Barış mücadelesinin ilklerinden: Türk Barışseverler Cemiyeti

Eşitlikten, özgürlükten, barıştan ve insanca yaşamdan yana olanların müdahil olmadığı, olamadığı bir süreç ne kadar başarılı olabilir?

20. yüzyılın ortasına gelindiğinde dünya göreceği her şeyi görmüştür. Savaşlar, devrimler, yıkılan insanlık, ayağa kalkan insanlık…

Dünya Savaşı’nın birincisinde 7 milyon, ikincisinde 21 milyon insan hayatını kaybetmiştir. İnsanlık savaş denen felaketi birkaç misliyle tekrar yaşamıştır. Ülkeler, şehirler yerle bir olmuştur. Cehennemi başka âlemde aramaya gerek yoktur, dünya cehennemin ta kendisidir.

Her şeyin olduğunu gibi savaşların da elbet bir sonu vardır. Gel gelelim bitmesi, dünyaya barış gelmesi demek değildir. İki kutupludur artık dünya, bombaların patlaması her an ihtimal dâhilindedir.

Kutup başları kendi arasında savaşmıyorsa da başka coğrafyalar üzerinden çatışmalar sürer. Kore böyle bir yerdir. Kuzey ve güney savaşa tutuştuğunda, Kuzey Sovyetlerin, Güney de ABD ve müttefiklerinin desteklediği ülkelerdir.

Biliyorsunuz ülkemizi yönetenler o dönem ABD’nin başını çektiği emperyalist-kapitalist tarafta olmaya karar verir. 45 sonrası adımlar daha da hızlanır. “Yurtta da, cihanda da barış diye tutturmanın âlemi yoktur baştakilere göre.

1950 yılında Tek Parti dönemi sona erer, Demokrat Parti yılları başlar. NATO’ya girme arzusu içinde yanıp tutuşuyordur egemenler. BM’nin Kore’ye asker gönderme çağrısı bunun için bir fırsat olarak görülür. Hükümet alelacele 4500 askeri Kore’ye gönderme kararı alır. CHP Kore’ye asker gönderilmesine değil, konunun Meclis’te görüşülmemesine itiraz ediyordur. “Milli Mutabakat” zemininde birleşiliyordur hükümet ve muhalefet.

Halkı ikna etmek için ise yoğun bir kampanya düzenlenir. Gazeteler her gün asker gönderme propagandası yapar. Misal Ankara Radyosu’nun programları şöyle sıralanır; “Marshall Saati”, “NATO Saati”, “Birleşmiş Milletler Saati”, “Kore Savaşı Saati”… Diyanet İşleri Başkanlığı da olaya hararetle dâhil olur. Başkan Ahmet Hamdi Akseki, 25 Ağustos 1950 tarihinde Gazeteciler Cemiyeti’nde düzenlediği basın toplantısında, “Komünistliği ve ne şekilde olursa olsun bütün tatbikatını İslamiyet katiyetle reddeder… Komünistliğe karşı gelebilecek en kudretli silah, iman ve ruh kuvvetidir” diye açıklama yapar. Diyanet’e göre Kore Savaşı’na katılmak cihattır, bu savaşta ölenler şehit olacaktır. Bunlarla sınırlı kalınmaz, Kore’ye asker göstermeyi destekleyen mitingler yapılır.

Olanlar bundan ibaret değildir. Tarih de öyle yazmamalıdır. Birileri vardır elbet insanlık onuruna sahip çıkan. Uzun yıllardan beri ağır baskı koşullarında yaşayan, sayılarının azlığına bakmayan sosyalistler, savaşa, emperyalizme ve ülkemizin bu kirli sürece sokulmasına karşı dururlar. Bu günlerde bir dernek kurulur; “Türk Barışseverler Cemiyeti” 14 Temmuz 1950’de faaliyet yürütmeye başlar.

Üniversiteden, solculuğu nedeniyle uzaklaştırılan Behice Boran’ın başkanlığında kurulan cemiyetin yönetim kurulunda, Adnan Cemgil, Vahdettin Barut, N. Kemal Özmeriç, O. Fuat Toprakoğlu, Reşat Sevinçsoy, Muvakkar Güran gibi isimler vardır.

Aynı yılın Mart ayında Stockholm’de Dünya Barış Kongresi toplanmış, “Stockholm Barış Çağrısı” adlı bildiriyi yayınlamıştır. Bildiride atom silahlarının kayıtsız şartsız yasaklanması talep edilmekte, kullanılanların insanlık suçu işlemiş olacağı söylenmektedir.

Türk Barışseverler Cemiyeti’nin amacı açıktır: “Türk halkının barış ihtiyacına tercüman olarak şerefli ve sağlam bir barışın kurulması için kanunlarımızın çerçevesi içinde gerekli faaliyet ve neşriyatta bulunmak ve bütün demokratik davalarda olduğu gibi, en hayati bir ehemmiyeti olan barış davasında da halkımızın iradesini belirtecek her türlü kanuni teşebbüslere girişmek.

Kore’ye asker gönderme kararı alınır alınmaz cemiyet harekete geçer. Başkan Behice Boran ve Genel Sekreter Adnan Cemgil, TBMM Başkanlığı’na dilekçe gönderir. Dilekçede asker gönderme kararının anayasa ve uluslararası hukuka uygun olmadığı yazıyordur. Kararın iptali için TBMM olağanüstü toplantıya çağrılmalıdır. Dilekçe bir iştir, ikinci iş halkın aydınlatılmasıdır. Asker gönderilmesi kararını protesto etmek ve halkı bilgilendirmek için bildiri yayınlayıp sokakta dağıtırlar. Bildiride, 4500 Türk çocuğunun ABD’nin menfaati için savaşa sokulamayacağı söylenmektedir. “Kore’deki savaşa, Türk Milletinin katılmasında istikbalimiz ve güvenliğimiz bakımından hiçbir fayda yoktur.”

Hemen büyük bir yaygara tertipler devletliler. Antikomünist histeri devrededir. “Sahte sulh cephesi”, “Kızıl emperyalizm için Türkiye’de köprübaşı kurmaya çalışıyor”, “Kızıl Çarlığın emrinde çalışan örgüt” Böyle manşetler atar gazeteler. Başbakan Menderes, “Bu cemiyetin milletlerarası bir kökü olduğunu bilmekteyiz. …Komünist tecavüzlerini Kore’de karşılamağa giderken içimizde aynı mahiyetteki tahrikatın…” diye konuşur.

Cemiyetin üyeleri, bildiri dağıttıkları günün ertesinde evleri basılarak gözaltına alınır. Açıktan yapmışlardır her şeyi ama “gizli bildiri yayınlamakla” suçlanırlar. Behice Boran, Adnan Cemgil, bildiriyi basan matbaacı Cemal Onur, Vahdeddin Barut, Osman Fuat Toprakoğlu, Reşat Güranan ve beyannamenin dağıtılması ile ilgili görülen herkes, “milli menfaatlere aykırı beyannameler yaymaktan” tutuklanır. Yargılanmak üzere Ankara’ya, Askeri Garnizon Mahkeme’sinde gönderilirler. Behice Boran hamiledir, bu yüzden cezaya ara verilir. Oğlu 15 aylıkken tekrar hapse geri alınır.

Tutuklamalar yeterli görülmez. Salon toplantılarıyla, kampanyalarla hezeyan sürer. “Komünizmi Tel’in Mitingi” de yapılır.

Az da olsa anlamlı destekler vardır. İstanbul Yüksek Tahsil Gençlik Birliği’nin yayını Hür Gençlik dergisi, “Gençliği Barış Mücadelesine Çağırıyoruz” bildirisi ile savaş karşıtı kampanyayı devam ettirmeye çalışır. Ama bu kampanyayı yürütenler de tutuklanır.

Antikomünizm terör estiriyordur. “Milli menfaate aykırı yayın yaptıkları” gerekçesiyle Yeni Baştan, Hür Marko Paşa ve Barış dergilerinin yayıncıları gözaltına alınır. Barış Cemiyeti üyelerinin tutuklanmasını eleştiren mizah dergileri kapatılır.

Barış mücadelesi her zaman dikenli bir yol oldu

30 Aralık 1950’de, Ankara Garnizon Komutanlığı’na bağlı askeri mahkeme, Barışseverler Cemiyeti davasında yargılananları Askeri Ceza Kanunu’nun 58. ve Türk Ceza Kanunu’nun 161. maddeleri gereğince on beşer yıl ağır hapis cezasına mahkûm eder. Cezalar çeşitli “hafifletici” nedenlerle üçer yıl dokuz aya indirilir. İtiraz sonucunda mahkûmiyet cezaları bozulur ve tutuklananlar tahliye edilirler. Ama savcılığın karşı itirazıyla karar, tekrar yargılananların aleyhinde bozulur ve yargılamalar sonucunda tekrar cezalandırılırlar.

Ülkemizdeki barış mücadelesinin ilklerindendir bahsettiğim süreç. Sonraki yıllarda da “Barış” diyenler benzer baskılara maruz kaldılar. Barış mücadelesi her zaman dikenli bir yol oldu. Yine de yürümeye çalışan hiç de az olmadı bu yolu. Uzun yıllar boyu süren çatışma/savaş siyasetine karşı “barış” diyen, Kürt meselesinin demokratik çözümü için mücadele eden pek çok insan ağır bedeller ödedi. Henüz birkaç yıl önce iktidarın sınır ötesi operasyonlarına karşı çıkan yüzlerce insan hapishanelere atılmadı mı?

Zordur savaş borusu öterken “hayır” demek. Sosyalistim demek de yetmez çoğu zaman. Kendi ülkesini yönetenlere savaş söz konusu olduğunda “ hayır diyenler hainlikle yaftalanıverir hemen. Çarlık Rusya’sının savaş politikasına karşı duran Lenin’i; sosyalistlerin önemli bir kesimi burjuvazinin peşine takılıp “vatan savunması” şemsiyesine sığınırken, savaşa karşı mücadele eden Rosa Luxemburg ve arkadaşlarını saygıyla anmadan geçmeyeceğim.

Şimdi barış, kardeşlik, birlik, beraberlik gibi kavramlar havada uçuşurken barış mücadelesinin yükseltilmesi, toplumsallaştırılması gerekiyor. Eşitlikten, özgürlükten, barıştan ve insanca yaşamdan yana olanların müdahil olmadığı, olamadığı bir süreç ne kadar başarılı olabilir? 2025 1 Eylül’ü sol tarafından çok daha farklı değerlendirilebilir miydi bilmiyorum. Ama solun sürecin dışında kalmasının hiç hayırlı olmayacağını biliyorum.

Bölgemizde ve dünyada savaşların son bulduğu, Filistin’de soykırımı, Suriye’de Alevi katliamlarını durdurabildiğimiz, ülkemizde barış ve kardeşliği tesis ettiğimiz günlere olan umutla… Dünya Barış Gününüz kutlu olsun.

KAYNAK: KORE SAVAŞI VE TÜRKİYE’DE SAVAŞ KARŞITI BİR ÖRGÜTLENME: TÜRK BARIŞSEVERLER CEMİYETİ, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi 2019-Güz ss. 665-692.

Köşe Yazıları Haberleri