Rusya ile Batı arasında Ukrayna savaşıyla hızlanan restleşmede, geçtiğimiz hafta enerjide yaşanan bazı gelişmelerle yeni boyutlar gün yüzüne çıkmaya başladı. Bir yandan St. Petersburg Ekonomi Forumu’nda Batı’ya meydan okuyan Putin, diğer yanda Rusya petrolüne sınırlandırma girişimleri...
Avrupa’da doğalgaz fiyatlarının yeniden tırmanışa geçmesi ve Gazprom’un zamanlaması manidar olan bakım çalışmaları, bir bütün olarak Rusya-Batı ve küresel ekonomi sisteminin kuralları açısından yeni istisnaları mı imliyor? Putin konuşmasında Batı’ya nasıl meydan okudu? Avrupa’da doğal gaz fiyatları neden artıyor? Rusya petrolünü sınırlandırma girişimi küresel sistem ve ekonomik gelecek için ne anlama geliyor? Bu hafta bu sorulara yanıt arayacağız.
PUTİN: RUSYA’NIN DÜNYADA ENFLASYONU TIRMANDIRACAK EKONOMİK GÜCÜ YOK
1997’den bu yana yıllık olarak gerçekleştirilen St. Petersburg Ekonomi Forumu’nun 25’incisi yapıldı. Forum boyunca en merak edilen, Rusya devlet başkanı Vladimir Putin’in konuşmasıydı. Nihayetinde Putin Rusya’nın yaptırımlar sonrası ekonomisindeki durumdan Batı'yla ilişkilere uzanan kapsamlı bir konuşma yaptı.
Putin’in konuşmasından Batı’ya dönük iki başlıkta ciddi suçlama vardı. Putin özellikle Biden yönetiminin enflasyon nedeniyle sıklıkla Rusya’yı suçlamasına, “Batı ekonomilerinden enflasyona neden olacak kadar ekonomik gücünüzün olduğunu bilmek çok güzel olurdu ancak bu gerçek değil. Rusya’nın öyle bir gücü de, niyeti de yok” diyerek yanıt verdi. Devamında Fed başta olmak üzere 2022’ye kadar uygulanan genişlemeci politikaları eleştirdi.
Konuşmada dikkat çeken bir diğer başlık gıda ve enerji dönüktü. Küresel düzeyde bu iki alanda dar boğaz yaşandığı açık Putin, bu noktada hem ABD hem de AB’yi bile isteye bir darboğaza neden olacak politikaları uygulamakla suçladı. Rusya’nın tahıl ve gübre ihracatı üzerindeki sınırlamalara dikkat çeken Putin, Rusya’nın özellikle Ortadoğu, Afrika ve Güney Asya ile tarım konusunda ve ihracat konusunda işbirliği yapacağını söyledi. Bu işbirliğinin inşası hem gündem olan yeni işbirlikleri, hem de yeni ekonomik rotalar konusunda önemli ipuçları sunuyor. Uzun konuşmada değinilen bir diğer başlık enerjiydi. Burada da Avrupa liderleri sorumsuzlukla suçlandı. Duruma yakından bakalım.
GAZPROM’UN KUZEY AKIM BAKIMI VE YAPTIRIM BİLMECESİ
Geçtiğimiz yıldan bu yana Avrupa’da yaşanan doğalgaz darboğazı, küresel gelişmeler uyarınca koşulları daha da zorlaşıyor. Ukrayna savaşıyla beraber Avrupa ülkeleri doğalgaz pastasında payı yüzde 40 civarında olan Rusya’yı resimden çıkarmak için alternatif arayışlarına başlamıştı. Bu noktada boru hatlarından ziyade LNG üzerinden doğalgaz ihtiyacının karşılanması tercih ediliyor. Nitekim ABD’nin LNG üzerinden Avrupa’da baskın bir statü kazanması da böylece gündeme geldi. ABD Başkanı Joe Biden, 2030’a kadar ABD’den Avrupa’ya 30 bcm düzeyinde gazın aktarılabileceğini söylemişti.
Denklem böyle kurulduğu halde Teksas Freeprot’ta meydana gelen arıza hesapların yeniden yapılmasına neden oldu. ABD LNG ihracatının yüzde 16’sını gerçekleştiren tesisteki arıza ve bunun üç ay gibi bir sürede çözülebileceği bilgisi, ABD doğalgaz piyasasında tedirginliğe neden oldu. Bu tedirginlik Rusya’dan gelen bir haberle pekişti.
Yıllık 55 bcm gazın aktığı Kuzey Akım I hattındaki gaz akışı yüzde 60 oranında azaldı. Gaz akışındaki miktar düşüşünün nedeni, Gazprom’un hattın bakımı kapsamında gerekli olan tirbünlere erişememesi. Kesintiden en fazla İtalya, Fransa ve Almanya gibi ülkeler etkileniyor.
İki bu iki gelişme birleşince Avrupa’da doğalgaz fiyatları spot piyasada geçtiğimiz hafta yüzde 43, bu hafta da yüzde 10 düzeyinde arttı. Bu durum iki açıdan önemli. İlk olarak Gazprom’un Freeport kazasından sonra hattı bakıma alması zamanlama açısından dikkat çekici. Şirket bir noktada Avrupa’ya kısa vadede resimden çıkmasının yaratacağı zorlukları gösteriyor. İkincisi türbinlerin parçalarının gelmesi gereken ülke Kanada. Ancak Kanada enerji ekipmanları transferi konusunda Rusya’ya yaptırım uyguluyor. Bu noktada şirket, aslında Avrupa’yı yüksek doğalgaz fiyatlarına mahkum ederek Kanada’nın sıkıştırılmasını ve istisna koparmaya çalışıyor.
Gazprom’un bu hamlesi ile Putin’in konuşması arasında ciddi paralellik var. Putin konuşmasında Ukrayna savaşıyla beraber Avrupa ülkelerinin ABD’nin teşvikiyle Rusya’yı enerji denkleminin dışına itmesinin etkilerini değerlendirdiğinde iki noktanın altını çizmişti. İlk olarak geçtiğimiz yıl yaşanan darboğaz uyarınca mevsim koşullarının yenilenebilir enerji kaynaklarının kapasitesine etkisinin küçümsenmesinin yanlışlığıydı.
İkincisi, Rusya doğalgazının resimden çıkarılması için uygulanan yaptırımların Avrupa’da topluma yüklediği enerji yükü. Putin’e göre bu fevri ve sert politikalar yıllık düzeyde Avrupa’ya 400 milyar dolarlık bir enerji faturası getiriyor. Nitekim Avrupa’da doğal gaz fiyatlarındaki ivmelenme Putin’in bu öngörüsünü haklı çıkardığı gibi, Rusya’nın bu faturanın düşmesi için çok da istekli olmayacağını gösteriyor. Peki Avrupa böylesine yüklü bir faturayla karşı karşıyken Rusya’nın durumu ne?
RUSYA’NIN PETROL SATIŞI NEDEN SINIRLANDIRILMAYA ÇALIŞIYOR?
Doğalgaz fiyatlarının yanı sıra yükselişiyle dikkat çeken bir diğer meta, petrol. Petrol fiyatlarındaki artış, özellikle akaryakıt fiyatlarında yükselişle etkisini hissettiriyor. Petrol fiyatlarındaki artış tüketiciler için yüklü akaryakıt bütçesi demekken üretici ülkeler için bütçe fazlaları ve gelirin artışı demek. Neredeyse her üretici ülke bu durumdan faydalanıyor bunlardan biri de Rusya.
Rusya, küresel petrol ihracatında 4.5 milyon varillik ham petrol ve 2.5 milyon varillik petrol ürünleri ihracatıyla ilk üçte yer alan önemli ihracatçılardan biri. Bu hesabın ekonomik karşılığı Rusya’nın aylık 20 milyar dolar petrol geliri elde etmesi demek. Avrupa ve ABD Rusya petrolüne sırtını çevirmiş olsa da Rusya bu petrolü, Çin, Hindistan ve Türkiye gibi ülkelere satıyor. Üstelik iskontolu satış yaptığı için bir nevi sürümden kazanıyor. Nitekim Rusya’nın petrol kazancı önceki yıla göre yüzde 50 düzeyinde artmış durumda. İşte bu petrol piyasalarına dönük ilginç bir müdahaleyi gündeme getirdi.
Küresel petrol işleyiş sisteminde üretici ülkelerin borsalarda belirlenen fiyatlar, bazen özel indirimlerle genellikle gemilerle petrolü müşterisine ulaştırıyor. Burada gemilerin kalitesi ve sigortası önemli, zira kimse yolda başına bir şey gelen bir petrolün yarattığı krizin maddi yüküyle uğraşmak istemiyor. Sigorta konusunun gündeme taşınmasının nedeni, Rusya’nın petrol satışını sınırlandırmak için kullanılmasının gündeme gelmesi. ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, Kanada seyahati sırasında Rusya petrolünün satışına sınır getirme çabası içinde olduklarını ve müttefikleriyle görüştüklerini söyledi. Peki nasıl?
Açıklamalar uyarınca iki yöntem gündemde. İlki, sigorta ücretlerinin yükseltilmesi. İkincisi, Rusya petrolüne bir fiyat limiti getirme. Bu yöntemler nasıl uygulanacak hala soru işareti. Ancak Rusya ekonomisinin beklediğimiz hasarı almadığının itirafı olan bu uygulama, petrol dinamikleri açısından sarsıcı. Serbest piyasa dinamiklerinin şekillendirdiği bir yapıda işleyen petrol satış sürecine bu müdahale, Rusya’yı hedef alsa da, tıpkı merkez bankası rezervlerine el konulması gibi küresel ekonomik sistemdeki keyfiyet ve müdahale açısından tepkileri pekiştirecek bir adım. Bu durumun örneğin diğer üreticileri hizaya çekmekte kullanılıp kullanılmayacağı bilinmiyor.
İkincisi, hali hazırda çok yüksek olan petrol fiyatları, bu durumdan olumsuz etkilenecek ve tırmanma başlayacak. Rusya petrolü yerine boşluğu kimin dolduracağını kestirmek zor, zaten böylesi bir kapasite de şu an mevcut değil. Buysa piyasada fiyatların artması ve enflasyonist etkinin perçinlenmesi demek.
Sonuç olarak St. Petersburg’da bu yıl geçtiğimiz yıla nazaran daha az katılımcı vardı. Ancak Rusya’nın meydan okumasında bir geri adım yoktu. Üstelik Putin’in konuşmasında bu süreçte hızla Rusya’yı izole etmeye dönük adımların istendiği kadar sonuç yaratmadığı gibi, küresel enerji ve gıda fiyatlarında herkese yüklü bir fatura çıkardı.
Avrupa’da sadece enerjide 400 milyar doları bulacak olan enerji faturasının Rusya ayağındaysa kayıp bu denli yüksek değil. İşte bu durum, ABD ve Kanada’nın övündükleri ve başı oldukları serbest piyasa mefhumuna bile sırt çevirmesine kadar varacak gibi görünüyor. Ukrayna savaşının bu anlamda ara raporu, bir yandan Rusya’nın ekonomik olarak çok küçümsendiğini, bir yandan yaptırım uygulayanların ödeyecekleri bedeli yeteri kadar hesaplamadığını gösteriyor. Daha önemlisi bu iki bulgu, serbest piyasa ve küresel işleyiş mekanizmasının petrol sektörü özelinde bizzat bu sistemin yaratıcıları tarafından çıkarlarına uyulmadığında rafa kaldırılabileceğini gösteriyor. Son olarak, faiz artırımıyla dizginlenmeye çalışılan enflasyon ateşine benzin dökülecek adımlar atılacak demek.