Trabzon’un meşhur sisi Avni Aker’in üzerine çöktüğünde bunun çeyrek asırlık bir karabasan olacağını bilmeyen taraftarlar yeri göğü inletiyordu.
Şehir en son 12 yıl önce şampiyonluk yaşamıştı. Maçtan önce gerilim had safhaya ulaşmış, Fenerbahçe otobüsü kamp yapacağı Rize’ye kadar taşlanmıştı.
O gün otobüste başından yaralanan Aygün’ün kafasına taş değil yumurta gelmişti ama bunu 17 yıl sonra öğrenecektik. Oda arkadaşı Tarık Daşgün, yıllar sonra itiraf edecekti: “Kafasına yumurta gelmişti ama kızarıklık bile yoktu. Durumu kurtarmak için kül tablasıyla kafasına vurdum. Sonra yine sargı sardık.”
Trabzonspor hedefine yürürken bir hafta önce Vanspor’dan ummadığı bir mağlubiyet almıştı ama Fenerbahçe’yle berabere kalmaları bile mutlu son demekti.
Hem 70’lerdeki Şenollu, Turgaylı, Ali Kemalli, Necatili kadrolarından izler taşıyan enfes bir takımları vardı…
Ünal, Hami, İskender, Abdullah, Ogün, Arçil, Şota…Ve daha niceleri.
Fenerbahçe’nin başında daha iki yıl önce Brezilya’yı dünya şampiyonu yapmış Carlos Alberto Parreira, Trabzon’un başında ise Türkiye’yi yıllar sonra dünya üçüncüsü yapacak Şenol Güneş vardı.
Trabzon maça gerçekten de Karadeniz fırtınası gibi başlamıştı. Abdullah ilk golü attığında stattaki sis adeta dağılmış, trübinlerdeki sevinç Kadıköy sahillerine tsunami gibi ulaşmıştı.
Trabzon 12 yıldır “Vira Bismillah” diye başladıkları ama hep limana eli boş döndükleri yıllara inat bastırıyordu. Lakin kalede daha bir yıl önce Fenerbahçe’ye gelmiş genç kaleci Rüştü, 10 yıl sonra gidip hayal kırıklığı yaşayacağı Barselona için destansı bir CV yazıyordu.
Sonra bir şey oldu…
Duran top.
Attila İlhan’nın dediği gibi “An gelir ömrünün hırsızıdır…”
Stefan Zweig'ın dediği gibi “Yıldızın parladığı andır”
O yıllarda top durduğunda ve başında ‘Maestro’ Oğuz olduğunda sessizlik çok ağır olurdu. Şimdi pek popüler olmayan bir söz düştü herkesin aklına: “Gol olur.”
Oldu!
Sonradan Türk vatandaşı olup Metin adını alacak olan kaleci Müller belki de hayatının en zor anını yaşıyordu: 1-1
Sonrasında Trabzonspor atak üstüne atak yapıyor, Karadeniz fırtınası kendini tutamıyordu. Sakin olsa olacaktı ama Karadeniz’den sakinlik beklemek boşunaydı.
Beklenmedik bir anda İskender büyük bir hata yaptı.
Bir önceki sezonun gol kralı Aykut belki de Dünya futbolunda gol atarak yıldızlık kariyerini bitiren ilk forvet olarak tarihe geçti: 1-2
Son 7 dakika Trabzonspor’un nafile ataklarıyla geçti ama… Kuru derelerde boğulmuştu Trabzon fırtınası.
Uzun düdük duyuldu. Maç bitti. Adeta statta İsrâfil Sûr'a üflemişti.
son umut kırılmıştır
kaf dağı'nın ardındaki
ne selam artık ne sabah
kimseler bilmez nerdeler
namlı masal sevdalıları
evvel zaman içinde
kalbur saman ölür
kubbelerde uğuldar bâkî
çeşmelerden akar sinan
O AN gelir
-lâ ilâhe illallah-
kanunî süleyman ölür
Büyük bir acıdan sonra şok geçiren insanlar gibi Trabzonspor seyircisi ayaktaydı ve başta Rüştü olmak üzere belki de ilk ve son defa Fenerbahçe’yi alkışlıyordu. Trabzon şehri için gerçek üstü bir an yaşanıyordu.
Keder ve öfke birbirine karışmış, maç başındaki sis kâbus olmuş, Karadeniz’in üzerine çökmüştü. Bilenler bilir Karadeniz’de futbol hiçbir zaman yalnızca futbol değildi.
Televizyonlar, radyolar kapatıldı…Çeyrek asır sürecek yas başladı.
Kaçırılan şampiyonluğun ardından acı haber Giresun-Görele’den geldi. 27 yaşındaki Mehmet Dalman ardından kısa bir not bırakarak kendini bahçelerindeki İncir ağacına asmıştı.
“Ölümümden kimse sorumlu değildir. Dünyaya yine gelsem yine Trabzonsporlu olurdum”
…….
Gazeteler “Fenerbahçe Şampiyon Gibi” manşetleriyle baskıya girmeye başlamış, Kadıköy sokakları karnaval yerine dönmüştü.
Maç sonrası röportajlarda şampiyonluk golünü atan Aykut, Türkiye’nin yerleşik futbol alışkanlıklarına uzak düşen tarihi önemde kısa bir cümle kuruyordu: “Bütün sezon uğraşıyorsunuz, bütün emekleriniz tek maçla heba oluyor, kendi galibiyetimize seviniyorum ama Trabzonlu arkadaşlarım için de üzülüyorum.”
Başkan Ali Şen, Aykut ve Oğuz’u takımdan kovdu. Gerekçe şuydu: “Fenerbahçe’nin galibiyetine sevinmeyenin Fenerbahçe’de işi yoktur, olamaz. Çünkü bu Fenerbahçelilik değildir.”
Konuşma Türk futbolunun tüm ezberlerini alt-üst etmiş, futbolun hırs dolu tarihinde “ahlaki bir öğüt” gibi yerini almıştı.
Bu konuşmayı Başkan Ali Şen sevmemişti. Gerçi maçta da Aykut ve Oğuz’un gol attıktan sonraki sevincinden eser yoktu, Başkan’ın yüz ifadesinde.
Ali Şen yıllar sonra maçtan bir gün önce Aykut ve Oğuz’la yaptığı konuşmayı gazetecilere şöyle anlatacaktı.
“İkisini beraber çağırdım son gece 00.00 ve ertesi gün maç var. Berabere kalsak Trabzon şampiyon, yenersek son iki maçı da biz alırsak biz şampiyonuz. Şimdi 'İkiniz' dedim, 'Yarın 5’er tane gol atsanız ve maçı biz 10-0 kazansak da ikinizi de gönderiyorum"
Öyle de oldu. Aykut ve Oğuz’un attığı gollerle Fenerbahçe’ye şampiyonluk gelmiş ama onlar Fenerbahçe’den Cem Uzan’ın İstanbulspor’una gönderilmişti.
Tüm taraflar için büyük bedeller ödenen bir maçtı.
Ali Şen sonraki başka bir röportajında ise pişmanlığını dile getirip “Ben Oğuz ile Aykut’u severim; fakat o zaman yaptığım işle gurur duyduğumu da söyleyemem. O dönem şartlar öyleydi. Pek iyi bir şey yapmadık herhalde, kendileri ve aileleri mutsuz oldu” demişti.
O maçtan sonra Trabzonspor bir daha şampiyon olamadı.
Fenerbahçe şampiyonluğu 4 yıl boyunca ezeli rakibi Galatasaray’a kaptırdı.
Aykut ve Oğuz Fenerbahçe’den uzaklaştırıldı.
….
Maç Türk futbol tarihin en unutulmaz maçları arasında yerini almıştı…
Bilenler bilir Karadeniz’de futbol hiçbir zaman yalnızca futbol değildi.