Şimşek, döviz, altın talebine şaşırmış; “TL değerlenecek demedik mi?” diye sorguluyor. 10 bin lira aylığa mahkûm ettiğiniz emekli, açlık sınırında asgari ücretli sizden ne beklesin, nasıl güvensin? Bankalar dişten tırnaktan artırdıkları küçük tasarruflarına enflasyonun yarısı faiz veriyor. Biraz bankalara mı baksanız. 3 ay vadeli TL mevduata %25 veren bile var. Nereye gitsinler? Tavsiyeniz nedir?
***
Bakan Şimşek, kurlar hareketlenip, yabancı da çıkınca piyasayı yatıştırmak için açıklamalar yaptı. Biraz şaşırmış gözüküyordu. Dedi ki, “Ben anlamıyorum niye hala altın, döviz alınıyor? Açıkça da söyledik, TL bu süreçte değerlenecek.”
Vatandaşın tereddütsüz kabulünü bekliyor anlaşılan. Bakan bir faiz hesabı da yaptı. “Lira şu anda cazip. Eğer %50'nin üzerinde faiz alıyorsanız, eğer piyasa önümüzdeki 12 ay enflasyonu yüzde 40'ın altında görüyorsa bu 'reel getiri var' demektir” dedi. Oysa ki tasarruf soygunu devam ediyor. Bu sözler, Şimşek’in içe dönük güven tesisini o kadar önemsemediği gibi vatandaş deneyimlerini de dikkate almadığını düşündürüyor. Uluslararası piyasalar, kendisini tanıyor, güveniyor olabilir ama vatandaşa dönünce akıllara Erdoğan’ın Nas’ı geliyor. Albayrak’ın, Nebati’nin sözleri, “Dolar 3 lira olursa yüzüme tükürün” diyen danışmanlar geliyor. “Dolar 10 lira olacak” diyenleri mahkemeye çağırmak gibi akla zarar işler, uğranılan büyük kayıplar eliyor.
Bankalara bakın bankalara…
Gözünüzün önünde şöyle bir manzara canlandırın: Vatandaş, emekli, küçük tasarrufçu, alın teri kefen parası tasarrufu elinde, bir banka şubesinin bankosunda, “Evladım, nasıl %34 faiz? Enflasyon 65!” diye laf anlatmaya çalışıyor bankacı kızımıza.
Linkler filan ortada yok arkadaşlar! Bankalar küçük tasarrufçuyu perişan ediyor. MB faiz kararı öncesi birkaç büyük bankanın internet sitesine baktım. 500 bin TL, 3 ay vadeli mevduata yüzde kaç faiz verdiklerine…. Birisi %34, diğeri %37 veririm yazmış, biri % 38 yazmış, birisi batırmaya kararlı 3 ay vadeye %25 faiz veriyor. Enflasyon kaç? Yüzde 65! Doğru düzgün maaş – ücret vermiyorsunuz, bankacılık sistemi 3 kuruş tasarrufun alım gücünün yarısını ütüyor ama güven bekliyorsunuz!
Şimdi faizler panikle 500 puan artırıldı. Koridor geri döndü. Üst sınırı yüzde 53. MB, PPK toplamadan %53’ten fonlama yapabilir demek bu. Fakat izleyelim bankaları. Bakalım TL mevduat faizleri kıpırdayacak mı?
Şimşek’in planı ne? Faiz döviz seviyeleri cazip yere gelsin, sıcak paracıyı çeksin, döviz gelsin, bollaşsın, kur artışı sakinlesin, kurdan enflasyona geçişkenlik dursun. Aynı süreçte baz etkisi çalışsın… Enflasyon düşsün.
Türkiye’nin bütün temel dengeleri, yapısalları bozuk, sorunlu ve enflasyonist ama Şimşek’in derdi piyasa! Para ticareti. Yabancı sıcak para için asfalt ağlatan koşullar yaratmaya çalışıyor. Vatandaşın güvenini, desteğini kazanmaya ne Şimşek’in “piyasa dostu” işleri izin verir, ne de önce kamuda tasarrufla başlamak gibi samimi bir yaklaşıma Erdoğan izin verir. Şimşek, Erdoğan’a karışmıyor. Erdoğan da şimdilik Şimşek’e pek karışmıyor. Sınırlar belli.
Örtülü ödenek harcaması 4 katına çıkıyor.
Saray’ın harcaması 3 kata çıkıyor
Kırtasiye gideri 8 milyara çıkıyor.
Şimşek’in sesi çıkıyor mu?
Vatandaşın neden sağa sola koşuşturup döviz, altın kuyruğuna girdiğine şaşırıyorlar da vatandaşın şaşkınlığı daha büyük.
Dr. Karaca’ya Sorular
Dr. Orhan Karaca, benim yakın takip ettiğim iktisatçılardan biri. Büyüme verisinin başka bazı göstergelerle pek örtüşmemesine dikkat çekti son günlerde. Kendisinden birkaç soruyu cevaplamasını rica ettim. Cevapları aşağıda:
Birkaç kez büyüme verisinin tartışmalı olduğunu belirttiniz. Buradan başlarsak… Ne demek istiyorsunuz?
Ekonomik büyüme GSYH’deki değişimi gösterir, GSYH de üretim, harcamalar ve gelir yöntemleriyle hesaplanır. Bunlar içinde en sağlamı üretim yöntemi olduğu için o esas alınır, diğerlerinin toplamları farklı çıkarsa ona uyarlanır. Harcamalar yöntemiyle hesaplanan GSYH üretim yöntemiyle hesaplanan GSYH’den farklı çıktığında aradaki fark stok değişimi kalemine yazılarak iki hesap eşitlenir. Aslında bu stok değişiminden ziyade hesaplama hatasını içerir ve istatistiki hata olarak da ifade edilir. Aslında TÜİK sabit fiyatlı GSYH serisinde stok değişimi kalemini boş bırakıyor ama bunu hesaplamak oldukça kolay ve ben de bunu yapıyorum. Son yıllarda sabit fiyatlı serideki stok değişimi kaleminde inanılmaz derecede yüksek negatif değişimler var. Bu da harcamaların üretimden çok daha yüksek hesaplandığını gösteriyor. Bu nasıl oluyor? Harcamalardaki reel artış ciro verilerinden elde edilen nominal artışların uygun fiyat endekslerindeki artışlarla deflate edilmesiyle hesaplanıyor. Anlaşılan o ki bu fiyat endekslerindeki artışlar düşük hesaplandığı için harcamalardaki reel artışlar çok yüksek hesaplanıyor. Bu da üretim yöntemiyle hesaplanan GSYH ile arada büyük bir fark yaratınca stok değişimi kalemine büyük negatif değişimler olarak yansıyor. Bunlar elbette kuşku çekiyor.
Harcamaların yüksek hesaplanması aslında üretim yöntemiyle hesaplanan GSYH’nin de bir miktar yüksek hesaplanmasına neden oluyor. Tarım ve sanayi üretimine ilişkin veriler fiziki miktarlardan hesaplanırken, hizmet üretimine ilişkin verilerin çoğu yukarıda bahsettiğim şekilde yüksek hesaplanan harcamalardan geldiği için üretim yöntemiyle hesaplanan GSYH’yi de yukarıya taşıyor. Ama ne kadar yukarıya taşıdığını bilmek güç. Ekonomideki gerçek büyüme muhtemelen açıklanandan düşük ama ne kadar olduğunu bilemem.
Yeni gösterge, ticaret satış hacminin yanına sanayi üretimini de ekleyerek… Bu iki verinin de büyüme verisini desteklemediğini belirttiniz…
Bu da yukarıda bahsettiğim hesaplama yöntemleriyle ilgili. Sanayi üretim endeksi çok büyük ölçüde firmalardan alınan fiziki üretim bilgilerinden hesaplanıyor ve dolayısıyla enflasyondaki ölçüm hatalarına fazla duyarlı değil. Ticaret satış hacim endeksi ise ciro verilerinin fiyat endeksleriyle deflate edilmesiyle hesaplandığı için enflasyondaki ölçüm hatalarına aşırı duyarlı. Mevsimsel düzeltilmiş sanayi üretim endeksi 2022’nin başından beri düz seyrediyor. En doğru göstergenin bu olduğunu kabul ediyorum. Ticaret satış hacim endeksi de 2023’ün başından beri neredeyse düz seyrediyor. Canlı bir ekonomide sanayi üretiminin ve ticaretin de canlı olması beklenir. Bunlarda durgunluk varsa ekonominin canlı olduğuna işaret eden başka göstergelere kuşkuyla bakmak gerekir.
Bir sosyal medya paylaşımınızda, “TÜİK, 2010'dan beri yayınladığı aylık reel perakende ticaret istatistiklerinin yanına bu ay toptan ticaret istatistiklerini de ekledi ve ortaya yeni bir uyumsuzluk çıktı. Perakende ticaretin uçup gittiği son 1 yılda toptan ticaret yerinde saymış. Alın size bir bilmece daha...” dediniz. Daha sonra bunun “fiyatlarla ilgili olduğunu” söylediniz. Toptan fiyatlar perakende fiyatlardan hızlı yükselmiş gözüküyor burada. Ama TÜFE – ÜFE enflasyonları tersini söylüyor. 2023 haziran ayından bu yana ÜFE, TÜFE’den düşük geliyor.
Ben orada TÜİK’in ciro ve satış hacim endekslerinden yararlanarak toptan ve perakende ticaret fiyat endekslerini hesapladıktan sonra perakende fiyatların hatalı olarak düşük ölçülmüş olabileceğine ilişkin bir yorum yaptım. Bu nedenle perakende satışlardaki reel artışın olduğundan yüksek hesaplanıyor olabileceğine dikkat çektim. TÜFE’nin de düşük ölçüldüğüne ilişkin ben dahil birçok iktisatçı uzun zamandır kuşkularını belirtiyor. Hal böyleyken şimdi bunları doğruymuş gibi kabul edip yorum yapamayız. Ben ortada istatistiklerin gösterdiği ölçüde bir talep olmadığını iddia ediyorum. Dolayısıyla bir talep enflasyonu olduğunu da sanmıyorum. Şu andaki yüksek enflasyon bölüşüm kavgasından kaynaklanıyor. 2021’in sonlarında uygulanmaya başlayan hatalı ekonomi politikaları kurları patlatıp enflasyonu tetikleyerek toplumda zaten var olan bölüşüm kavgasını iyice güçlendirdi ve gözle görünür hale getirdi. Önce fiyatlar ve dolayısıyla kârlar artıyor, sonra ücretler, sonra tekrar fiyatlar… Enflasyonun düşmesi için bu kısır döngünün kırılması lazım ama bunu kırmak o kadar kolay değil. Muhtemelen enflasyon uzun bir süre böyle sürüp gidecek.