Onbinlerce can kaybı ile enkazın yanı başında bir sandalye çekip cenazesinin çıkartılmasını bekleyen gözü yaşlı insanların acısı ile yoğrulduğumuz günlerdeyiz. Yanlış kentleşme politikaları, rant odaklı kentsel dönüşüm, zamanında eşgüdüm sağlanamaması, bilimin ve tekniğin devre dışı bırakılması ile afete dönüşen depremin birinci ayını geride bırakıyoruz.
Boşlukta asılı kalan hüzünler.
Meslek örgütleri, sivil inisiyatifler, demokratik kitle örgütlerinin, vicdanlı insanlar topluluğunun örgütlü eylemine dönüşen dayanışma bu büyük yaramızın merhemi, ülkemizin en büyük şansı, geleceğimizin, birlikte yaşama kararlılığımızın sigortası. İnsanlar depremde sadece evlerini kaybetmediler. Yakınlarını, anılarını, mektuplarını, albümlerini, geçmişlerini kaybettiler.
Pek çok kurumun kişinin depremzedelerle dayanışma içerisinde olduğu bir süreçte, Mimarlar Odası Ankara Şubesi olarak bizde daha önce Şube Başkanlığımızı yapmış mimar, ressam Ertuğrul Özakdemir’in talebiyle tüm geliri depremzedelere bağışlanacak bir resim sergisi açmayı planladık. Sergi hazırlığı sürecinde Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun ölümüne kadar Ertuğrul Özakdemir’e yazdığı mektupların hikâyesi gün yüzüne çıktı. Bu hikâye tarihsel kişiliklerin hiçbir yerde yayınlanmamış, yıllanmış bir dostluğun izlerine ulaşmanın heyecanı ve depremzedelerin mektupları olmadan resimleri olmadan sevdiklerini hatırlama arzusunun boşlukta kalan hüzünleri ve büyük acısıyla yazıldı.
Bir çınar ve dayanışma
92 yaşında bir çınar, depremde yaşananların hüznü ve bir şey yapma kararlılığının enerjisiyle bizi büyük bir tanıklığın yolculuğuna çıkarttığının farkında değildi. Ertuğrul Özakdemir, mimar, ressam, televizyonun karşısında gözlerindeki yaşlar kurumayan bir Cumhuriyet insanı. Devrimin yetiştirdiği bir büyük bürokrat. 1948 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’nde başladığı mimarlık eğitiminin yanında resim ve heykel sanatına olan duyarlılığı ile Mimarlık Fakültesi’nde ki hocası Rudolf Belling aracılığıyla Zühtü Müridoğlu ile tanışır. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde yolu Bedri Rahmi Eyüboğlu ile kesişir.Bu tarihsel kesişme, mimarlığın sanatla buluşturmasının yolunu açar.
Devlet bürokrasisi içerisinde görev alan Ertuğrul Özakdemir, Dışişleri bünyesinde, 1955-1961 arası Almanya’da, 1971-1978 yılları arasında Fransa’da Büyükelçiliklerin ve kançılaryaların inşasında sorumluluk üstlenir. Yarışmalar açar. Hindistan’da Atina’da Sofya’da mimar olarak görev alır. Emlak Kredi Bankası’nda binlerce konut üretiminin baş mimarıdır.17 ilde yapılan 50 yataklı tip hastaneleri, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nin ilk çocuk kliniğini projelendirir. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının binasını tamamlar. Bugünlerde yıkımla gündeme gelen Dışkapı Eğitim Araştırma Hastanesi’nin yapım sorumluluğu da ona verilir, ancak Almanya görevi nedeni ile kabul edemez. 1970 yılında Vedat Dalokay, Yavuz Önen, Yılmaz Küçükoğlu, Önder Şenyapılı, Ertuğrul Şatana, Kurt Doğan Subay’ın yönetimde olduğu Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin 15.Dönemi’nde Şube Başkanlığı’nı yürütür. Her sözünde hala “kabinem” çok iyiydi demeyi ihmal etmez. Yaptığı hizmetlerden dolayı çeşitli resmi kurumlardan takdirnameler alan Ertuğrul Özakdemir, 1988 yılında kamudan emekli olur.
İz bırakan sanatçılara tanıklık
Ertuğrul Özakdemir, dünya çapında eserler üreten ve sanata damgasını vuran sanatçılarla sınıf arkadaşlığı yapar ve dostluğunu devam ettirir. Turan Erol, Ömer Uluç, Kuzgun Acar, Adnan Turani, Cemil Eren, Orhan Peker, Eşref Üren, Ali Germaner, Cihat Burak ile sınıf arkadaşlığı yapar. Ertuğrul Özakdemir öğrencilik yıllarında resim yapmaya Bedri Rahmi Eyüboğlu ile kesişen yollarıyla başlar.1990 yılından itibaren kendisini, resim yapmaya adar. 2017 yılına kadar bir fotoğraf sergisi 9 kişisel yağlıboya resim sergisi açar. Üç ayrı yerde karma sergiye katılır. Tüm gelirinin depremzedelere verilmesi amacıyla Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nde açılacak karma sergisi için birlikte resim seçmeye gittiğimizde neyle karşılaşacağımızın farkında değildik. Turan Erol’un Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun kendisine özel yaptığı ve arkasını imzaladığı eserleri ile kendi yaptığı eserlerin arasında sanatın mimarlıkla buluşmasına tanık olmanın şaşkınlığı ile başlayan sohbet sürdü gitti.
Ertuğrul Reis
Deprem ile başlayan bu büyük buluşma, büyük bir hikâyenin gün yüzüne çıkmasının da vesilesi oldu. 1963 yılında Bayındırlık Bakanlığı Türkiye Cumhuriyeti Bonn Büyükelçiliği Binası Mimari Proje yarışmasını açar. Yarışmayı Vedat Özsan, Cengiz Bektaş ve Oral Vural kazanır. Ertuğrul Özakdemir Bonn’da büyükelçilik kançılaryası inşa edilirken, projede 4,5 metreye 6 metrelik bir pencere görünce buraya, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun bir eser yapmasını gündeme getirir ve kabul ettirir. Eser beton ve cam vitraydan yapılmış dünyada benzeri olmayan bir eser olarak üretilir. Almanya’nın birleşmesinden sonra eser Berlin’e taşınır. Bonn Büyükelçiliği’nde Bedri Rahmi Eyüboğlu ve birlikte çalıştığı sanatçılar birçok eser üretir. O eserlerin yapımı sürecinde, Bedri Rahmi ve Ertuğrul Özakdemir’in dostluğu daha da gelişir. Sürekli mektuplaşırlar. Bedri Rahmi’nin yazdığı her mektup Ertuğrul Reis diye başlar. Mektuplar içeriği ile çizgileri ile bütünleşerek sanata dönüşür.
Bedri Rahmi’den “Üstümüzden bir kamyon geçti ezdi geçti”
Bedri Rahmi Eyüboğlu, 12 Mayıs 1973’de İstanbul Kalamış’tan Ertuğrul Özakdemir’e bir mektup yazar. Paris Büyükelçiliği kançılarya binasındaki işlerle ilgili gelişmeleri sorar. 13 Ocak 1973’de kardeşi Sabahattin Eyüboğlu’nu kaybetmenin acısı mektuba yansır. Mektup “Sevgili Ertuğrul Reis Merhaba, oldukça geç kalan bir merhaba, ama sen halden anlarsın dilden anlarsın. Üstümüzden bir kamyon geçti. Ezdi geçti. Kardeş ölümü, insanın kendi ölümünü görmesi gibi bir şey. Belki de en büyük en kesin, en son provası oyunun. Bundan ötesi selamet.“diye başlar, “Gelelim dünya işlerine” diyerek devam eder. Ve mektup “Bu mektup bugün uçmalı ayın 12 si, 20 sine kadar senden bir ses çıkmalı, ez cümle seni ve yuvanı kucaklıyorum”diye sonlanır.
Son mektup
Ertuğrul Özakdemir ile Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun mektuplaşması ölümüne kadar devam eder. Her mektup duyguların ve dünya işlerinin dışa vurulduğu bir sanat eserinin kendisidir. Bedri Rahmi Eyüboğlu 15 Mayıs 1975’te safrakesesi ameliyatı olmasının ardından Ertuğrul Özakdemir’e Fransa’ya postalanmak üzere bir mektup yazar. Ertuğrul Özakdemir,bu bana yazdığı son mektup diyerek saklıyor. Bedri Rahmi Ertuğrul Reis diye başladığı bu son mektubunda;
“Ertuğrul Reis Merhaba!
Bu merhabayı sarı kalemle yazmam lazım.Ama ne yazık ki hastanede sarılığın her çeşidi var ama kalemi yok.Senin anlayacağın yirmi gündür hastanedeyim. Safra kesesi alınalı on gün oldu.İnşallah bir hafta sonra taburcuyum.Beraber gerçekleştireceğiz diye sevindiğim işten bir yıldır ses çıkmadı. Eksik olmasınlar Bayındırlıktaki arkadaşlarda, söz verdikleri halde bir tek satır yazmadılar. Bereket versin bu konularda şerbetlendik de canımız o kadar acımıyor.” diye devam eder. Mektupların yazıdaki görselleri Ertuğrul Özakdemir’in izniyle sizlere sunuluyor.
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Ertuğrul Özakdemir’e yazdığı tüm mektupların sergilenmesi ve yayınlanması konusunda yapmış olduğum görüşmenin olumluluğu ve sorumluluğu ile bir deprem sürecinde başlayan bu büyük tanıklığın kıymetiyle, mimarlığı ve kentleşmeyi devre dışı bırakarak yeniden inşa yapmak isteyen iktidara Ertuğrul Reis müthiş bir cevap veriyor: “Eğitimi ve uygarlığı fakir olan ülkelerde cahil ve eğitimsiz yöneticiler yüzünden özellikle bölge ve şehir planlamalarında ihtisas değil kaprisler egemendir. Bu anlayış veya anlayışsızlık bölge ve şehir planlamalarında kaosu yaratır. Yol güzergâhlarını sahada bizzat gösteren Başbakan gördük. Bina yüksekliklerine karar veren Cumhurbaşkanı hangi toplumda var?. Şehir Planlama ve mimarlık eğitimli ve uygar toplumların mesleğidir.”
Uygar bir toplum ve Türkiye yaratma inancıyla, Ertuğrul Özakdemir’in 20 Mart 2023’te saat 18:00’de Mimarlar Odası Ankara Şubesi sergi salonunda açılacak, tüm geliri depremzedelere bağışlanacak karma resim sergisine davetlisiniz. Alacağınız her eserde dayanışmanın izleri duvarınızda kalacak. Dostçakalın ve dayanışmayla kalın.
Copyright: Bu yazıda yayınlanan resimlerin her hakkı mahfuzdur. Kaynak belirtilerek dahi kullanılamaz.