Atatürk Orman Çiftliği; Kaçak Saray, Ankapark, ABD Büyükelçiliği, imar planları , tahsisler ve kiralamalarla talanı ve mücadele yöntemleri toplumsal muhalefet açısından siyasal süreci de yakından etkileyen ve uluslararası boyutlara taşınan çok yönlü örnek bir mücadele deneyimi.
AİHM’e kadar taşınan hukuksal süreçler, Başkent Dayanışması eylemlilikleri, fikri takip ile kamuoyu açıklamaları, karşılaştırmalı maliyetler ile çocukların diline kadar düşen, bir mekânın politik anlamının bilince çıktığı bir Cumhuriyet mücadelesi aynı zamanda.
Geçtiğimiz hafta Atatürk Orman Çiftliği arazisinin hülle yoluyla ABD Büyükelçiliği’ne satışının iptali için dönemin Mimarlar Odası Ankara Şubesi yöneticileri olarak açtığımız davada Yargıtay satışa ilişkin iptal davasında istinaf mahkemesinin ret kararını bozarak yeniden yargılama sürecinin önünü açtı. Haber kamuoyunda çok geniş bir etki yarattı. Çünkü adalete güvenin sarsıldığı bir dönemde dünyanın 1 numaralı ülkesinin elçilik binasının olduğu arazi satışının kararının bozulması tarihsel bir karardı. Pek çok insan ve kurum ise bu satışı bu haberle öğrendi.
Oysa süreç o kadar zahmetli, ilmek ilmek ve bedeller ödenerek dokunmuştu ki… Atatürk Orman Çiftliği’ne ait bir alan ABD Büyükelçiliği’ne nasıl satılmıştı? Bu yazı tarihe not düşmek üzere, bu satış içerisinde yer alan kurum ve kişilerin nasıl bir hülle yaptıklarını, mücadele sürecinin nasıl işlediğini ve umudu her zaman heybemizde taşımamız gerektiği inancıyla kaleme alındı.
Atatürk Orman Çiftliği, Gazi Üniversitesi, TOKİ, ABD Büyükelçiliği
Mustafa Kemal Atatürk’ün 5 Mayıs 1925 yılında kurduğu ve bu yıl 100. yılını karşıladığımız Atatürk Orman Çiftliği, üzerindeki bütün varlıkları ile 11 Haziran 1937 yılında Atatürk’ün şartlı bağışıyla halka emanet edilir. Atatürk’ün ölümünden sonra pek çok yolla talan, satışlar devam eder. Atatürk Orman Çiftliği’nin talanını engellemek ve toprakların daha iyi yönetimi için 1950 yılında 5659 sayılı AOÇ kanunu çıkartılır. Ancak bu kanun da talanı, satışı ve devirleri engelleyemez. AOÇ kanununa göre satışlar ve devirler ancak kanun yoluyla gerçekleşebiliyor. Atatürk Orman Çiftliği arazisinin kanun yoluyla en son devirleri* 1983 yılında 12 Eylül Darbesinin Cumhurbaşkanı Kenan Evren imzası ile gerçekleşir. Atatürk Orman Çiftliği arazisinden Çukurambar bölgesinde bulunan üç parsel Gazi Üniversitesi’ne Tıp Fakültesi yapılması şartıyla devredilir. 1983 yılından 2010 yılına kadar Gazi Üniversitesi devir parasını ödeyemediği için devrini alamaz.
İşte hülle süreci burada başlıyor. Gazi Üniversitesi bu arazileri mülkiyetine geçirmek için kendi bütçesinden parayı ödemesi gerekirken, bu arazilerin Gazi Üniversitesi’nin mülkiyetine geçmesi için Kuzu Toplu Konut İnşaat ve Limited Şirketi ile Park Gazi İnşaat Yatırım AŞ unvanlı iki şirket parayı öder. Bu durum 2011 sayılı AOÇ Müdürlüğü Sayıştay raporuna yansır ve arazinin amacı dışında kullanıldığından AOÇ’ye geri iade edilmesi Sayıştay raporuna yansır. AOÇ Müdürlüğü sürece göz yumar ve işlem başlatmaz.
Gazi Üniversitesi 2010 yılında AOÇ’den gelen arazileri, kendilerine başka bir yerde üniversite inşaatı yapma karşılığında yapılan sözleşme ile TOKİ’ye devreder. TOKİ bu arazilerden birisi olan 29095 ada 1 parseli ABD Büyükelçiliği’ne satmak üzere 2013 yılında ilke kararı üzerinde anlaşır.
Bir sarı zarf içinde önemli belgeler
Atatürk Orman Çiftliği arazisinin ABD‘ye satılacağına dair belge bir şekliyle Haziran 2013 yılında bir sarı zarf içerisinde bize gelir. AOÇ mücadelesi aynı zamanda hiç tanımadığımız pek çok onurlu bürokratın da mücadelesiydi, hepsine teşekkür etmek borcumuz. Bu belgeler gelince önce 12 Haziran tarihinde hem TOKİ, Hem ABD büyükelçiliğine yazılar yazarak durumu anlamaya çalışırken bir yandan da Başkent Dayanışması ile eylemlilikler süreci başlatılır. Basın açıklamaları ile AOÇ arazisinin ABD’ye peşkeş çekilmesi kamuoyu ile paylaşılır. İktidar tarafından yapılan “burası AOÇ arazisi değil" açıklamaları belgelerle çürütülür.
“ABD’ye verilecek bir karış AOÇ toprağımız yok”
Atatürk Orman Çiftliği arazisinin ABD’ye peşkeş çekilmesine, sekreterliğini Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin yaptığı onlarca kurum ve kuruluşun olduğu Başkent Dayanışması “ABD’ye verilecek bir karış AOÇ toprağımız yok” şiarıyla ABD Elçiliğine yürüyüş ve siyah çelenk bırakma eylemini 6 Haziran 2013 te gerçekleştirir. ABD’nin AOÇ arazisinden vazgeçmesi için 15 gün sonra tekrar bu kez de sarı çelenk bırakarak uyarısını tekrarlar.
ABD’ye satış protokolü
İmar planı değişikliklerine ve ruhsat iptallerine yönelik hukuksal süreçler devam ederken, ABD’ye satış protokolü bilgi edinme kanuna istinaden TOKİ’den istenir. TOKİ’den gelen cevap ilginçtir. Bu satış sözleşmesi “ticari sır” olduğu gerekçesiyle paylaşılmaz Bu karar yargıya taşınır ve yargı 2016 yılında TOKİ’nin bir ticari kuruluş olmadığını ve sözleşmenin de ticari sır olmadığına karar vererek paylaşılması gerektiğine hükmeder. TOKİ bunun üzerine 33 sayfalık satış protokolünü bizimle paylaşır. TOKİ AOÇ arazisini 2014 yılında ABD Büyükelçiliği’ne satışını dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan onayıyla gerçekleştirmiştir.
Bugün Yargıtay tarafından bozulmasına neden olan kararın, hukuksal süreci de böyle başlar. AOÇ arazisinin hülle yoluyla ABD’ye satılmasına ilişkin protokolün iptali için ehliyetten red gelmesin diye, Oda adına değil benimde içerisinde olduğum 3 yönetim kurulu üyesi adına (Tezcan Karakuş Candan, Muteber Osmanpaşaoğlu, N.Kemal Kaya) 2017 yılında dava açılır. Bu davaya paralel olarak Gazi Üniversitesi ve TOKİ’ye suç duyurusunda bulunulur. Gazi Üniversitesi Rektörlüğü YÖK’e şikâyet edilir ve hakkında dava açılır.
Yargıtay AOÇ arazisinin ABD’ye satışı kararını bozdu
Adaletin geç geldiği bir süreçte, ABD Büyükelçiliği tüm eylemliliklere rağmen zorun gücüyle hukuksuz bir şekilde AOÇ arazisinde inşa edilir. Satış protokolünün iptali davası ilk derece mahkemesinin red kararı, istinafın araştırmaya bile gerek duymadan red kararı ile sonuçlanır. Süreç 2021 yılında Yargıtay’a taşınır. Yargıtay adil yargılanma hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle satışın iptalini isteyen davanın reddedilmesini 4 yıl sonunda oy birliği ile usulden bozar. Esas içinde “şimdilik” notu ile gelecek sürece dair bir gönderme yapar.
AOÇ davası Cumhuriyet davası
Cumhuriyet’in kurucu mekânı Atatürk Orman Çiftliği alanlarının talanı sistematik olarak sürüyor. ABD elçiliğine satışı ise hülle yoluyla bir zincirleme suç ve hukuksuzluk teşkil ediyor. Atatürk Orman Çiftliği kuruluşunun 100.yılında rejimle hesaplaşmanın ana mekânlarından biri. Kaçak Saray’ından ABD Büyükelçiliği’ne Ankapark’ından, yapımı devan eden Medipol hastanesine, Türk-İŞ binasına, kiralamalar ve tahsislere kadar mekân üzerinden rejime karşı bir hınç yürütülmekte.
Yargıtay’ın verdiği kararla, 2017 de açılan davamız 8 yıl sonra bozuldu. Yargıtay ilk aşamada hukuksal olarak gereğini yaptı şimdi sıra toplumsal muhalefette. 24 Eylül 2025 tarihinde saat 10.20’de Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4.Hukuk Dairesi’nde AOÇ arazisinin ABD’ye satışına ilişkin protokolün iptali davası yeniden görülecek. Bu dava sadece bizim değil, borçlu olduğumuz Cumhuriyet’in davasıdır. Bugün yaşadığımız hukuksuzluk kararlarının verildiği ana mekân haline getirilmeye çalışılan Atatürk Orman Çiftliği topraklarının bir karışı bile ABD’ye peşkeş çekilemez. Davaya müdahil olmak, o gün mahkemede yan yana olmak toplumsal sorumluluğumuzdur.
* AOÇ talanı ve devirlere ilişkin detayları, Kırmızı Kedi Yayınevi'nden çıkan Kaçak Saray kitabında ve son gelişmeler Tekin Yayınevi’nden çıkan “Başkenti Savunmak” kitabında, yazar tarafından kaleme alınmıştır.