Ne zaman Kobane olayları hakkında konuşsa öldürülenlerden sadece HÜDAPAR sempatizanı Yasin Börü’nün adını anar Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.
Mesela 7 Ekim’de Muş Varto’da polisin açtığı ateş sonucu ölen Hakan Buksur’u anmaz. Oysa bu olay 6-8 Ekim gösterilerindeki ilk ölümdür. Hem de kendisinin aynı saatlerde “Kobani düştü düşecek” açıklamasını yaptığı saatlerde yaşanmıştır. Ardından iki gün boyunca ülkenin dört bir yanında öldürülen HDP’lilerin hiçbirinin adını da anmaz.
Son grup konuşmasında da aynısını yaptı. “6-8 Ekim olaylarında rolü olanların bağımsız mahkemelerin önünde işledikleri suçların hesabını verdiğini ve hak ettikleri cezalara çarptırıldıklarını” söyledi.
Aralarında eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş (42 yıl) ve Figen Yüksekdağ’ın (30 yıl 3 ay) da bulunduğu 24 siyasetçiye verilen mahkumiyet kararından söz ediyor.
Ve bir “talep”te bulunuyor. “Her fırsatta Türkiyelileşme iddiasında bulunanların, ülkemizi uçurumun kenarına kadar getiren bu travmayla mutlaka hesaplaşması gerektiğine inanıyoruz” diyor ve adını vermeden DEM Partisini “samimi bir muhasebe” yapmaya çağırıyor:
“Böyle bir muhasebe, siyasette yumuşama iklimine katkı sunacağı da açıktır.”
Yani Kobane olayları sırasında yaşananlardan ve çoğunluğu HDP’ye yakın olan insanların öldürülmesinden “biz sorumluyuz” demelerini istiyor.
Hem de öyle olmadığını bile bile.
Üç yıl boyunca süren Kobane davası duruşmalarında Selahattin Demirtaş, o günlerde yaşananlara dair tanıkların isimleriyle birlikte çok önemli bilgiler vermişti.
Dönemin İçişleri Bakanı ve Çözüm Süreci’nin de çok önemli bir aktörü olan Efkan Ala ile birlikte olayları bastırmak için nasıl bir koordinasyon altında çalıştıklarını anlatmıştı mesela:
"Sırrı Süreyya Önder, saat başı İçişleri Bakanı Efkan Ala ile telefonda görüşüyordu. Ala, 'Bizim kontrol edemediğimiz güvenlik güçleri var. Ama bu provokasyonu başka türlü el ele vermezsek engelleyemeyiz. Güvenlik güçlerinin içinde bir grup kontrol dışına çıktı' diyordu.
O günün cemaat üyeleri, İran istihbaratı, Ortadoğu’daki başka istihbarat örgütleri, bunlar benim beyanlarım değil. İçişleri Bakanı arkadaşlarımızla görüşmesinde ‘Biz tespit ettik’ dedi. Batılı istihbarat örgütleri FETÖ’yü de kullanarak büyük bir provokasyon yaratmaya çalıştılar. Kısmen başarılı oldular ama bizler elbirliğiyle çaba sarf edip durdurduk.”
Dava boyunca Efkan Ala’nın tanık olarak dinlenmesini istedi Demirtaş ve o gün Ala’ya “Ben linç edilirken neden sustunuz diyeceğim. Ben tutukluyken neden çıkıp gerçekleri anlatmıyorsunuz?” diyeceğini de söyledi.
6-8 Ekim sürecinde HDP Grup Başkanvekili olan Pervin Buldan da Kobane davası başladığında yaşananları şöyle anlatmıştı partisinin grup toplantısında:
“Heyetimiz özellikle olaylar sırasında 48 saat boyunca İçişleri Bakanlığındaydı. Dönemin Başbakanı, İçişleri Bakanı, Kamu Güvenliği Müsteşarı bunun canlı tanıklarıdır. Olayların durdurulmasından sonra hükümet temsilcileri tarafından bizzat partimize teşekkür edilmiştir. Dönemin İçişleri Bakanı, olayların durması için müzakere yürüten HDP heyetine ‘Güvenlik güçleri içinde kontrol edilemeyen güçler var’ demiştir. Demokratik protestoların seyrini değiştirip katliama dönüştüren bizzat devlet içi güçlerdir.”
Ama hem iktidar hem de kalemşorları eliyle öyle bir algı operasyonu yapıldı ki ne Demirtaş’ın ne Buldan’ın söyledikleri duyuldu. Aksine Demirtaş “Yasin Börü’nün katili” diyerek linç edildi.
10 yıl sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan sorumluluğu kendi iktidarına ait olan olaylar nedeniyle DEM’i kamuoyu önünde mahkum ettirmek istiyor. Siyasetçileri yargı eliyle mahkum ettirdiği yetmezmiş gibi.
Peki bunu niye şimdi gündeme getiriyor Erdoğan, üstelik ufukta bir seçim de yokken?
Geriye tek bir seçenek kalıyor; o da son günlerde tartışılmaya başlayan yeni bir “çözüm” arayışı.
Anlaşılan olası bir “pazarlıkta” elini güçlendirmek istiyor Erdoğan, hem de büyük bir yalanın üstünden.
Oysa Erdoğan da biliyor asıl “muhasebe” yapması gerekenin kendi iktidarı olduğunu.
O günlerin tanığı, sürecin içinde yer alan dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala da biliyor asıl “muhasebe” yapması gerekenin kim olduğunu.
Gerçekten bir “muhasebe” isteniyorsa önce Efkan Ala yapmalı bu muhasebeyi. Hangi istihbarat örgütlerinin olayların içinde yer aldığını, “kontrol edemedikleri güvenlik güçleri”nin kimler olduğunu açıklamalı.
Demirtaş bizzat Saray eliyle linç edilirken, 24 HDP’li siyasetçi mahkum edilirken neden sessiz kaldığını da anlatmalı.
Hadi “muhasebe”ye buradan başlayın.