CENGİZ ERDİNÇ
Seçimin ertesi günü 15 Mayıs’ta başlayan seri duruşmalardan sonra Hablemitoğlu soruşturmasında tutuklu sanık kalmadı. İddianamede de yer verilen İhsan Güven cinayeti aydınlanmayı bekliyor.
Eski bir asker olan İhsan Güven, Necip Hablemitoğlu’nun öldürülmesinden iki yıl sonra 3 Mayıs 2004 günü Tuzla’da evinde eşi Sibel Güven ile birlikte öldürüldü. Cinayet üç gün sonra fark edildi. Polis soruşturması olayı İBDA-C üyeleri üzerine yıktı. 2008 yılında gelen isimsiz bir mail ile “olayı Ergenekon yaptı” diyen Savcı Zekeriya Öz’ün değerlendirmesi de dosyaya sokuldu. Beş sanık hakkında dava açılmış, sanıklar işkence ve kötü muamele altında ifadeye zorlandıklarını söylemelerine rağmen ağırlaştırılmış müebbet cezası almış karar Yargıtay tarafından onanmıştı. Sanıkların Anayasa Mahkemesi’ne yaptıkları itiraz üzerine 12 yıl sonra suçsuz oldukları anlaşıldı. İhsan Güven cinayeti faili meçhul kaldı.
“Dost Tarikatı” olarak bilinen oluşumun kurucusu İhsan Güven eski bir deniz subayıydı. Necip Hablemitoğlu’nun eşi Şengün Hablemitoğlu savcıya verdiği ifadede eşi ile İhsan Güven’in eposta üzerinden haberleştiğini anlatmış, Necip Hablemitoğlu’nun 2002 yılı yazında İhsan Güven’in Yalova’da bulunan yazlığını ziyaret ettiğini aktarmıştı. Savcı Zafer Ergün iddianamede Hablemitoğlu ve Güven arasındaki ilişkiye dikkat çekti, Hablemitoğlu’nun yazdığı kitapları Güven’in gözden geçirdiğini hatırlattı. Açıkça dile getirilmese de Hablemitoğlu cinayetinin gerekçeleri arasında sayılan Fethullahçılara ilişkin kitabının bir kopyasının Güven’de olduğu düşünülüyordu.
Tuzla Unutkanlığı
Savcı Zafer Ergün ifade aldığı Ahmet Tarkan Mumcuoğlu’na Tuzla ilçesine gidip gitmediğini sormuş, Mumcuoğlu önce hatırlamadığını söylemiş ancak sonra kendiliğinden araya girip Fikret Emek’e ait bir araçla Anadolu yakasında Tuzla olabileceğini düşündüğü bir ilçeye gittiklerini anlatmış “Burada bir evin içinde tekerlekli sandalyede gezen yaşlı bir adam ile görüştük” demişti. Mumcuoğlu bir çay içip kalktıklarını, bu kişiyi Fikret Emek’in tanıdığını, konuşmalardan ateşli silahla belinden vurulduğu için tekerlekli sandalye ile gezdiğini söyledi.
Fikret Emek 15 Şubat’taki görülen duruşmada bu konuya değindi ve 1970’lerin karanlığından gelen başka bir isimden söz etti, ziyaret ettikleri kişinin İhsan Güven değil Yavuz Yaşar Yamak olduğunu söyledi. Gebze’deki eve Tarkan Mumcuoğlu ile birlikte Mustafa Temiz, Naci Akgül ve “inşaat şirketinde beraber çalıştık” dediği Muzaffer Şenocak’la birlikte gitmişlerdi. “Gemici, armatör” dediği Yavuz Yaşar Yamak 65-70 yaşlarındaydı, Karadeniz şivesiyle konuşuyordu ve gemilerdeki atık yağların toplanması için konuşmuşlardı.
İstihbaratçının “Armatörü”
Emek “gemici, armatör” dese de Yamak 1970’lerin önemli silah kaçakçılarından biriydi. Adı 1988 yılında MİT raporunda “Topal Yaşar” lakaplı silah ve uyuşturucu kaçakçısı olarak geçiyor, Orgeneral Necdet Üruğ’un tavsiyesiyle MİT tarafından eleman olarak kullanıldığı ancak bir faydası olmadığı belirtiliyordu. İstanbul’da tutuklanmış, ancak çok şey bildiği ve üst düzeyde birçok kişinin başını yakacağını söylediği için serbest bırakılmıştı. Yaşar Yamak’ın Tuzla’da yapılan gemisi ileri gelen politikacılar, generaller ve mafya babalarının bulunduğu bir törenle askeri bando eşliğinde denize indirilmiş, bir süre sonra da kaçak malla yakalanmıştı. Yamak 1989 yılında Kadıköy’de silahlı saldırıya uğramış, ensesine saplanan bir kurşunla ağır yaralanmıştı. Yamak 2006 yılında Maltepe’de uğradığı silahlı saldırıda öldürüldü. Emek’in ifadesi Özel Kuvvetler mensuplarının “sadece eğitim yapıyorduk” yolundaki tornadan çıkmış ifadelerini de yalanlıyor yeni soruları ortaya çıkarıyor. Özel Kuvvetler’den emekli bir binbaşı ile aktif --görevde olan Tarkan Mumcuoğlu’nu böyle bir ziyarette buluşturan neydi? İstihbaratçı olan Emek, adı MİT raporuna giren Yaşar Yamak’ın kim olduğunu bilmiyor muydu?
Yaşar Yamak 18 yıl önce öldüğü için söylenenleri doğrulaması ya da yalanlaması mümkün değil.
Bu noktada Emek’in ifadesine itiraz eden Hablemitoğlu ailesinin avukatı Ersan Barkın Yamak’ın söylendiği gibi tekerlekli sandalyede yaşamadığını ileri sürdü. Tanık olarak babasının işlerini devraldığı söylenen, 2011 yılında hapisten çıkan ve Türkiye’yi terk ettiği söylenen Başar Yamak’ın dinlenmesini istedi.
Maske Olarak Güvenlik
Fikret Emek’in inşaat işleri yapıyorduk diye geçiştirdiği Odak Güvenlik şirketinin de üzerinde durmak gerekiyor. Ergenekon soruşturmalarında gündeme gelen, asıl sahibinin Fikret Emek olduğu söylenen bu şirketin tam adı bir türlü telaffuz edilmedi. Kimi Özel Kuvvetlerden emekli askerleri, Muzaffer Şenocak gibi Levent Göktaş’ın Fikret Emek’le tanıştırdığı ve Özel Kuvvetlerin sivil uzantısı olduğu öne sürülen isimler bu güvenlik şirketinde bir araya gelmişti.
Geçmişi 1990’lı yıllara kadar uzanan güvenlik şirketleri ayrı bir başlığı hak ediyor. Gazeteci Çetin Agaşe Cem Ersever ve JİTEM gerçeği adlı kitabında büyük illerde “güvenlik şirketleri” aracılığıyla legal bir görünüm kazanacak itirafçılar, emekli kamu görevlileri ve sivillerden oluşan 1998 yılında harekete geçecek yeni bir yapıdan söz ediyordu. 12 Mayıs 1998’de İnsan Hakları Derneği Başkanı Akın Birdal’a karşı girişilen suikastın arkasında böyle bir yapı ortaya çıktı. Birdal suikastını “Türk İntikam Tugayı” adıyla organize edenler telefonları Başbakanlık adına alınan Rüzgar Güvenlik’te bir araya gelmişti, bu şirketi MİT kimliği kullanan Mehmet Cemal Kulaksızoğlu’nun Ser Dış Ticaret şirketi destekliyordu.
Nuri Gökhan Bozkır da askerlikten çıkarılmasıyla sonuçlanan “Sauna” davasının sanıkları arasında yer alan Kasım Zengin’e takma ismi olan “Emre Köroğlu” adıyla bir güvenlik şirketi kurdurmuştu. Şirketin kurucuları arasında Tamer Topsakal da yer alıyordu.
Soruşturmadaki Polis
Tamer Topsakal Hablemitoğlu cinayetinin o çok tartışılan soruşturması sırasında Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün Cinayet Bürosu’nda çalışıyordu. Topsakal 2015 yılında Anadolu Ajansı’na verdiği röportajda Polis Koleji’nden beri Fethullahçılarla birlikte çalıştığını, ancak bir istismar olayında zanlıyı koruduklarını, bu yüzden de 11 yıl önce ilişkisini kopardığını ve komployla polislikten atıldığını anlatmıştı. Topsakal Hablemitoğlu cinayetinin işlendiği günlerde Fethullahçılarla yakın olduğunu itiraf ediyordu. Topsakal, cinayet mahallinde, olay yerinde olmaması gereken çok sayıda polise ait telefon tespit edildiğini de anlatmıştı. Birlikte iş yaptığı Nuri Gökhan Bozkır ile Zihni Çakır’ı tanıştıran isimdi.
Güvenlik şirketlerinde “eğitim verdiğini” anlatan Nuri Gökhan Bozkır Hablemitoğlu cinayetine ilişkin farklı açıklamalarında “işin içinde polislerin de olduğundan bahsetmişti.
Bu karmaşık ilişkilerde Güven cinayetini İBDA-C’ye fatura eden yargı ve güvenlik görevlilerinin cinayetin asıl failini bilip bilmedikleri Hablemitoğlu cinayeti için de önem taşıyor. Dönemin Asayiş Şube Müdürü Tayfun Erdal Ceren, İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler gibi polis müdürleri dışında pek çok komploya karıştıktan sonra itirafçı olduğunu söyleyip yurt dışına kaçan komiser Mehmet Karabörk de bu soruşturmada dikkat çekiyor.
Ve bu yüzden İhsan Güven cinayeti Hablemitoğlu soruşturmasının önemli bir parçası olarak tamamlanmayı bekliyor.