Honduras’ta sol iktidar

Honduras örneği, devletin tüm imkanlarını kullanmaktan çekinmeyen, uyuşturucu ticareti dahil çok sayıda suça bulaşmış, medyayı ve yargıyı büyük ölçüde kontrol eden bir hükümetin dahi uygun koşullar sağlandığında seçimle mağlup edilebileceğini göstermesi bakımından önemli.

28 Kasım 2021 tarihinde gerçekleşen başkanlık seçimi sonrasında Honduras’ta başkanlığa solun adayı Xiomara Castro seçildi. Castro, 2009’da askeri darbeyle görevden alınan solcu eski başkan Manuel Zelaya’nın da eşi. Bu sonuçla Honduras da son yıllarda iktidarın sağdan sola geçtiği Latin Amerika ülkeleri arasında eklenmiş oldu.

SUÇ VE YOKSULLUK

Honduras, dünyanın en tehlikeli ülkelerinden biri. 2011 yılında dünyada nüfusa oranla en çok cinayet işlenen ülkeydi. Güncel verilere baktığımızda da kişi başına düşen cinayet oranının en yüksek olduğu 6-7 ülkeden biri olduğu görülüyor. Genel suç oranlarına baktığımızda yine dünyanın en çok suç işlenen 10 ülkesinden biri olduğunu görebiliriz. Honduras aynı zamanda yıllık 3 bin doların altında kişi başına düşen milli geliriyle Latin Amerika’nın en yoksul ülkelerinden biri. Honduras’ın içinde bulunduğu durumun sebeplerini açıklamak için kısaca geçmişine bakalım.

Honduras, nüfusu 10 milyonun biraz üstünde olan küçük bir ülke. İç savaş sonrasında, 1838 yılında Orta Amerika Federal Cumhuriyeti’nden ayrılarak bağımsızlığını ilan etmiş. “Muz cumhuriyeti” kavramı ilk olarak Honduras’ı nitelemek için kullanılmıştır; zira ülke 1860’lardan itibaren ABD merkezli muz şirketlerinin yoğun faaliyetlerine sahne olmuştur. Sonradan kahvenin de eklenmesiyle uzun süre devam edecek olan muz ve kahve ihracatına dayalı bir ekonomi Honduras’a hakim olmuştur.

İkisi de sağcı olan Ulusal Parti ve Liberal Parti Honduras’ın geleneksel partileridir fakat 20'inci yüzyılın ikinci yarısında ülkeye büyük ölçüde askeri cunta hükümetleri hakim olmuştur. Örneğin, 1963-1982 yılları arasında ülkeyi askeri hükümetler yönetmiştir. Bu durumda Soğuk Savaş dönemi ABD siyasetinin büyük etkisi var. Bölgedeki devrimci hareketlere karşı Honduras ABD tarafından üs olarak kullanılmış. Örneğin, 1954’te Guatemala devlet başkanı Jacobo Árbenz devrildiğinde operasyon büyük ölçüde Honduras’tan yürütülüyor. Zaten 1946’dan itibaren Honduras’ta ABD’nin askeri okulları var, Honduras ordusu doğrudan ABD tarafından oluşturuluyor.

Nikaragua, El Salvador ve Guatemala’daki sol hareketlerle mücadele edecek kontrgerilla birlikleri Honduras’ta eğitiliyor. 1979’da Nikaragua’da Sandinist devrim olunca Honduras devasa bir askeri üsse dönüşmeye başlıyor. Nikaragua’dan kaçan karşı devrimciler Honduras’ta kontrgerilla biçiminde örgütlendiriliyor, 20 bin Nikaragualı’dan oluşan bir kontrgerilla birliği Honduras’ta konuşlanıyor. 1980-1992 yılları arasında ABD Honduras’a 1,6 milyar dolarlık yardım yapıyor. Ülkede kontrgerillalar ve CIA ajanları cirit atarken Honduras solu için de işler pek iyi gitmiyor, 1980-1984 yılları arasında en az 290 sendikacı ve aktivist öldürülüyor. Bu dönemde oluşturulan antikomünist 316. Tabur (Batallón 316) Arjantinli ve ABDli askerler tarafından eğitiliyor. Honduras’ın ordusu genişledikçe genişliyor, bir yandan da ülke işkencelerle, insan hakları ihlalleriyle anılır oluyor.

Soğuk Savaş bitince Honduras’ın bu büyüklükte bir orduya ihtiyacı kalmıyor. 1990 sonrasında ordunun yarısından fazlası tasfiye ediliyor. 1980’e dek suç oranının gayet düşük olduğu Honduras 1990 sonrasında uyuşturucu çeteleri ve suç örgütleriyle doluyor. Soğuk Savaş dönemindeki militarizasyonun bu suç örgütlerinin oluşumunda ciddi etkisi olsa gerek.

MANUEL ZELAYA

Manuel Zelaya, Liberal Parti’den 2005 yılında başkan seçiliyor. Partinin sol ve daha muhalif kanadından gelen bir aday olmakla beraber kesinlikle radikal bir siyasetçi değil. Göreve geldikten sonra bir takım sol politikalar izlemeye başlıyor. Okul kayıt ücretlerini kaldırıyor, yakıt fiyatlarını düşürüyor, öğretmen maaşlarına zam yapıyor. 2008’de asgari ücrete yüzde 60 zam yapması sermayenin tepkisini çekiyor (asgari ücretin yüzde 60 zam yapılmış hali 289 ABD doları).

Radikal devrimci hamleler değil bunlar, herhangi bir sosyal demokrat hükümetin yapabileceği şeyler. Ama Honduras için bu bile fazla solda kalıyor. Kendi partisinin (Liberal Parti) baskılarına rağmen elektrik ve telekomünikasyon şirketlerini özelleştirmemesi de tepki çekiyor. Zelaya 2008 yılında Hugo Chávez hükümetiyle yakın ilişkiler kurmaya girişiyor, yakıt fiyatlarını düşürmek için petrol anlaşması yapıyor. Honduras’ın Chávez ve Castro’nun girişimiyle kurulan Latin Amerika İçin Bolivarcı İttifak’a (ALBA) üye olmasını sağlıyor. Zelaya’nın Chávez ile olan yakın ilişkisi orduyu rahatsız ediyor.

Honduras’ta başkan tek dönemliğine seçilebildiğinden Zelaya’nın görev süresi de normalde 2009 yılında dolacaktı. Zelaya seçimlerden birkaç ay önce bir referandum yapılmasını istiyor, referandum sonrasında görev süresini uzatabileceği iddiaları dolaşıma sokuluyor. Yüksek Mahkeme, referandumu yasadışı ilan ediyor. Zelaya, referandumun yapılacağını güvenlik güçlerine bildiriyor. Kendisine karşı çıkan genelkurmay başkanını görevden alıyor. Tepki olarak üst düzey komutanlar istifa ediyor. Yüksek Mahkeme, Zelaya’nın genelkurmay başkanını görevden alamayacağına karar veriyor.

Referandumun yapılacağı sabah Zelaya askerler tarafından tutuklanıyor ve zorla Kosta Rika’ya gönderiliyor. Gizlice ülkeye dönüp Brezilya Elçiliği’ne sığınıyor. Buradan muhalefet örgütleme çabaları başarıya ulaşmayınca Dominik Cumhuriyeti’ne gitmek zorunda kalıyor. Darbenin ardından seçilen sağcı başkan Porfirio Lobo, Honduras’ın 200'üncü yıldönümüne atıfla açıklanan 2038 hedefi çerçevesinde neoliberal reformlara hız veriyor. Zelaya destekçileri ise 2011’de Libre (Özgür) isimli yeni bir parti kuruyorlar. Çok sayıda sokak eylemi gerçekleştiren muhalefet 2013 başkanlık seçiminde Zelaya’nın eşi Xiomara Castro’yu aday gösteriyor ama yüzde 27,8 oranında oy alan Castro seçimi yüzde 36,89 oranında oy alan Juan Orlando Hernández karşısında kaybediyor (Honduras başkanlık seçimi tek turludur, en yüksek oranda oy alan aday seçimi kazanır).

2021 SEÇİMİ

2017’de muhalefetin sağ bileşeninin adayı Salvador Nasralla desteklenmiş fakat az farkla seçimi kaybetmişti. Seçimin kazananıysa tek dönem kuralını kaldırarak iki dönem seçilmeyi mümkün kılan Juan Orlando Hernández olmuştu. 2021’de ise muhalefetin adayı Castro oldu. 12 yıllık muhalefet çalışmasının ardından Castro büyük farkla seçimi kazandı. Yüzde 51,12 oranında oy alan Castro’nun en yakın rakibi yüzde 36,93 oranında oy almıştı. Böylece her 23 saatte bir bir kadının öldürüldüğü Honduras’ta ilk kez bir kadın devlet başkanı oldu. Seçimden altı hafta önce yapılan anlaşma sonrasında muhalefetin ortak adayı olan Castro seçimi tüm eşitsiz koşullara, seçim hilelerine ve devlet baskısına rağmen büyük farkla kazandı. Eski başkan Juan Orlando Hernández ise seçimden sonra ABD’nin talebi üzerine uyuşturucu ticaretinden tutuklandı. Bu hafta yargılanmak üzere ABD’ye gönderilmesi bekleniyor.

Onlarca eylemcinin öldürüldüğü yıllardan sonra Honduras’ta sol hükümet seçimleri kazanmayı başardı. Kongre’de de muhalif ittifak çoğunluğu kazandı, her ne kadar üçte iki çoğunluğa ulaşamamış olsa da. Uyuşturucu ticareti ve sokak çeteleriyle boğuşan, aynı zamanda dünyanın en yoksul ülkelerinden olan Honduras’ta solun seçimi kazanmış olması çok önemli bir gelişme. Hiç kuşkusuz Honduras gibi bir ülkenin sorunlarını 5-10 sene gibi kısa bir süre içinde çözmek mümkün değil. Yolsuzluğa ve suça bulaşmamış kadrolar bulmak Castro için çok zor olacak. Yine de Honduras örneği devletin bütün imkanlarını kullanmaktan çekinmeyen, uyuşturucu ticareti dahil çok sayıda suça bulaşmış, medyayı ve yargıyı büyük ölçüde kontrol eden bir hükümetin dahi uygun koşullar sağlandığında seçimle mağlup edilebileceğini göstermesi bakımından önemli.

BİTİRİRKEN

Latin Amerika siyasal sistemleri son yıllarda “Türk tipi başkanlık sistemi” olarak adlandırılan sisteme bazı yönlerden gerçekten çok benziyor. Umarım Avrupa ve ABD'deki siyasal gelişmelere olan ilgi, siyasal sistemi ve uluslararası ilişkileri Türkiye’ye görece daha benzer olan bu ülkelere de gösterilir.

Köşe Yazıları Haberleri