BİZİM KAPOLAR

Bugün Türkiye’de ne bir savaş, ne bir kıtlık ne de bir toplama kampı var. Gücün yozlaştırdığı bir iktidar, ciddi boyutta toplumsal kutuplaşma, yönetilemeyen bir pandemi süreci ve ekonomik kriz var. Bu durumda bile muktediri savunmak için bu kadar çukura inenler çok büyük bir kriz anında neler yaparlar kendi insanlarına?

Sovyet Kızıl ordusu 1945'te toplama kamplarının kapılarını açtıklarında, yalnızca ceset yığınlarıyla değil aynı zamanda intikam almak isteyen binlerce Yahudi kurbanla karşılaştılar.

Kurtulanların çoğu sadece Nazilere karşı değil, kamplarda kendilerine işkence yapan taraf değiştirmiş Yahudilere karşı hınç içindeydi. Peki kimdi bu Yahudiler?

Kapolar, Nazi kamplarında Nazi subayları adına hareket eden, Yahudi tutsaklara gardiyanlık yapan ama kendileri de Yahudi olan tutsaklardı. Yalnızca hayatta kalmak için yaptıkları alçaklıkların haddi hududu yoktu. Kah az çalışan Yahudilere işkence yapıyor, kah krematoryumlardan yanmış insan kemikleri taşıyorlardı.

Taşıdıkları ölülerin birçoğunu savaştan önce belki de tanıyorlardı… Komşuları, arkadaşları veya akrabalarıydı.

Savaş bittiğinde Kapoların birçoğu kamptakiler tarafından linç edilerek öldürüldüler. “Mazlumun intikam günü zaliminki kadar dehşet verici” değildi ama intikam alelacele alınıyordu. Baştan kişisel intikam olarak ilerleyen bu öç alma eylemleri zamanla organize bir hal aldı.

1950'de İsrail parlementosu Knesset tarafından kabul edilen “Naziler ve Nazi İşbirlikçileri Ceza Yasası”

22 yıl boyunca devam edecek olan Kapo davaları olarak bilinen süreci başlattı.

Onlarca kişi bu davalardan yargılandı. Biri idam olmak üzere Kapolar çeşitli cezalara çarptırıldı.

Ceza almayanlar bile yaşarken “medeni ölü” gibi yaşamaya mahkum edildiler. Bu utanç dolu miras torunlarının dahi soyadlarını değiştirmeysiyle birkaç kuşak devam etti.

Kendisi de Auschwitz toplama kampında kalan Avusturyalı Psikiyatrist Viktor E.Frankl “İnsanın Anlam Arayışı” kitabında şöyle der; “Gaz odalarını icat edenler de insandır, o odalara dua ve gururla yürüyenler de… Ekmeğini paylaşan gardiyanlar da insandır; aşağılama ya da şiddet ile yaklaşanlar da… Haysiyetli insan hiçbir koşulda onurundan vazgeçmeyecektir.

Hemen hemen tüm Kapo'ların savunması tek cümlelikti. “Yaşamak için bunu yapmak zorundaydım”

Toplama kampında Kapo’luk yapan bir Haham’a sormuşlar.

- Bu yaptığından hiç utanç duymuyor musun?

Haham, “Açlık insanlara önce inançlarını yedirir” demiş.

Bu noktada temel soru şu; Bir insan nasıl Kapo olur? Bunun cevabını haddimizi aşmadan sosyolog ve psikologlara bırakalım.

Bugün Türkiye’de ne bir savaş, ne bir kıtlık ne de bir toplama kampı var. Gücün yozlaştırdığı bir iktidar, ciddi boyutta toplumsal kutuplaşma, yönetilemeyen bir pandemi süreci ve ekonomik kriz var.

Bu durumda bile muktediri savunmak için bu kadar çukura inenler çok büyük bir kriz anında neler yaparlar kendi insanlarına?

Senaristler şöyle der “Karakter kriz anında açığa çıkar.”

Peki kim bu bizim Kapolar?

Bizim Kapolardan bahsederken iktidarı destekleyen sıradan insanlardan asla bahsetmediğimin altını özellikle çizmek istiyorum. Listem oldukça kısa. Yapılanları, tüm pisliği gören ama kişisel ikbal için muktedir borazanlığı yapanlar. 

Birkaç örnekle bunları özetlemek yeterli.

Cumartesi annelerini görmeden “Cennet anaların ayakları altındadır” ezbercisi siyasal İslamcılar.

Kürt meselesi bitmiştir denince ağzını dahi açamayan vitrin Kürtleri.

Doğanın katliamına “medeniyet geliyor” diyen müteahhit beslemeleri.

Temel iktisadi doğruları bilmesine rağmen yapılan ekonomik hataları başarı gibi pompalayan ekonomistler.

Temel insan hakları ihlallerine bile sesini çıkarmayan liberaller.

Mafya, siyaset, ticaret üçgeninde ulaklık yapan gazeteciler.

Yukarıda saydığım insanlar alçala alçala arzın merkeziye kadar inip, diğer taraftan tertemiz çıkacaklarını mı düşüyorlar? Ya da “nasılsa unutulur” diyerek milletin meşhur unutkanlığına mı güveniyorlar? Bunu bilmek zor ama zaman geçtikçe yeni bir devran yaklaşıyor. Hayat durmaz… 

Sanat filmlerinin kötümser yönetmeni Zeki Demirkubuz; “Bu ülkeye ve bu hayata dair hiçbir şeyin, hiçbir zaman benim dilediğim gibi olmayacağını biliyor, artık bundan acı duymuyorum” sözü hala sosyal medyada çok revaçta ama o işler öyle olmuyor işte…Demirkubuz kadar pesimist-nihilist olmak her babayiğidin harcı değil. Biz faniler memleketle ilgili acı duyuyoruz.

Her gün YouTube’a düşen ifşaa videolarında memleketin bağırsakları temizlenmiyor bilakis pislik orta yere saçılıyor. Hepimiz bu siyasi porno videoları izlemekten mazoşist bir zevk alıyoruz. Her videonun bir öncekinden daha fazla sır ifşası taşımasını istiyoruz.

50 yaşın üzerindekiler için “daha dün”, Z kuşağı için tarihi bir vaka olan Susurluk kazasının 2021 versiyonu dönemin, yılının ruhuna uygun olarak 8-10 bölümlük bir Netfilix mini dizisi gibi haftada 2 bölüm halinde yayınlanıyor.

Dizinin sonu için spoiler vermek imkansız. İyi bir sinema izleyicisi ve senarist adayı olarak bildiğim tek şey mafya-siyaset-ticaret hikayelerinin sonu Kapolar için hiçbir zaman iyi bitmez.

Sonunda siyasiler ve mafya babaları bazen yırtsa da Kapolar hep çocuklarına bırakacakları utanç dolu bir geçmişle sahneden çekilirler.

Yazımı yazmak için masamın başına oturduğumdan beri bir yandan da sık sık yeni bölüm düştü mü diye Youtube’a bakıyorum. Küçük bir fragman olacakların habercisi gibi az önce sosyal medyaya düştü. Siyasi kahramanımız kendi adamı zannettiği ama ikili oynayan Kapo’sunu mahkemeye vermiş.

Umarım bu dizi 90’lardaki gibi yayından kaldırılmaz, temiz bir final olur.

Giriş ve gelişme şimdilik akıcı ilerliyor.

Köşe Yazıları Haberleri