Türkiye’nin en küçük denizinin en büyük adası. Marmara Adası bugün İDO’nun hızlı gemileriyle bile üç saatte gidilebilen, büyük kentlerden epey uzak, izole bir sayfiye yeri. Bir zamanlar Türk yazar ve sanatçıların gözdesiymiş. Sonra 70’lerden itibaren Ege ve Akdeniz’in tatil beldeleri hayatımıza girdikçe, Marmara Adası tenhalaşmış. Bugün kış nüfusu epey az ama yazın çevresindeki Avşa, Ekinlik, Paşalimanı adalarıyla birlikte orta sınıf İstanbulluların sevdiği bir sayfiye.
1960’larda Ayvalık gemisinden kayıklarla sahile çıkıldığı zamanlarda ilk kez buraya gelen ve şimdilerde yılın çoğunu burada geçiren Turhan Günay’a göre 400’den fazla yazar ve sanatçı gelip geçmiş adadan. Bunların içinde yıllarca yazlarını burada geçiren, adanın resimlerini yapan ressam Naile Akıncı da var, evlendikten hemen sonra burada tatil yapan Tomris Uyar ve Turgut Uyar da... Adanın günümüzdeki sanatçı sakinlerinden biri de Oya Baydar. Nitekim Marmara Adası Edebiyat Günleri onun çabalarıyla başladı. Bu yıl ikincisi gerçekleşen etkinliği ada dernekleri el birliğiyle düzenliyor. Üç günde, ondan fazla söyleşi, dinleti, imza günleri, çocuk etkinlikleri yapılıyor. Etkinliklerin hemen hepsinin de gayet kalabalık geçmesi, son derece katılımcı ve dikkatli bir izleyici grubu tarafından takip edilmesi işin en önemli yanı. Mesela İstanbul, İzmir gibi büyük kentlerdeki yüz binlerce kişinin ziyaret ettiği kitap fuarlarında benzer etkinliklerin hiç ilgi görmediğini biliyorum. Edebiyata, yazarların dünyasına meraklı insanların bir araya gelmesi, belli ki böyle daha küçük ve sakin yerlerde daha mümkün. Marmara Adası’nda yazlarını geçiren çoğu da eğitimli, kültürel etkinliklere değer veren insanlar ‘edebiyat günlerini’ vakit ayırmaya değer buluyor. Neticede Marmara Adası Edebiyat Günleri bu adaya iyi geliyor. Hem adanın hayatını canlandırıp renklendiriyor hem uzun vadede bu tatil beldesinin tekrar hatırlanmasını sağlıyor.
Tatil beldesi diyorum, bugün öyle. Ama tabii ki çok eski ve ilginç bir tarihi var Marmara Adası’nın. Her şeyden önce çok eski çağlardan bu yana önemli bir mermer yatağı. Bugün hala ‘Marmara mermeri’ değerli ve tercih edilen bir inşaat malzemesi. Binlerce yıldır adanın dünyaya o kendine özgü güzel ve sert mermer taşlarını sağlamayı sürdürüyor olması da şaşırtıcı. Bir zamanlar neredeyse tüm adalıların hayatında önemli bir yeri varmış mermerin. Bir Rum adasıymış Marmara. Neredeyse tüm sakinlerini 1923’te mübadele ile kaybetmiş. Mübadil Türkler gelmemiş onların yerine. Birkaç sene adeta bir hayalet ada olarak evleri, kiliseleri, zeytinlikleriyle öylece beklemiş. 1928’de buraya iskan edilmek üzere çevre yerleşim yerlerinden ve Anadolu’nun farklı köşelerinden özellikle Karadeniz’den aileler gelmeye başlamış. Bugün mesela Gündoğdu köyünün yerlisi olanların önemlice bir kısmı Kastamonulu. Çünkü bu vilayetin kıyı ilçelerinden denizcilik bilen aileler Marmara Adası’nda iskan edilmiş. Rumlardan kalan evlere yerleşip, kıyıdaki zeytinlikleri ve tepelere doğru yayılan üzüm bağlarını işlemiş ve taşımacılık yapmışlar. Adanın mermeri büyük ahşap teknelerle taşınırmış eskiden. Bu yolla zenginleşen ve gemicilik yapan adalı aileler var. Fakat zamanla üzüm yetiştiriciliği bitmiş, ahşap teknelerin yerini tır taşıyan büyük gemiler almış dolayısıyla geçim koşulları güçleştikçe, eğitim sağlık gibi sebeplerin de hesaba katan adanın kış nüfusu epey azalmış. Bugün eski adalı ailelerin pek çoğu yazlarını geçirmek üzere baba ocağına geliyor. Ve tabii sakin sakin zaman geçirmek, kıyı boyunca uzanan çay bahçelerinde, lokantalarda oturup plajlarda yüzüp çam ağaçları zeytinlikler ve bin yaşında çınarlarla kaplı bu yeşil adada yürüyüşlere çıkmak isteyen çok sayıda yazlıkçı ya da tatilci de Marmara Adası’nın yazlık nüfusunu oluşturuyor.
Edebiyat günlerine bu yıl yirmiden fazla edebiyatçı-yazar katıldı. Altay Öktem, Asuman Susam, Ayfer Tunç, Aysun Altındağ, Defne Suman, Dimitris Sotakis, Eylül Görmüş, Gonca Özmen, Hakan Akdoğan, Haluk Oral, Ioannis Papachristou, Mehmet Akif Yıldırım, Mahir Ünsal Eriş, Mine Söğüt, Murat Uyurkulak, Mustafa Çevikdoğan, Müge Acar, Oya Baydar, Sema Kaygusuz ve Turhan Günay çeşitli etkinliklerde adalılarla buluştu. Konuşmaların içeriğini yazarlar kendileri belirlediler. Ve ilginç biçimde hepsi de birbiriyle ilintili temalarda, birbirini tamamlayan konuşmalar yapıldı. Her yazar kendi dünyasına göre, kendi diline göre kimlik, hafıza, kendi içine kapanma ve öteki olanla ilişki kurma, kuramama meselelerini ele aldı. Edebiyatın ve günümüzün bu temel meseleleri enine boyuna bir kez daha tartışılmış ve kafalardaki soru işaretlerinin sayısı artmış oldu…
Neticede Marmara Adası Edebiyat Günleri bu adaya iyi geliyor. Hem adanın hayatını canlandırıp renklendiriyor hem uzun vadede bu tatil beldesinin tekrar hatırlanmasını sağlıyor. Böyle bir etkinliği düzenlemek kolay değil. O nedenle bu etkinliğe ön ayak olan yazar Oya Baydar’ı, etkinliğin iyi geçmesi için elinden geleni yapan adalılar adına Esengül Taran Fleckenstein’ı, organizasyona destek olan Nermin Mollaoğlu’nu tebrik ediyor, Edebiyat Günleri’ne uzun bir ömür diliyorum.