Cumhurbaşkanı Erdoğan söylemişti, “Hesabınızı kitabınızı 2023’te yüzde 20 enflasyona göre yapın” diye. MB enflasyon raporunda da 2023 için tahmin yüzde 22,3’tür. Ama bu oranın gerçekleşmesi imkansıza yakındır. Dolayısıyla hesabını kitabını yüzde 20 enflasyona göre yapanın işinin rast gitmesi de imkansıza yakındır. Ocak ayı enflasyon rakamı, bu yüzde 22,3’ün 6.65 puanını götürdü bile.
Fakat tek sorun ocak ayında enflasyonunun yüksek gelmesi değildir. Asıl seçimden sonra döviz kurunun kıpırdaması ihtimali önemli. Enflasyonda baz etkisini tersine çevirebilecek gelişmeler bile olabilir. Kur üzerinde büyük baskı vardır. Hükümet, seçimi kazanırsa kuru tutmak için seçim öncesindeki kadar yüksek bir motivasyonda olmayabilir. İhracatçılar bastırıyor. Dış ticaret açığı büyüyor. Seçimleri muhalefet kazanırsa, örtük sabit kur rejiminden çıkacağını ilan ettiğine göre arka kapı satışlarıyla dövizi tutma yoluna gitmesi beklenemez. İhracatçının dövizine el koyma uygulaması kalkacaktır. Merkez Bankası rezerv biriktirmek için piyasada alıcı olacaktır… Bu gelişmeler kuru kışkırtabilir. Kur artışı enflasyonun bir hayli altında kaldığı için baskı büyüktür. Dolayısıyla kurun kafa kaldırması, kurdan enflasyona geçişkenliği de dikkate alırsak enflasyonun da yeniden hızlanması ihtimal dahilindedir. Özetle, kimse yüzde 20 enflasyona göre hesap yapmasın…
Kuru ve enflasyonu yükseltecek bir tablo mevcut. Ancak tersine çalışacak dinamikler de yok değil. Ekonomi yavaşlıyor. Muhalefetin kazanması ve faiz artırımı halinde yavaşlama daha da belirgin hale gelebilir. Bu takdirde ithalat bir miktar gerileyebilir. Kurun artması da bizzat ithalatı geriletici etki yapacaktır. Bir de (yine muhalefetin kazanması halinde) ihtimaller setine yabancı döviz girişinin artmasını da eklemeliyiz. Dolayısıyla kuru yukarı ve aşağı iten faktörler aynı konjonktürde devrede olacak. Genel tabloda 20’nin üstünde bir dolar kuru görülmesi yüksek ihtimal, yılın ikinci yarısında aylık yüksek enflasyonlar görülmesi ise düşük ihtimal değildir. Yıllık enflasyonda mayıs ayından sonra baz etkisi de olmayacak. 2022’de mayıs ayı sonrası sadece haziranda 4.95 aylık enflasyon vardı. Diğer aylarda daha düşüktü.
Son bir not… Piyasanın, iktisatçıların 2023 için ağırlıklı beklentisi yüzde 40 civarı bir enflasyondur.
Ekonomi yavaşlarken dış ticaret açığı neden artıyor?
Hükümet dış ticaretteki kötü tabloyu saklıyor. Sürekli “ihracatta rekor kırdık” açıklamaları duyuyoruz. Rakamların tamamına vakıf olmayan yurttaşlarımız muhtemelen, Türkiye’nin dış ticarette başarıdan başarıya koştuğu görüşünde olabilir.
Oysaki gerçek tablo oldukça kötü. 2022, 109,5 milyar dolar dış ticaret açığı ile kapandı. Ocak ayında 14.4 milyar dolar aylık açık verildi. İthalat da rekorlarla ilerliyor. Kötü olan ithalat rekorlarının ihracat rekorlarından daha yüksek düzeyde gerçekleşmesi… Mesela ocakta “rekor kırdık” diye anlatılan ihracat yüzde 10,4 artmış, ithalat artışı ise yüzde 21,2. Karışılama oranı dramatik bir seviyeye gerilemiş: Yüzde 57,4!
İthalattaki bu artışı açıklayan şey ekonomik büyüme değil. Büyüme dönemlerinde Türkiye’nin ithalatı artar ama bu kez artış büyüme kaynaklı değil. Aksine ekonomi yavaşlıyor. Peki ithalat neden yüksek geliyor? Bunun birinci nedeni kur artışının enflasyonun altında kalması ve ithalatın cazip olması… Ocak ayında “tüketim malları” ithalatındaki artış yüzde 70! Aynı rasyonalite ile firmaların da ara malı hammadde stokladıkları anlaşılıyor.
“Hiç düşmeyen borsa” icat etmeye çalışıyorlar
Borsa’da yine dikkat çekici gelişmeler oluyor. Yine tartışmalı fiyatlar, sert yükselişler, düşüşler oluyor, devre kesiciler çalışıyor. SPK, Bist100 3% düştüğünde up tick yani açığa satışta yukarı adım kuralının otomatik uygulanması gibi düzenlemeler getirerek, (piyasa uzmanı İris Cibre’nin yorumuyla) “hiç düşmeyen borsa” icat etmeye çalışıyor.
Ben doğrusu borsada büyük bir felaket yaşayabileceğimiz endişesi içindeyim. Bu endişemin bir nedeni hükümetin piyasalarda caydırıcı, sıkı bir regülasyon inşa edememesi, çalıştıramaması… Diğer yandan dönemin rant kuduruğu kuralsız hacıyatmaz yatırımcı tipinin tabir uygunsa para kokusu aldığı her yere dadanarak, kuralları kolay delmesi… Bu gözükara, manipülatör yatırımcı tipi büyük bir felakete neden olabilir.
Gün içinde şirketin hisseleri yüksek oranda değerleniyor. Akşamına şirket yüksek karlı bir bilanço açıklıyor. Bu, yatırımcının doğru tahmini de olabilir ama içerden bilgi alınarak (insider) yatırım yapılmasının bir sonucu da olabilir. Ekonomi yazarı Barış Soydan buna dikkat çekmiş.
Piyasa uzmanı İris Cibre Gazete Duvar’da önemli bir yazı yazdı. Özet alarak okuyucularımızın ve Marjinal Fayda dinleyicilerinin dikkatini çekmek istiyorum:
“8 gün üst üste borsa düşünce borsayı sosyal medya fenomenleri ile tanıyan 3 milyon yatırımcı açtı ağzını yumdu gözünü. Borsada düzen bozuktu, piyasayı manipülatörler yönetiyordu, küçük yatırımcı dolandırılıyordu, amaç Cumhurbaşkanını devirmek miydi, dış güçlerin işiydi…
Peki; bu 3 milyon çiçeği burnunda borsacı rallideyken düzenin bozuk olduğunu, son iki senedir piyasayı manipülatörlerin yönettiğini, küçük yatırımcının dolandırıldığını bilmiyor muydu?
Evet biliyorlardı. Fakat para kazandıkları için umurlarında değildi. Ne de olsa ben dahil birçok yazar ve uzman bu konuda uyarmıştı.
Ne demiştik? Piyasa, akıl almaz ekonomi politikaları nedeniyle, yabancının arkasına bakmadan kaçmasıyla, derinliğini kaybetti.
Borsa İstanbul'da 4 Milyon yatırımcının yüzde 96'sı toplam portföy değerinin yüzde 6.7'sine sahip. Portföy değerinin yüzde 90'nına sahip yatırımcılar ise toplam yatırımcı sayısının sadece yüzde 3.7'si. Yani, piyasayı çok küçük bir zümre yönlendiriyor, borsa tabana yayılmıyor, hortumu küçük yatırımcının cebine taktılar.
Sonra dedik ki: "Ey SPK, manipülatörler cirit atıyor, küçük yatırımcı yarın büyük ağlayacak. Proaktif ol, erken müdahale et, acımasızca ceza ver, içerde yolsuzlar varsa ayıkla,
Ey küçük yatırımcı, medya fenomenlerini dinleme, işi öğren öyle işlem yap, finansal okuryazarlığı ciddiye al, zararı durdurmayı, kol kesmeyi bil. Yapamıyorsan, fon al, portföy yönetimine ver ama kendin işlem yapma" dedik
Bugüne geldiğimizde çiçeği burnunda borsacılarımız düşüşü SPK'nın durdurması gerektiğini, alım satım aracılığı yapan aracı kurumların manipülasyonun parçası olduklarını, Borsa İstanbul'un manipülatörlere ceza vermesi gerektiğini ve açığa satış işlemleri yasaklanırsa artık piyasanın düşmeyeceğini ve hatta arz talep dengesini bulacağını zannediyor.
Bu durumun baş sorumlusu, üç kuruş birikimini enflasyonda boğmak istemeyen vatandaşa başka çare bırakmadan borsaya akıtan, ekonomi yönetimidir. Bakkal amcadan duyduğu 300-500 Piyasa değeri/Defter değerine sahip hisseleri alarak para kazanacağını zannetmelerine neden oldular
3 ayda yüzde 80 yükselen borsayı gören hiç düşmeyeceğini zannetti. Halbuki bu yükselişte seçim sandığını teminat altına almak isteyenlerin büyük payı olduğu açıktı, görmezden geldiler, stepne oldular.
Hazine Bakanı teminat vermişti, borsa para kazandırırdı. Vatandaş inandı…
Peki vatandaşın hiç suçu yok mu? Üzgünüm sayın okur, eğer sen de veryansın edenlerdensen sen de sorumlusun bu kaybından. (…) Düzenin bozuk olduğunu rallideyken de bil istedik. Bilmek istemedin değerli yatırımcı… (…) Ekonomi yönetiminin ve yetkililerin, eğer varsa, bu güzide kurumun kredibilitesini daha fazla yok etmeden ellerini çekmeleri gerekir
Son olarak yetkililer için çağrımdır; Dengesini yeterince bozdunuz, daha fazlasını ne yatırımcı ne de borsa kaldırmaz. Piyasayı rahat bırakın…”