TEZCAN KARAKUŞ CANDAN
Bir ev yıkılır, anılar kaybolur. Kent unutur. O yıkım ile birlikte izler kaybolur ve zaman içerisinde kocaman bir boşluk oluşur. O boşluk toplumsal belleğimize müdahale ile bir belgenin silinmesidir. Cumhuriyet’in kentleşme politikalarının mahalle ölçeğinde yapılarının bulunduğu Çankaya bölgesinde hergün bir yapı aramızdan alınıyor. 1940’lı, 50’li yılların nitelikli yapıları, rant politikalarının ‘yık yap’ yaklaşımına terk ediliyor. Birkaç ay önce içerisinde ışıkların yandığı, yaşamların bulunduğu evler, bir bakmışsınız boşaltılmış, etrafı paravanlarla çevrilmiş, pencereleri kapıları, balkon demirleri sökülmeye başlamış. Gözünüzün önünde bir değer, yıkımcıların elinde moloz olmaya hazırlanıyor…
Gaziosmanpaşa, Esat’, Emek, Bahçelievler, Anıttepe, Maltepe, Emek, Cebeci ve Ayrancı gibi Cumhuriyet’in kentleşme politikalarının köklü mahallelerinde ki tekrarlanan yıkımlar, toplumsal ve kentsel bir çöküşe gidişin adımları. Her yıkılan yapı taşıdığı onca birikimi ve anısıyla birlikte toplumsal belleğimizden siliniyor ve yaşadığımız kentsel demans yaşayanlarını, sessiz, boşluğa bakan gözlerle içeriden tüketiyor.
Mimarisiyle, yaşamlarıyla anılarıyla ve içerisinde ömür geçirmiş insanları ile yapılar hayatımızın bir parçasıdır. Yapılar, ruhunu veren içerisindekilerin geçirdiği ömürle birlikte, mahalle ile kurduğu ilişki, dönemin izlerini taşıyan özellikleri, özgünlüğü, sadeliği, işlevselliği ve güzelliği ile hepimize ait. Dönemin karakteristik özelliklerini, mimari projesinden, kapısının kulpundan, posta kutusundan, merdiven tırabzanlarından, balkon korkuluklarından, çıkmalarından hissettiğimiz o güzellikler, Cumhuriyet’in kentleşme ve mimarlık alanında ürettiği sivil mimarlık örnekleri dediğimiz apartmanlarla günümüze kadar ulaşıyor. Bir dönemin insana verilen değerini, yapının kendisinden kentten, okuyabiliyor hissedebiliyoruz.
Çankaya sokaklarında yürümek
Cumhuriyet’in köklü mahallelerinin bulunduğu Çankaya sokaklarında yürürken, hikâyesi ile birlikte bir Cumhuriyet sergisinde yürür gibi hissedersiniz kendinizi. Şu köşedeki apartmanda dönemin başbakanı oturmuş, şurada milletvekilleri, şurada sanatçılar, öğretmenler, aydınlar, yazarlar… Her yapı size sessiz duruşu ve hikâyesi ile öylesine güzellikler sunar ki, zihnimiz doyar.
Yine böyle bir yürüyüşte gördüğüm yıkım süreci yüreğimi kabarttı. Ayancı’da Farabi Sokak ile Kıbrıs Sokak köşesinde o güzelim yapının etrafı çevrilmiş, pencereleri kapıları sökülmüş, bir sanat eseri olan balkon demirleri alınmış. Binanın en yukarısına iki kazık çakılarak yıkıma hazır sistem kurulmuş. Bugün yarın tamamıyla indirecekler yapıyı. Belki bu son görüşümüzdü.
Değerler yıkımı
1957 yılında yapılan mimar Abidin Mortaş imzasını taşıdığı ifade edilen, Merkez Bankası çalışanlarının lojmanı olan yapı belleğimizden silinmek üzere. Yapının etrafı yıkım firmasının panoları ile çevrilmiş. Yıkım firmasının sloganı , “Gelir Yıkar Gider” altında da Kentsel Dönüşüm hayat kurtarır yazıyor. İş makinesi ile yıkımın görselleştirildiği, yıkımdan sonra iş makinesi ile gelecek yeni yapıların ifade edildiği logo çizimi ise manidar.
Değerler yıkımının tamamını bir arada göreceğimiz bir vahşetle karşı karşıyayız. Gelip yıkıp gittikleri bir bina değil elbette, belleğimiz… Ve yerine idame ettirilmeye çalışılan ise yıkım firmasının logosunda kendini ifade ediyor.
Kent hakkı örgütlenmesi
Kentsel dönüşüm, yık yap kültürü, ticaret yolu ilanları Cumhuriyet’in evlerini apartmanlarını bir bir yok ediyor. Korunmasına yönelik bir uygulama ve çözüm önermesi getirilmediği için müteahhitlerle karşı karşıya bırakılan halk, direnemiyor ve giderek istemeyerek de olsa yıkıma teslim oluyor. Ruhsal bir yıkımı da beraberinde getiren bu durum giderek bir kentsel travmaya dönüşme potansiyelini içerisinde barındırıyor. Kentsel dönüşüm kanunda yapılan son değişikliklerle yerleşim yerlerinin de rezerv alan ilan edilebilmesi, köklü mahallelerde, nitelikli yapıların bir bir elimizden alınmasını, mülkiyet gaspını getirecektir. Yerel yönetimlerin yetkilerinin gasp edilmesi süreçleri ile bir kentsel kargaşa ve gerilimin gündeme taşınacağı aşikâr.
Çankaya’da yerel yönetimin öncelikli konularından birisi hatta olmazsa olmazı da bu kentsel dönüşüm sürecine karşı halkının yanında olması olacak. Cumhuriyet’in köklü mahallerinin, halkın mülkiyet hakkının, yerel yönetim yetkisinin korunması ve belediye sınırlarının kalbine saplanacak rezerv alan kararlarıyla, mahallelerin belediyesiz bırakılması sürecinde kent hakkı örgütlenmesi yerel yönetimin en önemli görevlerinden birisi olacak.
Korumak mümkün
Kamusal bir bakış açısıyla Cumhuriyet’in nitelikli konut yapılarının korunması, yapının güncel ihtiyaçlarının tespit edilerek adapte edilmesi, korunan bellek yapılara yönelik teşvikler sağlanması yaratıcı akılla olanaksız değil. İhtiyaçlar belediyeciliği üzerinden yapılarda yeniden işlevlendirme, nerede yaşadığımızın farkındalığının arttırılması, belleğimize sahip çıkarak Cumhuriyet değerlerini ve onu yaratan hikâyenin mekânsallığını görünür kılmak kentin hakkı, yaşayanların hakkı, hepimizin hakkı. Cumhuriyet’in nitelikli yapılarının “Gelir yıkar gider” yaklaşımı yerine, “belediye gelir yapar, sağlıklaştırır korur” dönemi mümkün. Çankaya’da geçmişi bugüne taşıyan Cumhuriyet hikâyesiyle sokaklarında birlikte yürümeye var mısınız?.