Emekli ve asgari ücretliye seçime kadar "refah" yok

Fiyatların "yoksul Türkiye'yi" kasıp kavurduğu bir ortamda emekliye yüzde 25 zam verilecek. Refah payı ödenmeyecek.

Emekli zammına esas oluşturan –tartışmalı- enflasyon rakamı Çarşamba günü, muhtemelen yüzde 2 civarında açıklanacak.

Yıllık enflasyon yine yüzde 70'in üzerinde kalacak.

Fiyatların "yoksul Türkiye'yi" kasıp kavurduğu bir ortamda emekliye yüzde 25 zam verilecek.

Refah payı ödenmeyecek.

Sadece 16 milyon emekli değil, 15 milyonun üzerindeki asgari ücretli de "enflasyonu düşürmekle görevlendirildiği" için onların aylıkları da iyileştirilmeyecek.

XXX

Çalışanlar ve emekliler bundan sonra en az 3 yıl bir şey beklemesin.

Dördüncü yıl, yani seçim yaklaştığında "maaşa zam" kozu yeniden çantadan çıkarılıp piyasaya sürülecek.

Emekliye ve asgari ücretliye "nefes borusu" o zaman açılacak.

O vakte kadar "ölen ölür, kalan sağlar bizimdir" siyaseti izliyor iktidar.

Kanıt?

Emekli maaşı artırılmadan hemen önce elektriğe yüzde 38 zam.

Dar gelirlinin yaşam standardını daha da aşağı çekecek bir karar.

Tam fırsatçılık.

XXX

Yeri gelmişken soralım:

Temel girdi olan elektriğe yapılan zam bütün ürünlere yansıtılacak.

Enflasyonla böyle mi mücadele edeceksiniz?

XXX

Yıllardır siyasi beceriksizlik ve savurganlık yüzünden yüzde 5'lerden yüzde 75'e gelen enflasyonun yükü; emekli ve asgari ücretlinin üzerine bindirilmiş durumda.

Asgari ücretliler de, emekliler de Mayıs ayında "açlık sınırı" diye açıklanan 18 bin 969 liranın altında bir gelirle yaşamaya çalışıyor.

Türkiye "yaşama becerisi" açısından bir laboratuvara dönüştü.

En kötü ev kiralarının 15-20 bin liraya çıktığı bir dönemde, milyonlarca insanın 18 bin 969 liranın altında bir gelirle nasıl yaşadığı incelenmeli.

Acaba bu insanları hala hayatta tutan nedir, diye...

XXX

Söyleyelim:

Kredi kartları.

Tüketici kredileri.

Aile içi dayanışma.

Ancak...

O kaynaklar da tükendi.

Cumhuriyet gazetesi manşet yaptı:

Prof. Şenol Babuşçu'nun araştırmasına göre tahsili imkansız hale gelen ve takibe düşen kredi miktarı toplamı 1 trilyon liraya ulaştı.

En büyük pay tüketici kredilerinde.

Vatandaş tüketici kredisi almış, kredi kartını kullanarak borçlanmış, ama borcunu ödeyemez hale gelmiş.

Anlamı şu:

Milyonlarca kişiye artık kredi verilmeyecek.

Kredi kartları iptal edilecek.

Çünkü her vatandaşın bir kredi notu var. Geçmişte yaptığı bankacılık işlemlerinde "ne kadar güvenilir ve borcuna sadık" olduğuna bakılarak kredi veriliyor.

Borcunu ödemeyenler, bankaların tümü tarafından "kırmızı liste"ye alınıyor.

...Ve bir daha krediye ulaşamıyor.

İşte enflasyonla mücadele sürecinin başlangıcında halkımızın içine düştüğü durum budur.

İlerleyen süreçte toplumun içerisine düşeceği durumu hayal etmek bile acı veriyor!

XXX

Yıllarca "yoksulun sırtından doyanlar", milyarlarca dolarını yurt dışına kaçıranlar için risk yok.

Aksine.

Onlar yüksek enflasyonun yarattığı faiz ortamından besleniyorlar.

Devlet tahvillerinden, bonolardan, borsadan, tüyolardan besleniyorlar.

Beslenemeyen fakir fukara.

Asgari ücretliler, emekliler.

...Ve de o güzel çocuklar.

Gençlerimiz.

Her birini özenle yetiştirip, en iyi okullarda okuttuğumuz halde işsiz kalan o canlar...

Bunalıma girip ülkeden kaçanlar.

Bunun sorumlusu kim?

Anne babalar mı?

XXX

Bakın emeklilerin canını en fazla ne sıkıyor biliyor musunuz?

Kendi maaşlarının düşük olması değil.

Çocuklarının işsizliği...

Her ay aldıkları üç kuruşluk emekli maaşının yarısını paylaşarak en azından ruh sağlığını ayakta tutmaya çalıştıkları evlatları.

Çünkü...

Bu gidişle o çocukların iş sahibi olması mümkün değil.

Ev ya da araba sahibi olmaları ise imkansız.

TÜİK'iniz araştırsın bakalım, 30-40 yaşına gelmiş, hala anne-babasıyla yaşayan çocuk sayısı kaç?

Emekliye verdiğiniz maaşın yarısı o işsiz çocuklara gidiyor.

Herkes sizin gibi varlık içerisinde yaşamıyor.

Enflasyonu onlar mı çıkardı ki, onlar indirsin?

Bu sorumluluğu nasıl emekli ve asgari ücretliye yüklersiniz?

XXX

Türkiye gri listeden çıkmışmış.

Enflasyon düşecekmiş...

Ülke büyüyormuş...

Cari açık azalıyormuş...

Yıllardır aynı masallar.

Gerçek şu:

Yoksulluk, sınır tanımadan geniş kitlelere yayılıyor.

Bekar bir çalışanın aylık yaşama maliyeti 24 bin 609 liraya çıkmış.

Gençler evlenmiyor, çocuk sahibi olmak istemiyor.

Siz neyin edebiyatını yapıyorsunuz?

Aç insanların bu hikayelere karnı tok.

Köşe Yazıları Haberleri