Bu yıl gerçekleşen 28. Tiyatro Festivali’nin son uluslararası oyunu Schaubühne Berlin’in III. Richard’ı oldu. Thomas Ostermeier’in yönetimindeki III. Richard, bu yılki festivalin beş uluslararası oyunundan diğer ikisi gibi William Shakespeare imzalıydı.
Sahnede III. Richard’ı Lars Eidinger canlandırırken, Damir Avdic, Caroline Haupt, Magdalena Lermer, David Ruland, Robert Beyer, Thomas Bading, Christoph Gawenda, Konrad Singer ve Rudi Fischerlehner de ona eşlik ediyorlar.
Shakespeare karakterlerinin en kötüsü
Shakespeare III. Richard’da, York Hanedanı’ndan Richard’ın kral olma yolunda yaptıklarını, onun çevresinde dönen olayları dramatize ederek anlatır. Bununla birlikte Richard’ın tarihsel portresinde değişiklikler yapmış, onu gerçekte olduğundan fazla değiştirmiştir. Özellikle tarihsel kaynaklar bu konuda ortaklaşmazken Shakespeare Richard’ı kambur, tek kolu gelişmemiş, topallayan biri olarak tasvir eder. Görüntüsü adeta içindeki kötülüğün dışa vurmuş hali gibidir. Sadece görünüşüyle değil, yaptıkları ile de Shakespeare’in yazdığı tüm karakterler arasında en kötücülü olma eğilimi gösterir.
Gerçek hayatta Kral III. Richard taca giden yolda yaptığı kötülükleri, sadece 2 yıl, 2 ay, 2 günlük bir taht için yapmış ve 32 yaşındayken savaş meydanında ölmüştür.
İkiyüzlülük ve kandırmaca
Sahne parıltılı konfetiler ve gürültülü müzik eşliğinde, ellerinde şampanya kadehleri, şık giysiler içinde, başlarına geleceklerden habersiz kraliyet ailesi mensuplarının kahkahaları ile açılır. Seyirciye acaba modern bir uyarlama mı duygusu hâkim olur. Ancak birazdan orijinal metne sadık hikâye başlar.
Daha ilk sahnede Richard planlarını ele verir.
“Tatlı laflar edilen bugünleri hoşça geçirmek için
Madem kimsenin sevgilisi olma şansım yok
Ben de karar verdim kötü adam olmaya”
Hemen ardından Richard hem babası hem de kocasını öldürdüğü Lady Anne’in karşısına, kocasının cenazesinde çıkarak ondan kendisiyle evlenmesini ister. Lady Anne nefret ve tiksinti ile karşı koysa da Richard hamlelerini iyi yapar ve Anne boyun eğer. Bu boyun eğişin altında aslında kaderine boyun eğme hali vardır. Richard bile şu dizelerle duruma olan şaşkınlığını dile getirir.
“Bu durumdaki bir kadına hiç böyle bir kur yapılmış mıdır?
Bu durumdaki bir kadın hiç böyle ayartılmış mıdır?
Ona sahip olacak olacaksam bile bu uzun sürmemeli”
Richard, Kral Edward’a olabildiğince destek veren, sadakati yüksek, istikrarlı bir kardeş görüntüsü vermiştir. Kardeşi Clarence da onu kendisini seven, iyi bir kardeş olarak tanır. Ancak o tahta doğru giden yolu kötülükle örmeye başlamıştır. Kral Edward’ın sağlığında onu kışkırtarak Clarence’ı hapsettirir. Katilleri ile hapsedildiği kulede yüz yüze gelen Clarence yaşamını bağışlaması umuduyla onlara yalvarırken, onu öldürmemeleri karşılığında kardeşi Richard’ın onlara bu iyiliklerini ödeyeceğini söyler. Ancak katilleri onu öldürmeden önce azmettiricinin Richard olduğunu söylediğinde onlara inanamaz.
“Olamaz ayrılırken beni kucakladı
Gözyaşlarına boğulup söz verdi
Beni buradan kurtaracağına”
Clarence Richard’ın bu yoldaki ilk kurbanlarından olur.
Richard kardeşi Kral Edward’ın ölümünden sonra da yeğenlerinin, dolayısıyla yeni kralın da vasisi olmuştur. Vasiliği sürerken yeğenlerini de ortadan kaldırarak tahta iyice yaklaşır.
Richard hikâyenin başında tüm aile, akraba ve tanıdıklarının yüzüne gülüp, en candan halini takınırken her birinin arkasından kuyularını kazar. Ve sonuçta arkasında bıraktığı çok sayıda cesetle birlikte amacına ulaşır.
Ancak sonuçta birçok Shakespeare karakterinin- mesela Lady Macbeth’te de olduğu gibi- vicdanlarıyla karşı karşıya kaldıkları bir an gelir. III. Richard da savaşın hemen öncesinde eline kanları bulaşmış akraba ve tanıdıklarının hayaletleri ile baş başa kalır. Bir nevi vicdan krizidir. Kendi kendine yaptığı savaşta yenilir.
“Beni seven hiçbir yaratık yok
Ve ölürsem hiçbir ruh bana acımayacak.
Hayır, neden acısınlar ki, ben kendim de
Kendime bile acımıyorum ki”
İktidar hırsı ve ortakları
Shakespeare'in hikayelerinin çoğunun merkezinde iktidar hırsı ve bunun getirdiği zincirleme suç dizisi bulunur. III. Richard’da da bolca nefret, hırs ve bunların sonucunda şiddet görürüz.
Lars Eidinger, bir söyleşisinde “Richard “iyi konuşan” dünyayı, kendi silahlarıyla yenmek istiyor. Oyun başladıktan sonra artık kendisi kimseyi öldürmüyor, başkalarını kendisi için öldürmeye ikna ediyor” demiş. Bence bunu sadece Richard’ın kelimelerinin gücü olarak görmek doğru olmaz. Bunu aynı zamanda o güce kapılmış, itiraz etmemiş ve sonucunda kendi payının peşine düşmüş, en büyük destekçisi Buckingham Dükü gibilerinin varlığının sonucu olarak da görmek mümkün. Her ne kadar Buckingham da bu şiddet sarmalından nasibini almış olsa da.
Richard’ın içsel çatışması
Thomas Ostermeier III. Richard’ı sahnelerken orijinal Shakespeare metnine sadık kalmış. Ancak yine de buna klasik bir uyarlama demek haksızlık olur.
Uyarlamanın farklılığının merkezinde Richard’ın içsel çatışması yer alıyor. Tavandan sarkan kamera-mikrofon aracılığıyla Richard’ın iç sesini dinlememiz ve sık sık yakın planda yüzünün sahne arkasındaki yansıması oyunun en önemli alameti farikasıydı. Bunların yansıra çocuk oyuncu yerine geçen kuklalar, sahne kenarında durup oyun boyunca çalınan bateri, yerin akıtılan kanı emecek kumla kaplı olması, Richard’ın bedensel bozukluklarındaki hilelerin gizlenmeden gösterilmesi de oyunu özel kılan ayrıntılardandı.
Lars Eidinger’in elinde mikrofonla kısık sesle Richard’ın aklından geçen kötülükleri yansıtması, yüzüne dayadığı kamera ile seyircilere bakışlar atması, ara ara Almanca’dan İngilizce’ye geçerek “devil wears prada” (şeytan prada giyer) gibi şeyler söylemesi, bütün yaptıkları sırasında da seyirciden destek bekler hali, yer yer neredeyse sevimliliği ile Richard’a karşı sempati duymamızı sağladı. Bir de üzerine, sahnede Buckingham’ın Richard’ı kral olması konusunda ikna etmek için yalvarır gibi yaparken seyirciden yardım istemesi eklenince biz seyirciler de bu taht kavgasında suç ortağı olduk.
Lars Eidinger’i “Babylon Berlin” ve “Göremediğimiz Tüm Işıklar”da da izlemiştim ve çok beğenmiştim. Yine de onun gerçek yeteneğini görmek için onu sahne ışıklarının altında izlemek gerekiyor. Eidinger, sahnede çoğu zaman yarı çıplak, kambur ve aksak halde oradan oraya koşup Richard’ın taht hedefini gerçekleştirme sürecini öyle başarılı yansıtıyor ki ona karşı içinizde rahatsız edici, sempati ile karışık bir tiksinti duyuyorsunuz. Eleştirmenlerin “karanlıkta bile parlıyor” demeleri yerini buluyor.
Söylemesem olmaz
Thomeas Ostermeier, III.Richard’ı “uygar bir toplumda asla gerçekleştiremeyeceğimiz en karanlık arzularımızı sahneleyen” bir figür olarak tanımlamış. Sanırım buradaki püf noktası “uygar bir toplum” tanımlamasında yatıyor. III. Richard yeni bir oyun değil, hatta 2017 yılında İstanbul Tiyatro Festivali programına alınmış. Ancak topluluk “gazetecilerin ve sanatçıların gittikçe daha fazla tutuklanması, bu durumun başlarına gelip gelmeyeceğine duydukları endişe” nedeniyle program açıklandıktan sonra gelmekten vazgeçmiş. Ostermeier yaptığı bir söyleşide bu durumu anlatırken “bir kültür sponsoru olan Osman Kavala’nın tutuklanması bizi çok endişelendirdi” diyor. Aynı söyleşinin sonunda ise “Umarız Türkiye’deki bu durum değiştiğinde misafir olarak gelip, oyunumuzu oynayarak durumu telafi edebiliriz” diye ekliyor.
Aradan geçen 7 yıl sonunda Osman Kavala hala tutuklu, onlarca gazeteci, sanatçı siyasetçi daha tutuklandı, tutuklu kalmaya devam ediyorlar. Ama III. Richard’ı izleyebildik. Sanırım ve maalesef alışma, kabullenme ve normalleşme dediğimiz de bu oluyor.
Künye
Schaubühne Berlin
Yazan: William Shakespeare
Yöneten: Thomas Ostermeier
Sahne Tasarımı: Jan Pappelbaum
Kostüm Tasarımı: Florence von Gerkan
Kostüm Tasarımı İşbirliği: Ralf Tristan Scezsny
Müzik: Nils Ostendorf
Video: Sébastien Dupouey
Dramaturji: Florian Borchmeyer
Işık Tasarımı: Erich Schneider
Kuklacılar Eğitim: Susanne Claus, Dorothee Metz
Kukla Tasarımı: Ingo Mewes, Karin Tiefensee
Sahne Dövüşleri: René Lay
Oynayanlar: Lars Eidinger, Damir Avdic, Caroline Haupt, Magdalena Lermer, David Ruland, Robert Beyer, Thomas Bading, Christoph Gawenda, Konrad Singer, Rudi Fischerlehner