Ekonomik düzenin hesap edilemeyen bir kısmını da beklentiler oluşturuyor. Öyle ya enflasyonun yükseleceğini bekleyen ya harcamasını kısar ya da almaya niyetlendiği ürünü zamlanmadan almaya bakar. İş insanlarının önemli bir kısmı stratejik kararlarını alırken illa ki bir yanılgısını kaydettiği o sebeple hep burun bükerek izlediği ekonomistin dışında “hiss-i kablel vuku” enstrümanına da başvurur.
Beklenti ekonomisinin enerjisi “güven” den gelir. Güven varsa yatırım vardır, güven varsa para cüzdana, kredi kartı pos makinesine daha yakındır. Bu hafta tüketicilerin ekonomiye güveni nasıl ölçülüyor ve bu güven meselesini etkileyen diğer ekonomi değişkenlerine göz atacağız.
İki farklı kaynaktan önce tüketici güven endeksine bakalım: İlki TÜİK Güven Endeksi; TÜİK Tüketici Güven Endeksi’ni üretebilmek için her ay 4.884 haneden 16 yaş üstü birer kişi ile görüşüyor. Endeksler Avrupa Birliği’nin kullandığı denge yöntemine göre hesaplanıyor. Endeks 0 ile 200 aralığında değer alıyor, endeksin 100’den büyük olması tüketici güveninde iyimser durum, 100’den küçük olması tüketici güveninde kötümser durum olduğunu gösteriyor. Meraklısı teknik detaylarına şu linkten ulaşabilir.
Tüketici Güven Endeksi, kişisel mali durum, genel ekonomi, harcama ve tasarruf eğilimleri ana başlıkları altında irdelenen 18 alt konu başlığına görüşmecilerin verdikleri yanıtlardan üretiliyor.
Bloomberg’un yaptığı araştırmada ise 18-55 yaş aralığında 500’ü İstanbul, Ankara ve İzmir’den olmak üzere toplam 720 katılımcı ile görüşülüyor. Yaklaşım benzer olsa da araştırmaların kapsam ve yöntemleri farklı olduğu için elma-armut haline gelen verilere değil, oluşturdukları trendleri karşılaştırmalı analiz edeceğiz.
Grafik 1’de her iki endeks trendi yer alıyor. Bloomberg tüketici güven endeksi, tüketici güveninin daha hızlı azaldığını söylüyor. Araştırma katılımcıları TÜİK’e göre daha fazla metropol ve büyükşehirlerin merkezlerinde yaşayan, aktif, yaşamının merkezinde, ekonomik gücü ortalamanın üstünde ve yoğun alışverişçi kişiler. Dolayısıyla alışveriş gücünün azalmaya başladığını çabuk fark ediyor ve endişeye kapılıyorlar. Bir de kimi zaman fazla bilgi başa bela, kötüye giden işlerinin bireysel cüzdanı ile sınırlı olmadığının daha fazla farkında olabilirler.
TÜİK tüketici güven endeksine tüketicilerin ve sektörel bazda iş dünyası temsilcilerinin güvenini ayrı ayrı ölçüyor. Grafik 2’de 2016 ‘dan bu yana oluşan güven serisini incelediğimizde kırmızı çizgi ile ifade edilenle ortalama vatandaşın, iş dünyasına göre daha stabil ama kötümser bir çizgisi olduğu anlaşılıyor. Elbette Nisan 2020’ye denk gelen derin düşüş, Covid’in istisnai bir durum olarak toplumun her kesiminde nasıl bir kaygı yarattığını gösteriyor.
Peki OECD ülkeleriyle kıyaslandığında durum nedir? Her ne kadar OECD’ye verilen endeks değerlerine (Grafik 3) kimi dönemlerde görülse de son yayınlanan TÜİK raporuna göre son 10 yılın Tüketici Güven Endeksi’nde 100’ün üstünde değer kaydedilmemiş. Yani memnuniyetsizliğimiz yeni değil. 2011 yılının ilk ayında 91 olan endeks 2021 yılının Ekim ayında 74’e gerilemiş. Tüketici güven endeksinin 90 üstünden 80 altına sarkışı Rahip Brunson krizinin tetiklediği kur şokunu takip eden sonbaharda gerçekleşiyor. Ondan sonraki süreç 80’in biraz üstü ve biraz altı, mutedil dalgalı.
OECD raporuna bakıldığında Türkiye’nin tüketicileri 2018’den bu yana hep OECD ortalamasının altında güven duyuyor ekonomiye. Türkiye’de ekonomiye güven Covid’de nispeten iyileşirken 2021’de Türkiye’nin sonunculuğa geldiği gözleniyor. Yan OECD ülkeleri içinde tüketicisinin ekonomisine en az güvendiği ülkeyiz.
Grafik 3: Ekonomiye Güven Endeksleri, OECD
Malum, 3 Kasım’da enflasyon değerleri açıklandı. TÜİK’in açıklaması yine acı gülümsemeler, alaycı yorumlar, nihayet aptal yerine konmanın öfkesi ile karşılandı. TÜİK’e göre Tüketici Fiyat Endeksi %19.89. Elbette hükümet dışında bu rakama inanan kimse yok. Grafik 4 bize enflasyon yükseklikçe tüketicinin güveninin de düştüğünü gösteriyor. Burada dikkat çekici olan 2010’dan bu yana tüketici güven endeksinin enflasyonun yükselişinden daha hızlı düşmesidir. Bu durum tüketicinin enflasyonu TÜİK’ten daha fazla “hissettiğinin” ve daha iyi analiz ettiğinin göstergesidir.
Öte yandan, Grafik 5’ten izlenebileceği gibi döviz kurlarındaki artış da tüketicinin ekonomiye güvenini sarsıyor. Ayrıca Tüketici Güven endeksi ile döviz kurları arasındaki negatif yöndeki korelasyon (ilişkisellik) güven endeksinin enflasyonla korelasyonunun üzerinde. Yani tüketici güveni üzerinde döviz kurundaki zıplamalar enflasyondan daha etkili.
Tüketicinin hem tüketemediği hem de tasarruf yapamadığı bırakın bunları geçinemediği dolayısıyla geleceğe umutla bakamadığı sisli günlerden geçiyoruz, daha da karanlığa gömülmeden acil akılcı bir makro ekonomik reform planına ihtiyaç var. Elbette bu, enflasyon sorumluğunu unutmuş Merkez Bankası bürokratları, hayalperest ve temelsiz hedeflerle ülkeyi ekonomik felakete sürükleyen siyasilerle olacak iş değil.