Johnny Depp-Amber Heard davası Türkiye’de görülseydi ne olurdu?

Medya üzerinden izlediğimiz davayı, Türkiye’den alıştığımız hukuki bir zemine oturtmak zordu. Bu nedenle galiba, davayı sanki ilgisizmiş gibi göz ucuyla, hukuksal yeterliliğini de onaylamıyormuşçasına dudak bükerek önemsizleştirmeye çalıştık.

Kimse itiraf etmiyor ama Johnny Depp ile eski eşi Amber Heard arasındaki süren ve Deep’in zaferi ile sonuçlanan tazminat davası ne içerik, ne de biçim olarak Türkiye hukuk dünyasında çok fazla anlaşılamadı.

Johnny Deep’in açtığı davanın tazminat talepli olduğu açıkça ortada olmasına rağmen, duruşmalarda jüri heyetinin de bulunması, mesleğe yeni başlamış avukatlarda, görülenin ceza davası olduğu izlenimi yarattı. Tecrübeli avukatlar bunu ‘jüri yanılsaması’ olarak değerlendirdiler.

HUKUK VİZYONU EKSİKLİĞİMİZ

Başka türlü olması da beklenemezdi zaten. Üniversitelerimizdeki hukuk eğitimi ve barolar düzeyinde verilen avukatlık staj pratiğinin ufuk çizgisi Türkiye sınırlarını çok zorlar nitelikte değildir. Bu nedenle, kulak dolgunluğu ötesinde, Anglosakson ve Kıta Avrupası’ndaki uygulamalar konusunda derinlikli bilgiye sahip değilizdir.

Böyle olunca da, Deep ve Heard arasında karşılıklı olarak açılmış davaları, ister istemez Türk hukukundaki karşılığıyla anlamaya çalıştık. Zorunlu olarak hukuki kavramlar arasındaki uyuşmazlık kendini gösterdi ve anlam kaymalarına neden oldu.

Bizde, bir olayı anlatırken karmaşık hale gelirse, “yani olayın Türkçesi şöyle” diye, mümkün olduğu kadar basitleştirerek, tekrar anlatılır.

Bu açıdan bakıldığında, medyamıza her ne kadar ‘karalama/iftira’ davası olarak çevrilse de, tarafların birbirine açtığı her iki dava da, bizim bildiğimiz manevi tazminat davasından başka bir şey değildi.

GARİP BİR MANEVİ TAZMİNAT DAVASI

Haftalarca süren duruşma ve onca tanığın dinlenmesindeki tek gaye, bizim hukukumuzda olduğu gibi, davacının duyduğu elem ve üzüntünün ispat edilmesiydi. Tazminat olarak istenen para, duyulan üzüntünün ağırlığı ve derinliğine göre belirlenecekti. (Bu ‘üzüntü ve elem duyma’ duyma halini biz, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Kılıçdaroğlu’na sık sık açmış olduğu tazminat davalarından aşinayızdır.)


Depp, eski eşi Heard'ün 2018'de Washington Post'a yazdığı makalede isim vermeden ev içi şiddet mağduru olduğunu söylemesi üzerine tazminat davası açmış ve 50 milyon dolar istemişti.

Heard de ona karşı 100 milyon dolarlık tazmin davası açmıştı.

Buraya kadar olan gelişmelerin, Türkiye’de yaşanmış olsaydı, dava karşılığı çok farklı olacaktı.

Jürilerin varlığı bir yana, duruşmalarda tanık dinlenmesi, hatta avukatlar tarafından sorgulanması, ister istemez bizde ki ceza davalarını hatırlatıyordu.

Oysa dava bizim zaviyemizden bakıldığında, açıkça hukuk davasıydı. Ortada bir yazı vardı ve davanın özü bu yazının davacıda elem/keder yaratacak kadar etkili olması ile sınırlı olmalıydı.

DAVA TÜRKİYE’DE GÖRÜLSEYDİ

Bu nedenle, böyle bir dava bizde olsa, hakim ilgili yazıyı bilirkişiye gönderir ve sözlerin etkisi konusunda rapor isterdi.

Amerikada’ki davada ise asıl uğraş, yazıda belirtilen olayların gerçekten var olduğunun veya olmadığının ispat çalışılmasıydı. Bu yargılama biçimi, bizim hukukumuzda tam ceza davalarının konusuydu.

Yani kafamızın karışmasında haklıydık. Bu tür davalarda, ABD ve Türkiye’nin hukuksal akortları farklıydı, ortaya çıkan ezgi bu nedenle bizim kulaklarımızı tırmalıyordu.

DAVANIN SONUCUNU TANIKLAR BELİRLEDİ

Örneğin İngiliz model Kate Moss Moss’un davada tanık olarak dinlenmesi tam da bizim ceza davası formatları içinde düşünülebilecek bir şeydi. 1994-1998 yılları arasında Depp ile ilişki yaşayan Moss çevrimiçi katıldığı mahkemede, Depp'in kendisini merdivenlerden ittiğiyle ilgili iddiaların doğru olmadığını söyledi. Bahsi geçen olayda tatildeyken, gerçekten merdivenden düşerek sırtını incittiğini, iddianın tam tersi olarak Depp'in kendisine yardım ettiğini, ilişkileri boyunca Depp'in kendisine zarar vermediğini söyledi.

Bununla da kalınmadı. Mahkeme boyunca jüri üyeleri, Depp'in uyuşturucu madde kullandığıyla ilgili iddiaları da dinledi. Olay o kadar dallandı, budaklandı ki, Depp’in 2014'teki opioid Oxycodone (kırmızı reçete ile satılan, çok güçlü bir ağrı kesici) detoksu kullandığına kadar uzandı.

HER İKİ DAVACI DA HAKLI ÇIKTI

Medya üzerinden izlediğimiz davayı, tam da bu nedenlerden dolayı Türkiye’den alıştığımız hukuki bir zemine oturtmak zordu.

Bu nedenle galiba, davayı sanki ilgisizmiş gibi göz ucuyla, hukuksal yeterliliğini de onaylamıyormuşçasına dudak bükerek önemsizleştirmeye çalıştık.

Özet olarak söyleyecek olursak ABD yargısı, genel anlamıyla Deep’in iddialarını yerinde buldu ve 15 milyon dolar tazminat kazanmasına hükmetti.

Heard’ın açtığı davada ise Depp'e karşı öne sürdüğü iddialardan birinde haklı olduğuna karar verildi ve 2 milyon dolar tazminat almasına karar verildi..

DEPP'İN YILDIZLAŞAN AVUKATI

Mahkemenin verdiği karar, Türk hukuku çerçevesinde bakıldığında oldukça tartışmalıydı. Bu nedenle, karara burun kıvırıp, geçtik.

Fakat, dava boyunca gelişen başka bir gelişmenin, epeyce canımızı sıktığını da itiraf etmeliydik.

Davanın tarafları Johnny Deep ve Amber Heard’ın her ikisi de sinema yıldızıydı ama duruşmalar boyunca yıldızı parlayan bir kişi vardı ki, o da Depp'in avukatı Camille Vasquez’di.

Californialı genç avukat bu dava sürecinde milyonların dikkatini çekti, adının bulunduğu tişörtler basıldı, sosyal medya etiketleri yaratıldı.

Heard'ün jüriye dönerek fotoğrafların üzerinde Depp'in avukatları tarafından oynandığını iddia etmesi üzerine Vasquez, "Size hiçbir şey sormadım. Jüriye karşı sav oluşturmazsanız memnun olurum" şeklindeki sözleri, kamuoyunda çok takdir gördü.

TÜRKİYE’NİN ‘AVUKAT’ GERÇEĞİ

Medyanın Vasquez’e gösterdiği ilgi ve toplum genelinde gördüğü ilgi, bizde bir çok avukatın yüreğini sızlatmış olabilir.

Sayısı unutulmuş davalar boyunca kürsüdeki hakimlerle yapılan hukuki çekişmeler, mahkeme kalemi ve mübaşirlerle zıtlaşmalar yetmezmiş gibi, olayı tüm gerçeğiyle anlatmayan ve üstelik vekalet ücretini ödememek için bin dereden su getiren müvekkil profili düşünüldüğünde, kutsal savunma mesleğini sürdürmenin ‘çile çekmek’le özdeş olduğu bir ülkede avukatlık yapıyor olmanın ezikliğini duymak,
şair/avukat Niyazi Akıncıoğlu'nun şu şiirinde olduğu gibi, bir parça sitem hissiyatı yaratmış olabilir, ki haklıdırlar da…

“Mingayri haddin biz de şairiz
Küçük puntolarla bile anılmadı ismimiz
Bir berber dükkânına asılmadı resmimiz
Lakin, biz yine de şairiz"

Köşe Yazıları Haberleri