Aktif bir sosyal medya kullanıcısıysanız, bir aya yakın bir zamandır Twitter’daki bilgi akışının tek bir yöne doğru odaklandığını görebilirsiniz: sığınmacı konusu. MHP ve İyiP’te siyaset yaptıktan sonra Zafer Partisi’ni kuran Ümit Özdağ’ın başını çektiği sığınmacı karşıtı hareket – eğer zamanında olursa – 2023 seçimlerin başat siyasi konularından biri olma yolunda ilerliyor. Yeni kurulan Zafer Partisi’nin ana sloganı “Zafer Partisi Gelecek, Tüm Sığınmacı ve Kaçaklar Gidecek”; ana eksenine sadece sığınmacıların gitmesini koyan partinin, Türkiye’nin istikrarsız sığınmacı politikalarıyla oluşturulan yumuşak karnını deşmeye hazır olduğu aşikar. Ve elbette geleceğe dair, Türklerin tamamen kendi ülkelerinde parya olacağı, dilini konuşamayacağını aktaran kısa bir filmle de korku ve gerilim siyasetini de körüklüyor. Bu korkuyla harmanladığı popülist tavır, ZP’ye kısa vadede oy kazandırabilir zira iktidarın on yıldan aşkın bir zamandır uyguladığı sığınmacı politikalarının zemini kaygan.
Göç İdaresi Başkanlığı’nın 28 Nisan 2022 tarihli verilerine göre, ikamet izni ile ülkemizden bulunan yabancıların sayısı 1.417.997. Bu sayının 2005 yılında 178.964 olduğu belirtiliyor. İllere göre dağılımı ise görselde mevcut.
Yakalanan “düzensiz göçmen” sayısı yine 28 Nisan 2022 tarihli verilere göre Ocak ayında 14.029 kişi Nisan ayında ise 65.569 kişi. Yakalanan düzensiz göçmenlerin başını Afganlar ve Suriyeliler çekiyor. Uluslararası Koruma için başvuranların başında ise yine Afganlar geliyor.
Göç İdaresi Başkanlığı “geçici koruma” sahibi olan Suriyelilerin sayısını 3.559.041 olarak belirtiyor. Ayrıca 5 ilde 7 geçici barında merkezinde 59.877 geçici koruma sahibi Suriyeli barınıyor. Geçici Koruma
“2004 tarihli 100 No’lu Birleşmiş Milletler Yürütme Komitesi kararına göre kitlesel sığınmanın varlığından söz edebilmek için uluslararası bir sınıra doğru dikkate değer sayıda insan hareketliliğinin olması, bu hareketliliğin hızlı bir varışla devam etmesi, ev sahibi (karşılayan) devletin yakın dönemde mevcut bireysel sığınma prosedürlerini uygulayamayacak hale gelmesi gerekmektedir. Bu unsurları içeren kitlesel akının süregelir hale gelmesi durumunda geçici koruma sağlanmaktadır.” diye özetlenmektedir. Kitlesel göçlerde uygulanan geçici koruma biçimi, Türkiye’nin Suriyelilere yönelik “açık kapı” politikasını belirlemiştir.
Suriyeliler ile birlikte Türkiye’deki sığınmacıların 5,5 milyon civarında olduğu belirtilmektedir. Suriye İç Savaşı’ndan sonra Türkiye’ye sığınan Suriyeliler geri dönmek istemiyor. Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği’nin (BMMYK) yaptığı araştırmaya göre, ülkelerine geri dönmek istemeyen Suriyelilerin oranı yüzde 78. Uluslararası hukuka göre, geri dönüşlerin gönüllü olması gereği düşününce, siyaseti şekillendiren söylemin gerçek hayata nasıl uygulanacağı belirsizliğini koruyor.
5,5 milyon çeşitli kategorilerde sığınmacının olduğu, ekonomik krizin tavan yaptığı ülkemizde, siyasi öfkenin sığınmacılara doğru yönelmesi doğal bir sonuç olarak görülebilir. İşin içine kadına yönelik tacizler ve silahlı paylaşımlar girince at iziyle it izini ayırt etmenin de zor olduğu aşikar. Ancak Özdağ’ın başını çektiği siyasi söylemin bir ucu da dezenformasyona dayandığını da söylemek mümkün. Ya da bu söylemin dezenformasyon için de bir alan yarattığını da söylemek mümkün.
Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada paylaşılan bir video, İstiklal Caddesi’nde eğlenen kalabalık bir sığınmacı grubunu “İstiklal caddesi işgalcilerin işgali altında… Türkiye işgal altından #cokusdonemi” başlığıyla paylaıldı. Bayram günlerine denk gelen bu paylaşımda, videonun 2022 yılında İstiklal Caddesi’nde yapılan yılbaşı kutlaması olduğu ortaya çıktı. Bir diğer iddia ise “Emeklilere bin 100 TL Suriyelilere 2 bin TL” başlığıyla Devletin Suriyelilere Şanlıurfa’da 2 bin TL nakdi yardım dağıttığı iddiasıydı. Görüntüler güncel, ancak İHH insani yardım gönüllülerinin görüntülerde yer aldığı; devletin böyle bir yardım yaptığıyla ilgili bir bilgiye rastlanmadığı belirtiliyor.
Yazının başına dönecek olursak, sığınmacı konusu siyasetin gerilim hattına girdi. Daha önce AB ile olan siyasetimizde de, sığınmacıları Yunanistan sınırına sürerek gündeme gelmişti.
Son 12 yıldır sığınmacılar Türkiye’de. Bugün Ukrayna – Rusya Savaşı’ndan kaçan Ukraynalı sayısı 85 bin olarak açıklandı. Dünya böylesine büyük savaşlardan geçtiği sürece de bu değişmeyecek. Siyasi aktörlerin yapması gereken, uluslararası hukuka uygun bir şekilde bu yeni gerçek üzerine toplumun uzlaşacağı aklı selim politikaları inşa etmek ve seçim odaklı bir bakış açısı yerine çözüm odaklı bir bakış açısını hakim kılmak olmalı.
Yoksa çakan bir kıvılcımın toplumsal sonucu ağır olacak. Yoksa seçim öncesi çaktırılmaya çalışılan mı?