En sessiz direnişimiz hatırlayarak gülmek olabilir

Neşe, yalnızca gülmekle değil, anlamla beslenir ve içsel huzurla kurulan bir neşe hem bizi hem çevremizi dönüştürür. Sistemin en büyük gücü bize unutturmaksa, bizim en sessiz direnişimiz de hatırlayarak gülmek olabilir.

Okulun güvenli, mahallenin sıcak, sokağın bildik olduğu bir ülkede yaşamıyoruz artık.

Matematikten çok “dövüş” öğrenmenin daha işe yarayacağını düşünen ebeveynlerin çaresizliğiyle yaşıyoruz hayatı. Televizyonu açtığımızda ya da sosyal medyayı kaydırdığımızda gördüklerimiz, birer haber değil; toplumsal travmanın yankıları. En sıradan gün bile belirsizlik, korku ve kaygı barındırıyor. Çocuğunu okula gönderirken “arkadaşı onu öldürür mü?” diye düşünen ebeveynler, artık bireysel değil, kolektif korkularımızın sembolü haline geldi.

Bu yüzden hepimiz, bilinçli ya da değil, bir “unutma çabası” içindeyiz. Kısa videolar, danslar, challenge’lar… Hepsi sadece eğlence değil, günlük kaygının ağırlığını hafifletmek için yarattığımız küçük kaçış alanları.

Gerçekliğin ağırlığı karşısında dayanmanın değil, unutmanın yollarını arıyoruz çünkü. TikTok platformun aylık aktif kullanıcı sayısı 1,6 milyara ulaştı (Buffer, 2024). Yani neredeyse dünyanın dörtte biri, kısa video içeriklerini tüketiyor. Kullanıcıların %95’i ise TikTok’u yalnızca eğlence için kullandığını söylüyor (Pew Research Center, 2024). İnsanlar, dünyayı anlamak yerine ondan uzaklaşmayı seçiyor. Hızlı kahkahalar, saçma challenge’lar, danslar… Hepsi kısa süreli bir unutuş pratiğine dönüşüyor.

Derinlik değil, anlık kaçış

Kimsenin derinliğe sabrı kalmadı. Uzun metinlere, karmaşık meselelere, hatta kendi duygularına bile tahammül azaldı. Bu sadece bireysel tembellik değil; toplumsal yorgunluğun işareti. Duygusal kapasitemiz, krizlerle dolu bir dünyaya yetmiyor artık.

University of California’nın 2023 araştırmasına göre, mizah içeren videolar izleyenlerin stres seviyeleri ciddi içerik tüketenlere kıyasla %25 daha hızlı düşüyor. Mizah bu nedenle yalnızca eğlence değil; modern dünyanın içinde bir tür stresle baş etme yöntemi.

Dünya yanarken trend bir sesin üstüne dudak oynatmak, insanın kendini koruma biçimi haline geldi. Siyaset, ekonomi, iklim, şiddet… Hepsi iç içe geçmiş bir kaygı atmosferi yaratıyor.
Ipsos’un 2024 verilerine göre Türkiye’de insanların %62’si geleceğe dair ciddi kaygı taşıyor.

Unutmanın yeni yolu: Sürekli kaydırmak

İzlediğimiz her video, hafızamızda sadece kısa süreli neşeler bırakıyor. Pew Research’ün 2024 verisine göre kullanıcıların %64’ü farkında olmadan günde en az 15 dakika “kaydırmaya devam ettiğini” söylüyor. Bu sadece dikkat eksikliğinden değil; gerçekliğin ağırlığını taşımak istemeyişimizden kaynaklanıyor.

Her kahkaha bir yorgunluğu örtüyor, her trend bir korkunun üstünü kapatıyor. Toplumsal ve bireysel kaygılar böylece kısa süreliğine etkisizleştiriliyor. Ama burada tehlikeli bir çizgi var: Gülmek bizi koruyor belki, ama aynı zamanda uyutuyor. Unuttuğumuz sürece hesap sormuyoruz. Sistemler de tam bunu istiyor: bastırılmış duygular kahkahaya dönüştükçe, öfke sessizliğe evriliyor.

Gülmek en insani refleksimiz

Ekonomi politik açıdan bakıldığında, sistem bizi istediği bireylere dönüştürmüş olabilir. Ama insan olmanın çıplak gerçeğiyle bakınca, gülmek hala en insani refleksimiz. Kısa bir videonun içinde bile bir parça hafiflik aramak çok normal değil mi? Aksi halde sinir, stres, gelecek kaygısı içinde boğulacağız.

Yaşanan bunca kötülüğün, adaletsizliğin, savaşların içinde gülmek bir kaçış gibi görünse de bence insan kalabilmenin bir biçimi…Ama gülüşlerimiz artık unutuşun değil, fark edişin aracı olmalı. Kısa videolarda aynı anda gülen milyonlar, bir duygudan kaçarken farkında olmadan birbirine tutunuyor. Bu anlar hem çaresizliğin hem dayanışmanın ifadesi.

Bu yüzden gerçek neşeyi ekranın ötesine taşıyabilmek, yalnızca kendimizi değil, birbirimizi de iyileştirebilir. Bir enstrüman çalarak, bir kitap okuyarak, bir film izleyerek veya sadece yürüyerek, hızdan biraz vazgeçerek, içimizde gerçek bir neşe kıvılcımı bulabiliriz. Neşe, yalnızca gülmekle değil, anlamla beslenir ve içsel huzurla kurulan bir neşe hem bizi hem çevremizi dönüştürür.

Sistemin en büyük gücü bize unutturmaksa, bizim en sessiz direnişimiz de hatırlayarak gülmek olabilir.

Köşe Yazıları Haberleri