Dünyanın çok şey borçlu olduğu Çinliler binler yıl önce şöyle seslenmiş Doğudan, “Kuyunun dibindeki kurbağa göre gökyüzü, kuyunun ağzı kadardır.” Yani gördüğün neyse Dünyan odur.
Türkiye siyaseti de seçmenine kurbağa muamelesi yapıyor. İstiyor ki seçmen Dünyayı kuyunun dibinden az biraz görsün. Mümkünse AK Partiye oy verecek kadar görsün. AK Partili Milli Eğitim Bakanlığı bir yazı yayımlamış: Ne hikmetse bakanlık sahada inceleme yapmış, kreş adı altında yerler tespit etmiş, Anayasa Mahkemesi’nin 2007 yılında verdiği bir karara göre belediyeler okul öncesi öğretim kurumları işletemezmiş, belediyeler de mezkur yerleri yani az önce anılan yerleri yani kreşleri açamazmış. Hatta Anayasa Mahkemesinde bu kanunun iptali için davayı açan da CHP imiş.
Bakanlık haklı! Ne de olsa Dünyaya AK Partinin kuyusundan bakıyor, gördüğü bu. Fazlasını görmek istemeye de niyeti yok.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ise haklı olarak belediyelerimiz yüzlerce kreş açtı, açmaya da devam edecek, sosyal belediyecilik bunu gerektirir demekte ve de eklemekte. Madem Anayasa Mahkemesi kararına göre kreş açmak yasaktı, Ak Partili belediye başkan adayları çok değil bir sene önce neden İstanbul'da, İzmir'de, Ankara'da kreş vaatlerinde bulundular? Özel ve İmamoğlu da haklı çünkü onlar da Dünyaya CHP kuyusundan bakmakta.
Bize düşen ise okuyucu ile birlikte meseleye belediye kreşlerinin penceresinden bakmak. AK Partili, CHP’li veya halen kayyım atanmayan Dem Partili ve diğer partilerin açtıkları kreşlerin penceresinden…
Yıl 2004. Türkiye Avrupa Birliği üyeliği hedefi çerçevesinde 1991 yılında kimi maddelerine çekince koyduğu Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın gereğini yerine getirmek için 5216 Sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu ile 5272 Sayılı Belediye Kanununu TBMM’de kabul etmiş ve 5272 Sayılı Belediye Kanunu ile belediyelere, "okul öncesi eğitim kurumları açabilme" yetkisi vermekte.
Deniz Baykal başkanlığındaki CHP ise bu maddenin iptalini isterken, AK Partili belediyeler laik öğretimden sapar, dönemin Dem Partisi ise Türkçü eğitimden sapar şeklindeki bakış açısını, “Uygulamada okul öncesi eğitimde belediyelere göre yaşanacak sapmalar, laik eğitim ve ulusal birlik yönünden aykırılıklara neden olacaktır.” cümlesiyle dava dilekçesine aktarmakta.
Dönemin Anayasa Mahkemesi ise anayasaya göre belediye ancak mahalli (o belediyeye özgü) müşterek (ortak) ihtiyaçları karşılar, “Milli eğitim, program ve yöntem itibariyle ulusal nitelikte olduğundan, mahalli müşterek nitelikte bir ihtiyaç olarak görülemez.” diyerek oy çokluğuyla iptal kararı vermekte.
Karşı oy yazan Sacit Adalı ve Necmi Özler ise okul öncesi eğitimin ilkokul ve sonrasında verilen öğretim ile ilgili yoktur, okul öncesi eğitim 0-72 ay arasındaki çocukların eğitimi yanında bu çocuklara bakım hizmeti verilmesidir, önemli bir ihtiyaçtır diyerek meseleye kendi kuyularından değil daha geniş bir pencereden bakmakta.
Şimdi hep beraber azınlıkta kalan Anayasa Mahkemesi üyeleri Sacit Adalı ve Nezmi Özler’in açtığı pencereden Milli Eğitim Bakanlığının fitili ateşleyen yazısına tekrar bakalım.
Bakanlık diyor ki, kreşlerde okul öncesi eğitim verilmekle yetinilmiyor. Parasını olanın çocuğunu gönderebildiği ÖZEL Öğretim Kurumları Kanunları kapsamında faaliyet gösteren ÖZEL okul öncesi öğretim kurumlarının programlarında yer alan etkinlikleri ve faaliyetleri, belediyelerin bu bedava veya sembolik ücretli kreşleri de yapıyor. Daha kısa yazayım. Parayla gidilen özel okulun etkinlik ve faaliyetlerini aynısını bedava gidilen belediye kreşi yapıyor, yaptırmam diyor.
Diyebilirsiniz ki Anayasa Mahkemesi karar vermiş. Belediyelerin bu işi yapmasını yasaklamış. Milli Eğitim Bakanlığı da Anayasa Mahkemesi kararını uyguluyor. Ben de derim ki bu nasıl bir Milli Eğitim Bakanlığıdır ki Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayı 17 sene sonra akıl ediyor! Öyle ya Anayasa Mahkemesinin kararını verdiği 2007 yılından AK Parti’nin en çok belediye kazanan parti unvanını kaybettiği 2024 yılına kadar bu AK Partili belediyelere hiç mi kreş açmadı? Bu Mili Eğitim Bakanlığı hiç mi bu kreşlerde zengin okullarındaki etkinlik ve faaliyetlere denk gelmedi?
Hadi size bir sır vereyim. Gerçi Resmi Gazetede yayımlanan şey de sır olur mu bilemedim ama Milli Eğitim Bakanlığı yazısını okuduğumuzda en azından onlar açısında bir sır. Anayasa Mahkemesi kararından 6 yıl sonra yine Avrupa Birliği uyum sürecinde Ak Parti başka kanun kabul etti, 6331 Sayılı İş Sağlığı ve İş Güvenliği Kanunu. Bu kanun 30 maddesiyle belli sayıda işçi çalıştıran işverenlere, “çocuk bakım yurtlarının kurma” yetkisi verdi. Yani işveren işçi çocuklarına, “psikososyal gelişimlerini sağlayacak okul öncesi eğitimleri” verecek ama belediye veremeyecek. Niye? 2007 yılında Anayasa Mahkemesi bir karar verdi diye. İşveren zinhar bölmez, laiklikten sapmaz ama belediye hem böler hem laiklikten sapar…
Söz konusu seçilmiş vekil Can Atalay olduğunda Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayan AK Parti kendi kör kuyusundan çıkıp Anayasayı ve Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamaya karar verdiyse bunun yolu belediyelerin açtığı kreşleri kapatmak değil.
AK Parti namuslu siyaset yapmak istiyorsa AK Parti Anayasaya uymak istiyorsa yapacağı şey basit. 2013 yılında işverene verdiği çocuk bakım yurtları kurma yetkisini belediyelere de verecek. Bu yetkiyi belediyelere verirken Anayasa Mahkemesi kararındaki “milli eğitim” vurgusuna dikkat çekerek belediyelere, “aman ha milli eğitim öğretimi bana bırakın, fakir çocuklarına iyi bakın, sağlıklı beslenmelerini sağlayın, eğlensinler, oynasınlar, sağlıklı ve zeki çocuklar olsunlar” diyecek...
CHP de, Türkiye’nin ve Türkiye solunun başına bela olan Baykal nedeniyle Türkiye toplumundan özür dileyecek. Belediyeler sapar, sapıtır ama merkezi sistem sapıtmaz diyerekten belediyelerin burs vermesine, belediyelerin kreş açmasına dava açan zihniyetle yollarını ayırdığını bu vesileyle bir kez daha ilan edecek.
Türkiye 1980’lerden bu yana ağır bir özelleştirme saldırısı altında. Öyle bir durumdayız ki özel sektöre serbest olan şeyler belediyelere yasak hale gelmiş.
2007 yılında belediyeler burs vermesin, belediyeler kreş açmasın diye dava açan CHP aynı yıl yürürlüğe giren Özel Öğretim Kurumları Kanunun sadece yabancı okullara ilişkin 5/b bendine dava açmış.
Türkiye’ye AK Parti veya CHP kuyusundan bakmak yerine açana minnet duyacağım herhangi bir partili belediyenin kreşinin penceresinden baktığımda görünen manzara pek iç açıcı değil. Kreş meselesinde AK Parti de CHP de sınıfta kalmış ne yazık ki. Ama aralarında önemli bir fark var. AK Parti 2004 yılında çıkardığı Belediye Kanunundaki iyi şeyleri yıkmakla uğraşırken CHP 2005 yılında açtığı davaya inat iyi şeyleri yapmaya çalışıyor. Belediyelere kreş açma, burs verme yetkisini tanıma şerefine sahip AK Parti, belediye seçimlerini kaybettiğinde belediyeleri iş yapamaz hale getirmekle meşgul.
CHP ise Baykal döneminin hatalarına inat iyi bir sosyal belediyecilik örneği olan belediye kreşlerini arttırmaya çalışıyor. (umarım kreşlere çocuk kabul süreci şeffaf ve adildir, namusludur)
Belediye kreşinin penceresinden Türkiye siyasetine bakan bir çocuğa yapılacak en büyük iyilik ise AK Partinin kabul ettiği, CHP’ni yeterince mücadele etmediği, MHP ve DEM Partinin gündeme getirmediği Özel Öğretim Kurumları Kanununu kaldırmak ve zamana yayarak özel okul adaletsizliğine son vermek. Yüksek Öğretim Kanunundaki vakıf üniversiteleri (özel üniversite) soytarılığına son vermek. Sağlıkta kamulaştırma yapmak….