, kaç kitap, kaç sergi çıktığını düşününce devam edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.”
İyi ki devam ediyorlar. Bir yandan Türkiye’nin gittikçe çoraklaşan iklimine can suyu katmayı sürdürüyorlar, bir yandan da bir gün her şeyin güzelleşeceğine dair umutları ayakta tutuyorlar. Türkiye’de özgürlükçü, demokrat, kültür ve sanata önem veren herkesin hayatında kendine yer edinmiş bir kurum Anadolu Kültür. Umuyorum daha nice yılları olur ve umuyorum Osman Kavala da özgür kalır ve en sevdiği şeyi yapar; bu güzel başarıyı daha da çoğaltır…