“Hayat Musikidir”

Cumhuriyet rejimi ile her alanda hesaplaşma sürerken, sanatın özgürlüğünün Cumhuriyet’in çok sesli müziğine sahip çıkmak, sanatçılarımızın kendisini baskı altında hissetmeden sanatını icra edeceği bir ortamı sağlamak yerel yönetimlerin de görevi.

Atatürk “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından birisi kopmuştur” derken sanatı yaşam kaynağı olarak nitelendirir. Cumhuriyet’in ilanı ile sanatçıların tüm Türkiye’yi dolaşarak halka sanatı anlatmalarını ister. Sanatçının ışığı ilk hisseden insan olduğuna inanır. Meclis konuşmalarında Konservatuarlar, atölyeler, müzeler ve güzel sanatlar sergileri kurulması gerektiğini” söyler. Cumhuriyet’in ilanı Gazi Eğitim Enstitüsü’nün, konservatuarların açılması toplumun sanatla hemhal olmasına olanak sağlar. 1827 yılında Osmanlı döneminde batı örneğinde bir orkestra olarak kurulan Mızıka-i Hümayun, 1924 yılında Atatürk’ün isteğiyle çıkarılan özel bir kanunla "Riyaset-i Cumhur Senfoni Orkestrası" adıyla başkentin kültür yaşamında önemli bir yer tutar. Türkiye’de çok sesli müziğin yaygınlaşmasını sevilmesinin öncüsü olan Dünyadaki en eski orkestralardan birisi olan CSO yeni ve çağdaş binasında hepimize başka bir Türkiye’nin havasını yaşatıyor.

Türkiye’nin 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü 50 yıl önce 25 Aralık’ta aramızdan ayrıldı. Kurtuluş Savaşında cephelerde ve Lozan’da gösterdiği başarıları ile Atatürk’le birlikte, halkın gönlüne yerleşen büyük siyaset adamı İsmet İnönü’yü anma etkinleri kapsamında Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın İsmet İnönü’yü anma konserindeydik.

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın İnonü’yü anma konserini iyi bir yerden izlemek için çok öncesinden bilet almıştık. Şef Gürer Aykal, Viyolonsel Daniell Müller-Schott ile Antonin Dvorak Viyolonsel Konçertosu’nu Pyotr Ilyıch Tchaıkovsky’nin Francesca Da Rimini’si ile ruhumuz dinlendi.

Major tonda Lozan Marşı

Konserin son parçası ise ilk kez seslendiriliyordu. İsmet İnönü’nün kızı İnönü Vakfı Başkanı Özden Toker Gürer Aykal’dan Lozan’ın 100. Yılı nedeniyle Lozan Marşı bestelemesini istemiş. “Lozan büyük bir zaferdir. Müzikte ‘büyük’ün karşılığı majördür. O nedenle Lozan Marşı majör tonda bestelenmiştir” diyen Gürer Aykal’ın bestelediği, sözlerini Anayasa Mahkemesi Onursal Başkanı Yekta Güngör Özden’in yazdığı Lozan Marşı ilk defa o gün seslendirildi.

Lozan Antlaşmasının 100.yılı nedeniyle, eser 1 Temmuz’da klip olarak yayınlanmıştı ancak ilk defa seslendirilmesi İsmet İnönü Anma Haftası’nda 22 Aralıkta gerçekleştirildi.

Özden Toker ve torunları, Yekta Güngör Özden, Kemal Nehrozoğlu, Cumhuriyet’e ve müziğe değer verenlerle mekânın ruhunu yaratan CSO binasının mimarları, Semra Uygur, Özcan Uygur ile bir aradaydık.

Konser başlamadan önce öylesine çok insanla selamlaştık kucaklaştık ki anlatamam. Birçoğunu şahsen tanımıyorum ama yürekten ve verdiğimiz mücadeleden tanışıyoruz. Ne güzel bir duygu. Atatürk Orman Çiftliği, Saraçoğlu Mahallesi Cumhuriyet değerlerinin korunması mücadelemiz, yeni çıktığımız Çankaya yolunda müthiş bir senfoniye dönüşmüş. Çok sesli her yere ulaşan mücadeleyi, çok sesli müziğin mekânında bir kez daha deneyimledik.

Ayakta ve dakikalarca alkışlanan müziğin coşkusu hepimizi büyüledi. Lozan Marşı’nı Koro Şefi Kübra Şenyaylar eşliğinde Koro İstanbul seslendirdi. Sözler beste, seslendirme muhteşemdi.

“Kurtuluşun bayrağı Lozan kahramanları

Atatürkle İnönü açtılar çağdaşlığı

Lozan’da milletler tanıdı Türkleri

Atatürkle İnönü Lozan kahramanları

Yenildi kara yazı, tanıdı dünya bizi

Lozan’da Türkün sesi devrimler dizi dizi

Lozan’da milletler tanıdı Türkleri

Atatürkle İnönü Lozan kahramanları

Bağımsızlık belgesi, tanıdı dünya bizi

Lozanda destan yazdık yüzler ak alın açık

Cumhuriyetle birlikte ulus olduk Türkiye

Atatürkle İnönü Lozan Kahramanları”

Arka arkaya iki kez seslendirilen Lozan Marşı’ndan sonra Bu coşkunun ortasında bizi gerçekliğe götüren ise Şef Gürer Aykal oldu. Lozan Marşı’nı Ankara’dan seslendirebilecek koro çıkmamış, okumak istememişler. O nedenle seslendiren Koro İstanbul’dan gelmiş. Hepimizin içi cız etti. Cumhuriyet’in Başkenti Ankara’da konser dağılırken en çok konuşulan konu buydu. Coşku ile burukluk bir arada salondan ayrıldık. Cumhuriyet değerlerinin bu denli örselenmesini birde Lozan Marşı’nın seslendirilmesinde öğrenmek içimizi acıttı.

Hayatta musiki lazım mıdır? diye soran Atatürk kendisi cevaplar. ‘Hayatta musiki lazım değildir. Çünkü hayat musikidir. Musiki ile alakası olmayan mahlûkat insan değildir. Eğer mevzubahis olan hayat, insan hayatıysa musiki behemehâl vardır. Musikisiz hayat zaten olmaz. Musiki hayatın neşesi, ruhu, sürüru ve her şeyidir.’’[1]

Cumhuriyet rejimi ile her alanda hesaplaşma sürerken, sanatın özgürlüğünün Cumhuriyet’in çok sesli müziğine sahip çıkmak, sanatçılarımızın kendisini baskı altında hissetmeden sanatını icra edeceği bir ortamı sağlamak yerel yönetimlerin de görevi.


[1] https://www.sechaber.com.tr/ataturkun-cok-sesli-muzige-bakisi/

Köşe Yazıları Haberleri