EVREN AYBARS
2023 yılından bu yana ülkemizde de dağıtılan Michelin yıldızlarının yeni listesi bu hafta yapılan pek şaşalı bir törenle sahiplerini buldu. Bulmasına buldu, evet, ama yanında bir çok tartışmayı da yeniden başlattı. Öncelikle bu prestijli ödülleri kazanan restoran ve şeflerimizi kutluyorum. İçlerinde tanıdığım isimler de var, onlar için ayrıca mutlu oldum. Ancak bu tartışmalı kısımları da biraz tartışmak gerek.
Michelin rehberi, ünlü lastik firmasının sahada çalışan ekiplerin ihtiyaçlarına yönelik olarak 1900'lü yılların başlarında ilk olarak Fransa'da yazılmaya başlanmış, hatta o dönem yollarda ihtiyaç duyulabilecek tamirciler, eczaneler gibi farklı kategoriler de rehberde yer almaktaymış. Bugünkü anlamda restoran tavsiyeleri 1920'li yıllardan beri devam ediyor.
Michelin rehberinin Fransa'daki en önemli özelliği, tamamen gizli bir ekip tarafından yapılan çeşitli ziyaretler sonucu olarak değerlendirmelerin bağımsız şekilde yapılması idi. Yıllar içerisinde öyle önemli bir hale geldi ki, örneğin 2003'te 3 Michelin Yıldızlı Fransız şef Bernard Loiseau, yıldız kaybetme stresi nedeniyle intihar etmişti. Bu biraz aşırı bir örnek olsa da, önemli bir rehber olduğu su götürmez bir gerçek.
Peki ülkemizde durum nasıl? İşte orada tartışma büyük. Öncelikle, sadece İstanbul diye başlayan Michelin ödülleri, geçen sene ilk dağıtıldığında da seçimler arasında çok ciddi tutarsızlıklar olmasıyla eleştirildi. Bu sene de aslına bakarsanız durum çok farklı sayılmaz.
Öncelikle, mesela sadece İstanbul'da değil, İtalya'da bile yediğim makarnalardan kat be kat iyi makarna yapan ve geçen sene hiç bir listede olmamasıyla Michelin listelerinin ciddi eleştiriler almasına sebep olan Fauna geçen sene listede bile yokken, bu sene daha ucuz lezzetlerin listelendiği Bib Gourmand seçkisinde kendine yer bulurken (ki daha bu hafta gittiğim ve bayıldığım Fauna için son söylenebilecek sıfat ucuz olur), şarap barı olarak çalışan bir yerin de bu listeye dahil olması bir hayli şaşırtıcı olabiliyor. Ya da Fatih Tutak'ın daha 2-3 ay önce açılan Gallada'sının tavsiye listesinde yer alması da bir çok kişi tarafından eleştiriliyor, ki bu kadar yeni bir mekanın apar topar listeye alınması da yıllardır bu işe emek veren bir çok mekana ve şefe karşı haksızlık hissi yaratıyor bende.
Neyse, sonuçta bu işlerin Michelin ekiplerini yönlendiren PR ajanslarına kimin yakın olduğunu düşündürdüğü bir noktadayız açıkçası. Bu da rahatsızlık verici. Biraz PR desteği, biraz şekilli sunumlar falan sanırım değerlendirici kişileri tavlamak için öne çıkan hareketler. Sunumların şeklinin güzel olması kadar içeriğin, kullanılan tekniğin doğruluğu değerlendirmelere katılıyor mu, emin değilim.
Son dönemde giden bir çok kişinin ödediği kabarık hesap karşısında ciddi şekilde hayal kırıklığı yaşadığı bir mekan mesela yıldız alırken, Neo Bistro, Nazende Cadde gibi son derece başarılı yerlerin listeye girememiş olması açıklanabilir gelmiyor bana.
Neyse, konuyu daha uzatmaya gerek yok. Benim şahsi görüşüm, hele hele Türkiye'deki uygulama şekliyle Michelin rehberini çok da ciddiye almamak gerektiği şeklinde. Eğer bir gün gelir de bu seçkileri yaparken hangi objektif değerlendirme yöntemlerini uyguladıklarını, değerlendirmeleri yapan kişilerin hangi eğitimlerden geçtiklerini, değerlendirilecek restoran listelerini nasıl oluşturduklarını anlatırlarsa belki bir çok kişiyi ikna edebilirler. Aksi durum devam ettikçe, ben kendilerine "Eyyyyy Michelin, senin nasıl liste yaptığını da biiiiz çok iyi biliriz" demeye devam edeceğim.
Keyifli bir pazar günü dilerim.