Bir annenin sanatla direnişi: Kathe Kollwitz

Oğlunun ve torununun kaybı Kollwitz’de sadece kişisel bir acıya dönüşmez; savaşın anlamsızlığını ve adaletsizliğin yıkıcılığını bütün insanlığa hatırlatan bir direniş sesi olur.

TEZCAN KARAKUŞ CANDAN

Her sanat eserinde sanatçının acıları, sevinçleri, özlemleri ve yaşadıklarının izleri vardır. Bu izler, sanatın toplumla kurduğu ilişkinin ete kemiğe bürünmesidir.

Gözaltında kaybolan yakınlarına dair gerçeği arayan ve suçluların cezalandırılmasını isteyen Cumartesi Anneleri’nden Emine Ocak’ın 89 yaşında aramızdan ayrıldığı gün karşılaştım “Anne Oğul” heykeliyle. Marx’ın ve Hegel’in Üniversitesi olan Humboldt’dan çıktığımda savaş kurbanları için yapılmış Almanya Merkez Anıtının içerisinde gördüm. Bir annenin ölü oğluna sarılması heykeli o devasa yapının tam ortasında bir yüzleşme anı gibiydi.

O yüzleşme heykeli beni sessizce Berlin’de Charlottenburg Sarayı’nın yanında bulunan küçük bir müzeye davet etti. Sarayın devasa ihtişamından sonra kapısından girdiğim bu mütevazı müze, acılı bir annenin, savaşa karşı bir sanatçının isyanına ve direncine ev sahipliği yapıyordu: Kathe Kollwitz Müzesi.

Kollwitz, Kaliningrad’da doğmuş, 50 yıl Berlin’de yaşamış, heykelleri, gravürleri ve baskıları ile dünyaca tanınmış devrimci bir kadın sanatçı. Eserlerinde bir çok farklı teknik kullanana Kollwitz’in, resim heykel litografi ağaç baskı ve gravürden oluşan eserleri bir mücadele, bir vicdani sorumluluk geçidi gibi adını taşıyan müze de sergileniyor.

Küçük oğlu Petrus, Birinci Dünya Savaşı’nda gönüllü olarak katıldığı cephede hayatını kaybetti. Acısını sanatla dindirmeye çalışırken, bu kez de büyük oğlu Hans’ın oğlu Peter, İkinci Dünya Savaşı’nda yaşamını yitirdi. Acı üzerine perçinlenen acıları yaşayan annelerden sadece biridir Kollwitz. Pes etmeyen kararlı, acısının ağırlığını taşıyacak denli güçlü.

Yapıtları siyah ve beyazın vakurluğunda, etkisi yürekleri deler. Ölümle yaşam gibi. Savaşlarda bir daha hiç kimse ölmemeli şiarının kararlılığı resmedilir. Kollwitz’in eserleri yalnızca bir annenin yasını değil, savaşın, yoksulluğun, eşitsizliğin ve adaletsizliğin yıkımına uğramış kesimlerin sesi olan güçlü bir sanatsal manifesto gibi.

Kathe Kollwitz’i farklı kılan ise Kurt Glaser’in sözlerinde saklı: “Kathe Kollwitz’i bir sanatçı olarak diğerlerinden ayıran özellik karakteridir. En başından beri kendi yolunu bu kadar kararlı çizen ve on yıllar boyunca bu kadar kararlı bir şekilde ona bağlı kalan nadir sanatçılardan biridir. O toplumsal adalet ve toplumun alt sınıfları için daha iyi bir dünya için mücadele etme çağrısıyla hareket eden olağanüstü bir yaratıcı.”

Bu kararlı duruş, daha müzeye adım attığınızda, girişte sizi mütevazılığıyla karşılayan Kollwitz’in posterinden hissediliyor. O bakışın arkasındaki hüzün ve dirençle eserleri dolaşmaya başladığınızda, her yapıtın önünde bir vicdan sorgulamasıyla baş başa kalıyorsunuz. Gravürler, baskılar, heykeller… Her biri boğazınızda düğümleniyor, sessizlik içinizde bir isyan çığlığı gibi büyüyor. Sanatçının toplumsallaşan acısı ile direncini fısıldıyor sessizce.

Pastel boya ve fırça litografi olarak çalışılan “ savaş bir daha asla” eserinde, kadının direncini ve kararlılığını hissediyorsunuz. Eserdeki kadının bakışları savaşa karşı meydan okuyan öfke ve kararlılıkla dolu. Bu eser daha sonra kadın mücadelesinde ikonik bir poster olarak kullanılmıştır. Böylece Kollwitz, bu figürle yalnızca bireysel bir karakter yaratmamış; kadınların hem yoksulluk hem de toplumsal baskıya karşı verdiği mücadeleyi simgeleyen bir ikon hâline getirmiştir. Savaşa karşı kenetlenen anneler eseri bir anda o kenetlenme içerisinde sizin de kollarınızı kavuşturur. Çocuklar ebeveynler, köylüler ve işçiler üzerinden yarattığı eserler, savaş karşıtlığını açıkça dile getirir. Bu aynı zamanda Kollwitz’in politik duruşunun da sanat yoluyla toplumla paylaşılmasıdır.

“Yetenekli olmak İnsana sorumluluk yükler”

Büyükbabasından öğrendiği söz Kollwitz’in yaşam boyu kulağının küpesidir: “Yetenekli olmak insana sorumluluk yükler”. Kollwitz bu sorumluluğu yerine getirirken acılarına ve mağlubiyetlerine teslim olmamış, pes etmemiş acısını sanatıyla birlikte toplumla buluşturarak toplumsal baskıya karşıda bir direniş sergilemiştir. Oğlunun ve torununun kaybı Kollwitz’de sadece kişisel bir acıya dönüşmez; savaşın anlamsızlığını ve adaletsizliğin yıkıcılığını bütün insanlığa hatırlatan bir direniş sesi olur.

Dünyanın her yerinde Kollwitz’in direncini taşıyan binlerce kadının varlığını hissederek gezdiğim eserlerinin mutlaka Türkiye’de cumartesi anneleri ile insanlarla buluşması o gün içimde beliren bir histi. Umarım bu his, yalnızca içimde kalmaz. Berlin’den ülkemize, Kathe Kollwitz, Cumartesi Annelerine, kadınlara bir ses olur. Cumartesi Anneleri ile Kollwitz’in direnci buluşur. Her kadının bu dirence ihtiyacı olduğu günler Türkiyesi’nde pes etmeyen kadınlara saygıyla… Bir annenin sanatla direnişi: Kathe Kollwitz

Köşe Yazıları Haberleri