Kolombiya başkanlık seçimlerinin ilk turu 29 Mayıs Pazar günü yapıldı. Her ne kadar uluslararası medyanın önemli bir kısmı ilk başta sonuçların solun adayı Gustavo Petro lehine olduğunu iddia etmiş olsa da bu iddialar gerçeği yansıtmıyor. Türkiye medyasının önemli bir kısmında da seçim sonuçlarının solun ikinci tur zaferi anlamına geldiği yönünde haberler çıktı fakat bu doğru bir tespit değil.
Seçim sonuçları solun istediği yönde çıkmadı ve şu an için seçimin favorisi bağımsız sağcı aday Rodolfo Hernández. Seçim sonuçlarının duyurulmasının ardından sonuçlara dair hızlıca bir yazı yazmıştım, bu yazı pazartesi günü Mavi Defter’de yayımlandı. Yazdıklarımı burada tekrarlamamak adına seçim sonuçlarına yalnızca çok kısa bir biçimde değineceğim.
Sonuçlara dair daha detaylı bir yorum için yukarıda bağlantısını verdiğim yazıyı öneriyorum. Bu yazıdaysa esas olarak adayların Kolombiya siyaseti için önemli bazı konularda neyi savunduklarına odaklanacağım. Yani, bu yazının amacı seçim sonuçlarını değerlendirmekten ziyade, adayların seçilmesi durumunda neler bekleyebileceğimizi, hangi konularda nasıl pozisyon almalarının olası olduğunu göstermek.
Seçimlerin ilk turunda birinci sırayı yüzde 40,32 oranında oyla solun adayı Gustavo Petro aldı, geçen hafta Kısa Dalga’da Petro’nun ilk turda yüzde 40’ı geçmesinin beklendiğine değinmiştim. İkinci sırayı yüzde 28,15 oyla bağımsız sağ aday Rodolfo Hernández aldı, ikinci tura kalması beklenen ve Kolombiya’nın en büyük altı sağ partisinin tamamının desteklediği Federico Gutiérrez ise yüzde 23,91 oranında oyla üçüncü sırada kaldı. Liberal Sergio Fajardo yüzde 4,2 oranında oy alırken köktendinci Evanjelik aday John Milton yüzde 1,29 oranında oy alarak beklenenin üstünde bir seçim performansı gösterdi. Bir diğer aşırı sağ aday Enrique Gómez’e yüzde 0,23 oranında oy çıkarken, seçmenin yüzde 1,73’ü de beyaz oy kullandı. Başkan ve başkan yardımcısı adaylarını bir önceki Kısa Dalga yazımda zaten tanıttığım için burada tekrar etmeyeceğim.
Seçime katılım oranı yüzde 54,91 olarak açıklandı, bu Kolombiya için çok yüksek bir oran. Katılım oranının yüzde 58,1 olduğu 1974 başkanlık seçiminden bu yana hiçbir başkanlık seçimine bu kadar yüksek katılım olmamıştı. 13 Mart’ta yapılan yasama organı seçimlerine katılımsa yüzde 47,43 oranında kalmıştı.
Buradan anlaşılabileceği üzere seçimlerin ikinci turunda katılımın kayda değer oranda yükselmesi pek ihtimal dahilinde görünmüyor. Gutiérrez ve Milton gibi aşırı sağcı oldukları genel olarak kabul edilen adaylara oy veren seçmenin Kolombiya gibi kutuplaşmanın yüksek olduğu bir ülkede sol bir adaya oy vermeleri de ihtimal dahilinde değil. Bu durumda Petro’nun yapabileceği tek şey, ilk turda Fajardo’ya giden oyların büyük kısmını almanın yanında, ilk turda Hernández’e oy veren seçmenin en azından yaklaşık beşte birini bu kez kendine oy vermeye ikna etmek. Bunu üç haftada başarmak kolay olmayacak, özellikle Fajardo’nun Petro yerine Hernández’e destek açıklaması yapmasının mümkün olduğu da düşünüldüğünde Petro’nun işinin zor olduğu görülüyor. Bu konuya yazının sonlarında kısaca döneceğim. Şimdi iki adayın bazı konulara ilişkin tutumlarına bakalım.
BARIŞ İNŞASI
Her ne kadar iki aday da barış anlaşmasını uygulayacağını ve Özel Barış Mahkemesi’nin (JEP) faaliyetlerini kolaylaştıracağını söyleseler de Hernández’in seçilmesi durumunda, zaten Duque döneminde büyük zarar görmüş olan barış sürecinin toparlanmasının güç olacağını söyleyebiliriz. Hernández barış konusuna programında özel bir yer ayırmayarak konuya çok önem vermediğini göstermişti. Askeri teçhizatın yenilenmesi gibi vaatlere programında yer vermesi de çok barışcıl bir tutuma işaret etmiyor. Zorunlu askerliği kaldırmayı ve polis teşkilatını Savunma Bakanlığı’ndan alıp İçişleri Bakanlığı’na bağlamayı savunan Petro’yla Hernández arasındaki fark açık.
Petro, programında yalnızca barış anlaşmasını uygulamayı değil aynı zamanda Kolombiya’da iç çatışma koşullarını yaratan sorunlarla mücadele etmeyi de hedeflediğini gösteriyor. Kırsal reform yapılması, toprağın demokratikleştirilmesi, kırsal nüfusun gıdaya ulaşma hakkının sağlanması, fosil yakıt ekonomisine ve kokain ticaretine ayrılan alanların küçük üreticilerin gıda ürünü üretmesine tahsis edilmesi, toprağın adil ve eşitlikçi bir biçimde köylüler arasında paylaştırılması, maden ve enerji şirketlerinin yarattığı doğa tahribatıyla mücadele edilmesi gibi vaatler gerçekleştirilebildikleri takdirde FARC ile devam etmekte olan barış sürecini doğrudan olumlu etkileyecektir. Hernández’in toprak sorununa ve kırsal reforma dair somut vaatleri olduğunu söylemek güç.
Köylüleri olumsuz etkileyen 'fracking' ve 'glifosat' konularında da Hernández’in tutumu pek olumlu değil. Doğalgaz ve petrol gibi kaynakların çıkarılması için yeraltına yüksek basınçlı sıvı pompalanması şeklinde basitleştirebileceğimiz fracking uygulamasına Petro doğrudan karşı çıkarken Hernández konuya programında değinmiyor. Hernández, fracking’e dair kendisine gelen soruları da somut bir cevap vermeden geçiştirme yoluna gitmişti.
Uyuşturucuyla mücadele adına bitkileri yok etmek için kullanılan glifosatın da kırsal bölgelerde onarılması güç olumsuz etkileri oluyor. Koka bitkisini yok etmek amacıyla havadan dökülen glifosat bölgede tarımsal üretimi ve hayvancılığı bitirecek düzeyde zararlı bir kimyasal, köylülerde de ciddi sağlık sorunlarına yol açıyor. Petro, glifosatın kesinlikle yasaklanması gerektiğini savunuyor. Hernández bu konuya da programında değinmiyor.
Her iki aday da ELN ile barış yapabileceklerini programlarında belirttiler fakat adayların yaklaşımları arasında önemli farklar var. Petro, ELN ile hemen diyalog kurulacağını ve görüşmelere başlanacağını belirtiyor. Sonu gelmez tartışmalarla ve görüşmelerle uğraşmayacağını belirten Hernández ise FARC ile yapılan barış anlaşmasına ELN’nin de eklenmesini ve aynı koşulların ELN için de geçerli olmasını öneriyor. Bu türden bir öneriyi ELN’nin ciddiye almayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Bir başka konu da Kolombiya’nın toplumsal olaylara müdahale birliği olan özel polis timi ESMAD’a dair. Petro, eylemlerde gerçek mermi kullanan, çok sayıda cinayete ve cinsel saldırıya karışmış bu birliğin kaldırılmasını savunuyor. Hernández, bu konuya da programında değinmiyor. Uyuşturucu ticareti konusunda da iki aday arasında önemli farklar var. Hernández, yargı ve kolluk güçleri odaklı bir çözüm önerirken Petro uyuşturucu sorununa daha geniş perspektiften yaklaşıyor.
DIŞ İLİŞKİLER
Petro, dış ilişkilere dair hassas konulara programında pek değinmiyor. Örneğin Venezuela’ya Petro’nun programında bir kez bile değinilmiyor. Hernández, başkanlığının ilk gününden itibaren Venezuela’yla ticari ilişkilerin yeniden kurulacağını söylüyor. Hangi aday seçilirse seçilsin önümüzdeki dönemde Maduro hükümetiyle diplomatik ilişkilerin en azından kısmen onarılacağını öngörebiliriz.
San Andrés, Providencia ve Santa Catalina takımadalarıyla ilişkili sınır anlaşmazlığından dolayı ilişkilerin krize girdiği Nikaragua hükümetiyle ilişkilerin düzeltilmesi gerektiğine programında değinen Hernández, Ortega hükümetiyle görüşülmesi gerektiğini daha önce de belirtmişti. Hernández, Küba’yla ve Rusya’yla ilişkilerin düzeltilmesi meselesine de programında yer vermiş. Petro programında bu konuların hiçbirine değinmiyor fakat başkanlığa seçilmesi halinde hem Nikaragua’yla hem de Küba’yla ilişkilerin düzelmesi beklenebilir.
İki aday da programlarında Ukrayna’ya değinmiyorlar. Petro konuyla ilgili soruları, “bizim Ukrayna’ya Rusya’ya ayıracak vaktimiz yok, biz Kolombiya’yla ilgileniyoruz” gibi cevaplarla geçiştirdi. Hernández de konuyu savaşa karşı olduğunu söyleyerek geçiştirmişti.
İç politikayı olduğu kadar dış politikayı da ilgilendiren Venezuelalı göçmenler konusu iki adayın da önem verdiği bir konu. 2021 ortasında dünyada Türkiye’den sonra en çok sığınmacının bulunduğu ülke Kolombiya’ydı. Petro programında yabancı düşmanlığıyla mücadeleye ve göçmenlerin insan haklarına uygun bir biçimde ayrımcılığa uğramadan yaşamalarına önemli yer ayırdı. Hernández de Venezuelalı göçmenlerin ihtiyaçlarının tespit edileceğini ve karşılanacağını belirtiyor fakat Venezuela’ya geri dönmelerinin sağlanacağını söylediği göçmenlerle ilgili meseleye kısa vadeli çözüm önerileriyle yaklaşıyor.
Petro’nun Türkiyeli okurun ilgisini çekecek 2019 tarihli bir açıklaması da var. 2019 yılında Türkiye’nin Barış Pınarı adı verilen askeri operasyonu sırasında hastanelerin bombalanmasını kınayan Petro, 'Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK), Filistinlilerin ve laik Suriye güçlerinin demokratik bir Ortadoğu inşasının merkezinde olacaklarını' belirttiği bir tweet atmıştı. Petro’nun Kobane direnişini destekleyen ve Türkiye’nin bölgedeki politikalarının soykırıma dek gidebileceğini belirten açıklamaları da oldu.
TOPLUMSAL AYRIMCILIK
Gustavo Petro, feminist hareketin önemli isimlerinden siyah aktivist Francia Márquez’i başkan yardımcısı adayı göstermesiyle feminist hareketin büyük kısmının desteğini almıştı. Hernández de bir kadını, üniversitelerde idari görevlerde bulunan ve hiçbir siyasi oluşuma dahil olmamış Marelen Castillo’yu başkan adayı olarak gösterdi. Bununla beraber, Castillo kamuoyunda pek görünürlüğü olan biri değil. Hernández kadınların çalışmasına çok sıcak bakmadığını daha önce belirtmişti. Venezuelalı göçmen kadınları “fakir çocuk yapma fabrikası” olarak nitelemesi de feminist çevrelerin büyük tepkisini çekmişti. Hernández kabinesinin yarısını kadınlardan oluşturacağını ve kamu yöneticisi pozisyonlarına yüzde 50 kadın kotası getireceğini söyleyerek eleştirilerin önünü kesmeye çalıştı. Kamu yöneticisi pozisyonlarına yüzde 50 kadın kotası getirilmesi Petro’nun programında yer alan bir vaat. Petro kürtajın yasallaşmasını desteklerken Hernández buna karşı çıkıyor.
Eşitlik Bakanlığı kuracağını söyleyen Petro bu bakanlığın kadınların, LGBTİ+ bireylerin, etnik aznlık gruplarının ve köylülerin sorunlarıyla ilgileneceğini belirtiyor. Etnik azınlık gruplarının eğitim hakları, bölgesel kalkınma sorunları, insan hakları ihlalleriyle ciddi bir biçimde ilgilendiği programında görülen Petro’nun aksine Hernández konuyu yüzeysel ifadelerle geçiştiriyor.
EKONOMİ
Petro iş bulamayan vatandaşlar için vatandaşlık maaşı getirileceğini vaat ediyor. Toprağını üretimde kullanmayan toprak sahiplerine ek vergi getirilmesini öneriyor. Kolombiya’da kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi politikalarından dolayı emekli maaşı alamayan çok sayıda yaşlı vatandaş var, Petro bu kişilere en az yarım asgari ücret tutarında aylık ödeme yapılacağını söylüyor. Ekstraktivizme değil üretime dayalı bir ekonomi planlayan Petro, turizme ve sanayiye önem veriyor.
Emeklilere aylık destek vaadi Hernández’in programında da var. Hernández ekstraktivizme karşı değil, madencilik ve enerji sektörlerinin faaliyetlerine dayalı ekonomiyi dönüştürmeye yönelik vaatleri yok. Ticari faaliyetlerin artırılması ve daha çok ülkeyle ticaret yapılmasına dayalı bir ekonomik büyüme stratejisi olduğu söylenebilir.
BİTİRİRKEN
İkinci turu kazanma ihtimali daha yüksek görünen aday Rodolfo Hernández. İlk turda aşırı sağcı adaylara oy veren Petro karşıtı seçmenin adresi Hernández olacak. Petro seçimi kazanabilmek için Hernández’in aslında aşırı sağcı bir aday olduğunu, mevcut sağcı partiler tarafından ilk turda desteklenmemesinin onun merkez bir aday olduğunu anlamına gelmediğini, ilk turda Hernández’e oy veren seçmene açıklayabilmeli. Ne yazık ki üç hafta bunu başarmak için kısa bir süre. Petro’nun seçimi kazanabilmesi imkansız olmasa da gerçekten zor.
Türkiye’de siyaseti seçim odaklı okuyan bazı sol medya organları Türkiyeli okura mesaj verebilmek adına şimdiden Petro’nun zaferini ilan ettiler. Bu durumda Petro 19 Haziran’da seçimi kaybettiği takdirde başarısız bir aday olarak görülecek, ola ki bir şekilde seçimi kazanırsa da bu başarının büyüklüğü Türkiye’de anlaşılamayacak.
Tarihi boyunca sol başkan görmemiş, ABD’nin kalelerinden olan, paramilitarizmle ve uyuşturucu kartelleriyle boğuşan, her yıl korkunç insan hakları ihlalleriyle gündeme gelen, ırkçılığın ve suçun çok yaygın olduğu Kolombiya gibi bir ülkede Petro ve ekibi büyük başarılar kazanmakta. Petro’nun 2018’de başkan adayı olduğu Kolombiya’ya kıyasla bugün Kolombiya’da sol çok daha güçlü.
“Seçim de seçim” diye tutturarak toplumsal dönüşümü seçim sonrasına öteleyenlere, siyasetçilerin aynı zamanda eğitimci olmaları gerektiğini söyleyen Latin Amerika’nın büyük düşünürlerinden Paulo Freire’nin Ezilenlerin Pedagojisi’nden bir sözünü hatırlatarak bu yazıyı bitirmek istiyorum:
"Devrimcinin rolü insanları özgürleştirmek ve onlarla birlikte özgürleşmektir, onları kazanmak değildir."
Bir film önerisi: Medellin’de sokakta çalışan çocukların üç gününü anlatan 1998 tarihli Gül Satıcısı (La vendedora de rosas) isimli filmi Kolombiya’nın toplumsal sorunlarına dair daha detaylı fikir edinmek isteyenlere tavsiye ediyorum.