TEZCAN KARAKUŞ CANDAN
Çankaya Köşkü’nün bağ evinden başlayan ve Cumhurbaşkanlığı yerleşkesine dönüşen serüveni Cumhuriyet’in aynı zamanda yüzyıllık tarihinin hikâyesidir. Kurtuluş ve kuruluşun mekansallığı, Milli Mücadelenin karargâhı olarak Ankara’nın seçilmesiyle başlar. Ankara Kurtuluş Savaşı’nın ve Cumhuriyet’in kuruluşunun mekânsal tanıklığı ile devrimin Başkentliğini üstlenir. Çankaya Köşkü ise bu tanıklık sürecini bugünlere kadar taşıyan, Mustafa Kemal Atatürk’ün küçük bir bağ evinden büyük bir devlet yaratmasının tarihsel tanık mekânı. 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerle birlikte 13.Cumhurbaşkanı’nın Çankaya Köşkü’ne taşınması ile yaşanacak değişimler, ilk olarak kentsel mekânlarda görünür olacak. Çankaya Köşkü değiştirilen kimliğine kavuşmak için gün saymaya başladı bile.
Devletin temsil kürsüsü
Ankara Cumhuriyet’in planlı kentleşme döneminde bir laboratuar olarak, planlamasından, mimarlığına, sokaklarından caddelerine, binalarından anıtlarına, parklarından meydanlarına, sosyal alanlarına kadar özenle tasarlanmış dünya başkentlerinden birisidir. Atatürk Bulvarı Başkent’in Ulus’tan Çankaya Köşkü’ne kadar uzanan protokol yolu, temsil mekânıdır. Çankaya Köşkü’nün içerisine kadar giren Bulvarın son durağı devletin temsil kürsüsü Çankaya Köşkü’dür.
Atatürk Bulvarı Cumhuriyet’in geçit töreni
Atatürk Bulvarı Cumhuriyet ideolojisinin nakış nakış işlendiği, bireylerin ve toplumun sosyo kültürel ve sanatsal ilişkilerinin, kurumsal ve kamusal kullanımını ifade eden yaşayan bir Cumhuriyet organizmasının kendisidir. Cumhuriyet’in temsil kenti olan Başkent’in ideolojisini geleceğe taşıyan, toplumsal ilişkilerle birlikte yönetenle yönetilen arasında kurulacak bağın eksenini oluşturan Cumhuriyet’in omurgasını oluşturur. Caddeler bulvarla buluşur, köşke kadar uzanan yol, anıtları binaları, parkları, bilimsel ve kültürel mekânları kamusal yapıları ve meydanları ile Cumhuriyet’in geçit törenine dönüşür.
İktidarın Cumhuriyetle hesaplaşması
AKP iktidarı döneminde, Cumhurbaşkanlığı’nın Çankaya Köşkü’nden Atatürk Orman Çiftliği’nde, Atatürk’ün şartlı bağışı ve vasiyetine aykırı, hukukun katledilmesi ile inşa edilen Kaçak Saray’a taşınması Cumhuriyet’in ana omurgasının işlevini taammüden ortadan kaldırır. Yaşamın aktığı bulvar transit geçit alanına dönüşür. Alt ve üst geçitlerle bulvar boğazlanır.Bulvar üzerindeki İller Bankası, Etibank Binası gibi simge yapılar yıkılır. İktisadi bağımsızlığın mekânı olan bankalar, İş Bankası, Ziraat Bankası, Merkez Bankası merkezleri İstanbul’a taşınır. Başkent’in finans merkezi boşaltılır. Sümerbank kapatılır. Tarihi Sümerbank yapısı, tarihi valilik binasıyla, Siyasal Bilgiler Fakültesinin yerine geçmesi hedeflenen Sosyal Bilimler Üniversitesine tahsis edilir. Kurtuluşun ve kuruluşun başladığı Ulus Merkezi, Cumhuriyet kurumlarını dışlayarak üniversite adı altında iktidar tarafından ele geçirilir. Başlangıcı ve sonu ile Cumhuriyet’in temsiliyetinin omurgası Atatürk Bulvarı kıskaç altına alınır.Bu aynı zamanda rejimle hesaplaşmanın ta kendisidir.
Bulvar üzerinde bulunan, Cumhuriyet’in kamusal alanlarından olan Gençlik Parkı, Abdi İpekçi Parkı, Güven Park, Zafer Park, Kuğulu Park, her biri bir meydanla buluşan bu alanlar, yapılan müdahalelerle hem meydanlarını, hem de ruhunu kaybeder. Cumhuriyet döneminin planlı kentleşmesinin rol modeli olan Ankara’da Cumhuriyet’in mekânsal izleri birbir yıkılarak izler silinmek istenir. Havagazı Fabrikası, Su Süzgeci Binası, 19 Mayıs Stadyumu, Baraj Gazinosu, Sayıştay Binası, Cebeci Stadyumu, Marmara Köşkü, AOÇ işçi lojmanları yıkımı, Atatürk Orman Çiftliği’nin talanı, Cumhuriyet mahallelerinin dönüşümü, sokak isimlerinin değiştirilmesi, Saraçoğlu Mahallesi’nin özgünlüğünü kaybetmesi Cumhuriyet Ankarasının kimliğine büyük bir darbe vurur.
‘Cumhuriyet halkının hizmetindedir güvenin’ diyen, Güvenpark’tan TBMM’ye kadar uzanan bakanlıklar, yüksek yargı organları kentin merkezinden taşınır. Ana omurganın ortasında hasta adam olarak nitelendirilen Osmanlı’dan sağlıklı toplum Cumhuriyet’e geçisin simgesi olan, hastanelerle çevrelenen Sağlık Bakanlığı binası Valilik binasına dönüşür. Bulvar üzerindeki Sıhhiye Meydanı, ortasındaki köprü ile işlevsizleştirilir. Omurga hasar görür.
Bulvar üzerindeki mekânların dönüşümü, yaşam tarzı üzerindeki baskıyı artırır. Bulvar üzerindeki ve çevresindeki sinemalar tarihi buluşma alanları, lokantalar, gazinolar, tiyatrolar kapanır. Bulvar yaşayan bir ölü halinde terk edilir. Nefessiz kalır. Bir uğultu bir gerilim kentin merkezini sarar. Güvenlikçi politikaların bir ürünü olarak, bakanlıkların boşalttığı tarihi yapılar, İçişleri Bakanlığı’na tahsis edilerek, kentin merkezi polisin mekânı haline gelir. İçişleri Bakanlığı yerleşkesinde bulunan İller İdaresi Meydanı ortadan kaldırılır ve köşesine bir cami kondurulur.
Ünlü mağazalar, dükkânlar kentin merkezini terk ederek, neoliberalizmin tüketim makineleri olan AVM’lere taşınır. Ulus Tarihi Kent Merkezi’nde sokaklara yayılmış insancıl ticaret alanları ise kaderine terk edilir.
Çukurambar rantı ile şekillenen yapılaşma etrafından dönen siyaset ilişkileri ve başkanlık sistemi ile işlevini yitiren TBMM’nin çevresinde, bakımsız, köhne mekânların artışı, parti binalarının kent merkezinin dışına çıkması siyasetin de mekânsallığını örseler. Halk sokakta siyasetçisini göremez.
TBMM milletin, Çankaya Köşkü devletin temsilidir
Ulus’tan başlayan Çankaya Köşkü’ne kadar uzanan Atatürk Bulvarı, TBMM’ye kadar mekânsal dizilişi, bankalar, sanat yapıları, eğitim yapıları, sağlık yapıları, kültür yapıları ve bakanlıkları ile milleti ve millete hizmet eden Cumhuriyet’in kurumlarını temsil eder. TBMM ile taçlanan bu dizilim, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözünün mekânsal ifadesidir. TBMM ile Çankaya Köşkü arasında mekânsallığını koruyan Büyükelçiliklerin varlığı, devleti temsil eden Çankaya Köşkü’nü refere eder. TBMM milletin, Çankaya Köşkü devletin temsilidir. Atatürk Bulvarı bu yolda ifadesini bulan Cumhuriyet ideolojisinin kendisidir. Onun teminatı ise bizatihi Cumhurbaşkanıdır.
Cumhur, başkanı ile devlet halkı ile buluşacak
14 Mayıs’ta gerçekleşecek Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimleri, Cumhuriyet’le birlikte Başkent’te onu temsil eden Atatürk Bulvarı’nın geleceğini belirleyecek. Cumhurbaşkanlığı Çankaya Köşkü’ne taşındığında Başkentin bellek mekânı olan Atatürk Bulvarı Cumhuriyet ayarlarına dönerek yine protokol yolu olacak. Bulvar bakımlı, temiz, güvenli, nezih bir şekilde Cumhurbaşkanının geçişini bekleyecek. Cumhurbaşkanı geçerken halk kaldırımlarda yerini almaya çalışacak; el sallamak, alkışlamak, sevgisini, ya da sitemini göstermek için. Bu geçiş aynı zamanda demokrasinin örüldüğünün de göstergesi olacak.Cumhurbaşkanı’nın, geçtiği kent merkezinde günün her saatinde herkes kendini güvende hissedecek. Okul zili çaldığında, Kızılay’da çocuk sesleri duyacağız. Ünlü mağazalar, bir bir taşınacak Bulvar üzerindeki mekânlara. Atatürk Bulvarı hak ettiği değeri kazanacak.
Cumhurbaşkanı Çankaya Köşkü’ne giderken, kırmızı ışıkta duracak halkını selamlayacak. Yönetenle yönetilenin karşılaşmadığı, birbirinden giderek uzaklaştığı günler Türkiyesi’nde gündelik hayatın içerisinde bir Cumhurbaşkanı akıp gidecek. Cumhur, başkanı ile devlet halkı ile buluşacak. Kabinenin toplandığı günlerde, köşkün kapısında bekleyen basın mensuplarını göreceğiz. Belleklerimizde yer eden “köşke çıkma” kavramı hayatımızın bir parçası olacak.
Mekânın hatırlatıcı gücü
Çankaya Köşkü, 2015 yılına kadar, 11 Cumhurbaşkanı’na ev sahipliği yaptı. Cumhuriyet modernitesinin sadeliğinin, mütevazılığının mekânsallığını taşıyan Çankaya Köşkü yerleşkesinde Pembe Köşkü, Müze Köşkü, Camlı Köşkü, idare binaları ve lojmanları ile köşkün mimarları Vedat Tek, Seyfi Arkan, Clemens Holzmeister, Orhan Genç, Mustafa Aytöre’nin mimari eserleri yalnızlığından kurtulacak. Kimbilir ayda bir kere cumhurun başkanı ile buluşması için köşk yerleşkesinin halka açılması da uzak bir ihtimal olmayabilir. Cumhurbaşkanı Atatürk’ün Bulvarı üzerinde anıtlarından, binalarına, meydanlarından kamusal alanlarına kadar Cumhuriyet’in kuruluş hikâyesini her seferinde görerek, köşke ulaşacak. Mekânın hatırlatıcı gücü ve beslendiği kaynağın ifadesi ile geçmişi ve geleceği bağlayacak bir güven ortamının mimarı olacak. Cumhuriyet kaynağına, kent yaşamına, başkent kimliğine ulaşacak.
Peki saray ne olacak?. 15 Mayıs’ta en çok tartışılacak konuların başında olacak ve bizde mücadelenin baş aktörleri olarak “Yanlış yerde doğru mekân, Cumhuriyet rejiminde saray olmaz” yaklaşımı ile bu tartışmanın tam ortasında olacağız.
Not: Yazıdaki görseller Mimarlar Odası Ankara Şube arşivindedir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.