Devlet Bahçeli, siyasetin ezberini bozmaya devam ediyor; "Cumhurbaşkanının iki yardımcısı olsun, biri Kürt, diğeri Alevi olsun.”
Dedi mi, demedi mi, nerede dedi, kime dedi, niye dedi, gibi soruları sormamıza bile izin vermeden, ulusalcı (üstelik sol etiketli) “içerik üreticilerimiz”, zihinlerimizi iğdiş etmeyi bitirmişlerdi bile; “ülkemizi Lübnanlaştıracaklar, Iraklaştıracaklar”. Korkudan tir tir titremeye başladık!
Öğrenmeyen kalmadı; Lübnan’da Cumhurbaşkanının Hristiyan, Başbakanın Sünni, Meclis Başkanının Şii olduğunu. Irak’ta ise Cumhurbaşkanının Kürt, meclis başkanının Sünni, Başbakanın Şii olmak zorunda olduğunu. Aman tanrım ya bizde de aynısı olursa. Korkulardan korku beğenin!
Ne yazık ki kabul etmek gerekiyor, 25 yıllık AKP iktidarının yarattığı sonuçlardan en önemlisi; özgür, bilimsel, ilerici düşünme yönteminin/kaynaklarının yok edilmiş olmasıdır. Ve geriye, 100 yıl önceki doktrinleri, köhnemiş devlet ve toplum modelini savunmayı ilericilik/demokratlık olarak pazarlayan bir “entelijansiya”nın kalmış olmasıdır! CHP de bunların hem örgütsel merkezi, içinde olmayanlar için de beklenti merkezi durumunda. (Kendine sosyalist diyenlerin, bu duruma katkısını da not etmek gerek)
Akıllarımıza mukayyet olmamız gereken zamanlardan geçiyoruz! Bu ülkenin azılı faşistleri Kürt sorununun çözümü için Abdullah Öcalan’ı Meclis’e getirmeyi öneriyor, yıllardır devletten dışlanmış Alevilere, Kürtlere iktidar düzeyinde “temsiliyet” öneriyor, bizim solcularımız, demokratlarımız yıllardır bir gıdım model öneremedikleri gibi hatta önerilen çerçeveleri zorlamadıkları gibi statükoculuğu savunmayı, değişime direnmeyi ilericilik olarak pazarlıyor. 100 yıl gerideki “fabrika ayarlarına” dönmeyi salık veriyorlar, sanki 100 yıldır bu ülkede, bu coğrafyada hepsinden önemlisi bu toplumda hiçbir şey değişmemiş gibi…
***
Çok korkuyor olmalılar
Ulusalcı histerilerden ve devlet parçalanacak korkusundan “bir nebze” kurtulup doğru soruları sormak ve en azından doğru yanıtlar aramak zorundayız.
Şu sorudan başlanabilir; 80 yıllık bir faşisti, daha doğrusu devlet içindeki en güçlü kontrgerilla ekibinin sözcüsü olarak iktidarda yer alan ortağı, böylesi değişimler yapmaya zorlayan etken nedir? Üstelik kendilerini var ettikleri bütün ideolojik doktrinleri reddederek, kurumlaşmış siyasi statükoyu altüst etme pahasına ve hatta riskli bir gelecek uğruna?
Çok korkuyor olmalılar! Şaka değil, gerçekten çok korkmuş olmalılar. Aynı biçimde devam ederek ne devleti dolayısıyla ne de kendi güç ilişkilerini koruyamayacaklarına “ikna olmuş” olmalılar. Yoksa on yıllardır sürdükleri iktidar olma şeklini/ilişkilerini/yöntemini neden değiştirmeye kalksınlar!
Gerek Ortadoğu’daki gelişmeler/değişimler/planlar gerek toplumdaki dinamiklerin etkisi ve hepsinden önemlisi 25 yıllık iktidarın, planlanan siyasi ve toplumsal dönüşümü gerçekleştirememesi radikal “önlemler” almayı zorunlu kılmış olmalı. (Belki de iktidar içi güç ilişkileri kapışmasıdır)
Ancak biliyoruz ki bunların genetiğinde hiçbir zaman gerçek bir “değişim” olmaz. Kitabına uydururlar, duruma uydururlar, provokasyona uydururlar ve eninde sonunda kendi iktidarlarını mutlak kılacak sonuca ulaşmaya çalışırlar.
***
Az buçuk siyasi deneyimi olan herkes elbette farkındadır, PKK ile girilen yeni süreçte asıl “beklenti”; yasal siyaset, silahsız diyalog şemsiyesi altında Kürt halkının örgütsel ilişkilerinin dağılması, siyasi tercihlerinin farklılaşması ve kapitalist düzende yozlaşmasıdır. Ve orta ve uzun vadede Ortadoğu’da TC’ye ilişik bir Kürt Hareketi’nin inşasıdır. Ama bu gelecekte ve bu coğrafyada “karşı taraf”ın da bir planı olacaktır. Artık kim başarılı olur, tarih kitaplarında okur, gelecek kuşaklar!
Bahçeli’nin, "Cumhurbaşkanının biri Kürt, diğeri Alevi iki yardımcısı olsun” önerisi de ne Lübnanlaşma ne de demokrasi önerisidir. “Yeni dönem”de kontrol edilmeleri çok zorlaşacak iki kesimi, Külliye’nin odalarına hapsetme taktiğidir. Biri Alevi diğeri Kürt iki “düşkün”ü Alevi topluluğuna ve Kürt Halkına temsilci diye atama planıdır. (Osmanlı taktiği idi değil mi bu)
Alevilerden sorumlu yardımcı Abdülkadir Selvi (benzeri), Kürtlerden sorumlu yardımcı Mehmet Şimşek (benzeri). Dertlerinizi, sorunlarınızı bu makro paşalara anlatın!
Ama bu tezgaha, “Bizi Lübnan yapacaklar” diyerek saçmalamak yerine başka bir taktikle kontr çekilebilir; yardımcıları muhatapları seçsin! Yani cumhurbaşkanının Alevi yardımcısını Aleviler, Kürt yardımcısını Kürtler seçsin. Hadi bakalım Bahçeli, gerçek demokrat kimmiş, göster cümle aleme ve hatta CHP’ye! Ve “Lübnanlaşmayı önermiyorum” cümlesine “Belçikalaşmayı öneriyorum”u ekleyiver!
***
Bu durumun değişmesi için ne öneriyorlar?
Tekrar etmek gerek, bu gerici-faşist iktidardan kurtulmanın yolu, her yapılana her öneriye muhafazakar, kalıplaşmış mottolarla yanıt vermeye çalışmaktan geçmiyor. Tam tersine bu yöntem, AKP-MHP ittifakını ideolojik-politik olarak güçlendiriyor. AKP karşıtlığı, illa CHP’lilikten ya da ulusalcılıktan geçmiyor.
Örneğin; Kürt sorunu için kurulması önerilen komisyon hakkında "CHP’nin Meclis komisyonuna katılması, Kılıçdaroğlu’nun koşa koşa Yenikapı Mitingi’ne gitmesi kadar büyük bir hata olur!" demek başlatılan süreç içerisinde yol aramak değil, çözümsüzlükten ve statükosunun devam ettirilmesini önermekten başka bir gerçek anlam taşımıyor. Akıllarda tutulmalı ki bu süreç, AKP ve MHP’nin sadece ikisi tarafından sürdürülmüyor, sürecin öznesi olarak Kürt Siyasi Hareketi mevcut. Solculara düşen sorumluluk, bu hareketi yalnız bırakmamak AKP-MHP karşısında ortak davranmaya çalışmaktır.
Ya da “o zaman Çerkezlerden, Araplardan da CB yardımcısı olsun” demek, durumu sulandırmaya çalışan, hatta kendisinin bile inanmadığı akıl oyunları içerisinde kaosu büyütmek demektir.
Benzer bir biçimde “Turgut Özal Kürt kökenli idi”, “Cemal Gürsel de Erzurum Hınıslı Kürt Alevi idi”, “Bak Cevdet Yılmaz zaten Zaza” türünden örnekler insanların akıllarıyla alay etmekten başka bir işe yaramaz. İngiltere Başbakanı Hint asıllı olunca ya da Türk asıllı olunca (Boris Johnson: Kökeni Çankırı'ya dayanıyor) İngiltere’de ne değişiyor? Egemene hizmet eden maraba olunduğu sürece…
100 yıldır Türk-Sünni egemen blok, 20 milyon Alevinin, 15 milyon Kürdün yaşadığı bu ülkede iktidarı hiçbir biçimde paylaşmadan hükmediyor (zulmediyor). Mademki demokratik cumhuriyetten söz ediyor bu ülkenin ulusalcıları, bu durumun değişmesi için ne öneriyorlar acaba? Var olan devleti savunmaktan başka?
Bir de son not: Bu toplumun geldiği nokta itibari ile “ulusalcı sol” diye bir kavram iflas etmiştir. Sol adına, Türk ve Sünni bir devletçilik (ulus devlet) savunulamaz. Lütfen ikisini (ulusalcı ve sol) aynı cümle/kimlik içerisinde kullanmayın!