SERHAT TUTKAL
Kolombiya tarihinde ilk kez solun adayı başkanlık seçimini kazanabilir
29 Mayıs pazar günü Kolombiya’da başkanlık seçiminin ilk turu gerçekleşecek. Her ne kadar hiçbir adayın ilk turda seçimi kazanmak için gerekli olan yüzde 50 oy oranına ulaşması beklenmese de anketler seçimin favorisi olan Gustavo Petro’nun ilk turda yüzde 40’ın üstünde oy alabileceğini gösteriyor. Petro seçimi kazandığı takdirde Kolombiya tarihinde ilk kez solun adayı başkanlık seçimini kazanmış olacak. Petro’nun eski M-19 (19 Nisan Hareketi) gerillası olması da başkanlık ihtimalinin uluslararası kamuoyunda ilgi çekmesinin sebeplerinden biri. M-19, 1990 yılında silah bırakarak yasal siyasete geçmişti.
KONGRE’DE SON DURUM
Kolombiya’da yasama organı seçimleri kısa süre önce, 13 Mart 2022 tarihinde yapıldı. Seçim sonuçlarına dair detaylı bir yazı yazmıştım fakat oyların birkaç kez tekrar sayılması sonucu sandalye sayıları değiştiği için Kongre’deki son duruma kısaca değineceğim. Kolombiya’nın yasama organları olan Senato’da ve Temsilciler Meclisi’nde mevcut duruma dair detaylı bilgi için yukarıda bağlantısını verdiğim yazıya bakılmasını öneririm.
Yasama organı seçimine katılım yüzde 47,43 oranında olmuştu, bu da 2018 seçimlerine kıyasla yaklaşık yüzde 1,5 oranında düşüş anlamına geliyor. Senato’nun 108 üyesi var. Bu sandalyelerin beşi 2016’da FARC ile imzalanan barış anlaşması nedeniyle FARC’ın kuracağı partiye ayrılmış durumda. 2021 yılında adını Comunes olarak değiştiren bu partinin 2018 ve 2022 seçimlerinde alacağı oydan bağımsız olarak iki dönem boyunca Senato’da ve Temsilciler Meclisi’nde beşer üyeyle temsil edilmesi kararlaştırılmıştı. Senato’da iki sandalye de yerli kontenjanı olarak ayrılmış durumda, yerli partilerinin göstereceği adaylardan en çok oyu alan ikisi bu şekilde Senato’ya giriyor. Bir sandalyeyse başkanlık seçiminde ikinci sırada olan adaya ayrılıyor.
Kalan 100 senatör seçimle göreve geliyor. Bunların 20’si Gustavo Petro’nun Pacto Histórico (Tarihi Anlaşma) isimli sol ittifakından seçildi. Muhafazakâr Parti Senato’da 15 sandalye alırken, Liberal Parti 14 sandalye aldı. Yeşiller’in merkez sol-liberal ittifakı 14 sandalye, mevcut iktidar partisi Centro Democrático (Demokratik Merkez) 13 sandalye aldı. Diğer büyük sağ partiler olan Cambio Radical (Radikal Değişim) 11, Partido de la U (Halk İçin Birlik Partisi) 10 kişiyle Senato’da temsil edilecek. CJL (Özgür Adil Kolombiya) ve MIRA (Mutlak Yenilenme Bağımsız Hareketi) isimli köktendinci Evanjelik partilerin ittifakı da dört senatör çıkarmıştı. Pacto Histórico, Yeşiller, Comunes ve yerli partileri solda konumlandırıldığı takdirde Senato’nun belirlenmiş 107 üyesinin 40’ının solda olduğunu söyleyebiliriz. 2018’de, başkanlık seçiminde ikinci olarak senatör olan Petro’yu da eklediğimizde, 108 senatörün 27’si sol siyasetlere mensuptu.
Temsilciler Meclisi’nin üye sayısı 171’den 187’ye çıktı. Aslında bu meclisin üye sayısı Raizal halkına ayrılan kontenjanla birlikte 188’e çıkacaktı fakat yasal bazı sorunlar nedeniyle Raizal kontenjanı üyesi bu dönem Meclis’te temsil edilemeyecek. Daha önce burada Raizal halkına değinen bir yazı yazmıştım.
Temsilciler Meclisi’nin belirlenen 186 üyesinin (bir sandalye ikinci sıradaki başkan yardımcısı adayına ayrılıyor) 33’ü Liberal Parti’den, 27’si Pacto Histórico’dan, 27’si ise Muhafazakâr Parti’den olacak. Yeşiller’in 17 sandalyesi var. Solun Temsilciler Meclisi’ndeki sayısını şimdilik 62 olarak hesaplayabiliriz, bir önceki seçimde 171 Temsilciler Meclisi üyesinin yalnızca 22’sinin sol siyasetlerden geldiği düşünüldüğünde solun büyük bir seçim başarısı kazandığı söylenebilir. Bununla beraber, Kongre’de çoğunluğun sağda olduğu, haliyle Gustavo Petro’nun seçimi kazanması durumunda sağ çoğunluklu bir Kongre’yle çalışmak durumunda kalacağı da akılda tutulmalı.
KOLOMBİYA’DA SON DÖNEM
Kolombiya’da son dönemin çok şiddetli geçtiği biliniyor. FARC ile barış anlaşmasının imzalandığı 24 Kasım 2016’dan bu yana 1369 toplumsal lider (aktivistler, insan hakları savunucuları, sendikacılar) ve 321 silah bırakan eski FARC militanı öldürüldü. Kolombiya, insan hakları savunucuları için dünyanın en tehlikeli ülkesi. Front Line Defenders’ın yayınladığı rapora göre dünya genelinde 2021 yılında öldürüldüğü tespit edilen 358 insan hakları savunucusunun 138’i Kolombiya’da öldürüldü.
2018 yılında aşırı sağcı eski başkan Álvaro Uribe tarafından desteklenen Ivan Duque’nin seçimi kazanmasından bu yana Kolombiya’da neredeyse her şeyin kötüye gittiğini öne sürmek mümkün. Bu dönemde Kolombiya’da çok sayıda eylem düzenlendi. Tüm kamu üniversitelerinin katıldığı 2018 ulusal eğitim grevi sırasında üniversite aktörlerine yönelik çok sayıda polis saldırısı gerçekleşmişti. 2019’da da devam eden eylemler sırasında 18 yaşındaki Dilan Cruz’un başkent Bogotá’da öldürülmesi sonrasında eylemler şiddetlenmiş, COVID-19 pandemisi nedeniyle duran eylemler 2020 Eylül’ünde Javier Ordóñez’in başkentte polis tarafından öldürülmesi sonrasında tekrar başlamıştı.
2021 yılındaki eylemler sırasında kaydedilen polis saldırıları Kolombiya için dahi alışılmamış bir boyuta ulaştı. Polisin çok sayıda bölgede gerçek mermi kullandığı eylemlerde 28 Nisan-28 Haziran 2021 tarihleri arasında 75 eylemci öldürüldü, 83 eylemci gözünden yaralandı ve 28 eylemciye cinsel şiddet uygulandı. Duque hükümeti göreve geldiği günden bu yana toplumsal tepkiyi bastırabilmek için her geçen yıl daha sık şiddete başvurdu. Kolombiya’daki şiddet ortamı dolayısıyla solun başkan adayı Gustavo Petro’nun ve başkan yardımcısı adayı Francia Márquez’in mitinglerde silahlı saldırı ihtimaline karşı kalkanlı güvenlikler tarafından korunduklarını ve zırhlar arasından konuşma yapmak zorunda kaldıklarını da belirtmek gerekiyor.
ADAYLAR
Her ne kadar seçime altı aday katılacak olsa da bu adaylardan ikisinin yüzde 1 oranında oy almaları beklenmiyor. O yüzden ben de diğer dört adaya öncelik vereceğim.
Solun adayı Gustavo Petro, 1990’da silah bırakarak yasal siyasete geçen M-19 isimli şehir gerillası örgütün eski militanı. Gabriel García Márquez’in Yüzyıllık Yalnızlık romanına atıfla kod adı olarak Kumandan Aureliano’yu seçen Petro 1985’te 25 yaşındayken tutuklandı. 1990 yılında yasallaşan M-19’den 1991 yılında Temsilciler Meclisi üyesi seçilerek yasal siyasete dahil oldu. Önce 1991’den 1994’e, sonrasındaysa 1998 yılından 2006’ya dek Temsilciler Meclisi üyesi oldu. 2006-2010 arasında senatörlük yaptı. 2011’de yüzde 32,22 oranında oy alarak Bogotá belediye başkanı seçildi. 2018 yılında başkan adayı oldu. İlk turda yüzde 25,08 oranında oy alarak ikinci tura kaldı fakat ikinci turda Duque’nin yüzde 54,03 oyu karşısında yüzde 41,77 oranında oy alarak seçimi kaybetti.
Petro’nun başkan yardımcısı adayı Francia Márquez siyah bir feminist. Henüz 40 yaşında, madenci bir aileden geliyor. Maden şirketlerine karşı bir aktivist olarak ülkede tanındı, 2019 yılında silahlı saldırıya uğradı. Petro’nun başkan adayı olduğu Pacto Histórico’nun ön seçimine başkan adayı olarak katılmış ve Petro’nun yaklaşık 4,5 milyon oyuna karşılık yaklaşık 800 bin oy alarak ikinci sırada kalmıştı. Kendi ittifakının başkan adayı olan ve 2018 başkanlık seçiminin ilk turunda oyların yüzde 23,78’ini alarak üçüncü sırada kalan Sergio Fajardo’nun ön seçimde 723.475 oy aldığı hesaba katıldığında Márquez’in başarısının büyüklüğü görülebilir.
Bu seçimde sağın önde gelen adayı Federico Gutiérrez oldu. Muhafazakâr Parti’nin ve Halk İçin Birlik Partisi’nin de üye olduğu sağ ittifakın ön seçiminde 2 milyonun üstünde oy alan Gutiérrez, kurucularından olduğu Creemos Colombia (İnanıyoruz Kolombiya) hareketinin adayıydı. Eski başkan Uribe’nin kontrolünde olan mevcut iktidar partisi Demokratik Merkez’in adayı Óscar Iván Zuluaga’nın anketlerde çok düşük oy alması üzerine Zuluaga adaylıktan Gutiérrez lehine çekilmişti. Gutiérrez mevcut iktidar partisinin dışında Liberal Parti ve Radikal Değişim yönetimleri tarafından da destekleniyor. Yani, Kolombiya’daki beş büyük sağcı partinin de desteklediği bir aday. Köktendinci Hristiyan partilerden MIRA tarafından da destekleniyor. Eski Medellin belediye başkanı olan 47 yaşındaki Gutiérrez uzun süre Halk İçin Birlik Partisi’nde çalışmıştı.
Gutiérrez’in aşırı sağcı bir aday olmasına rağmen başkan yardımcısı adayı olarak yıllarca Yeşiller Partisi’nde siyaset yapmış ve bu seçim döneminin başlarında da Fajardo’yu desteklediğini belirtmiş olan Rodrigo Lara Sánchez’i göstermesi merkez sağ seçmeni ikna etmeye yönelik bir hamleydi. Eski Neiva belediye başkanı olan Lara Sánchez, 1984 yılında Pablo Escobar’ın adamlarınca öldürülen liberal adalet bakanı Rodrigo Lara Bonilla’nın oğlu. Lara Sánchez’in başkan adayı olarak gösterilmesi, bu yılki yasama organı seçimlerinde ikinci parti olan Liberal Parti’nin desteğinin alınmasında önemli rol oynadı.
Sağın ikinci adayı Rodolfo Hernández bağımsız bir aday. 2015 yerel seçimlerinde bağımsız aday olarak Bucaramanga belediye başkanlığını kazanan Hernández seçime kendi kurduğu Yolsuzluk Karşıtı Yöneticiler Ligi’nin adayı olarak giriyor. Merkez sağın adaylarından Íngrid Betancourt’un adaylığını geri çekerek desteklediği Hernández, Kolombiya’nın zengin iş insanlarından. Başkan yardımcısı adayı Marelen Castillo Torres özel bir üniversitede rektör yardımcısı olan bir endüstri mühendisliği hocası, bugüne dek herhangi bir siyasal oluşuma katılmamıştı.
2018’de Yeşiller’in adayı olan, bu seçimdeyse küçük liberal ve merkez sol partiler tarafından desteklenen Sergio Fajardo da eski Medellin belediye başkanı ve Antioquia valisi (bölge yerel yöneticileri için kullanılan gobernador’u vali, şehir yerel yöneticileri için kullanılan alcalde’yi belediye başkanı olarak çeviriyorum fakat bu pozisyonların ikisine de seçimle geliniyor). ABD’de matematik doktorası yapmış bir akademisyen olan Fajardo 2018 başkanlık seçimlerinde ikinci tura kalmayı az farkla kaçırmıştı. Başkan yardımcısı adayı Luis Gilberto Murillo Urrutia, Rusya’da mühendislik okumuş siyah bir siyasetçi. Eski Chocó valisi olan Murillo, Juan Manuel Santos başkanlığında bir dönem çevre ve sürdürülebilir kalkınma bakanlığı da yaptı.
Her ne kadar yüzde 1’in altında oy almaları beklense de başkanlık seçimine katılacak olan iki aday daha var. Köktendinci Hristiyan Evanjelik aday John Milton Rodríguez ve aşırı sağcı Ulusal Kurtuluş Hareketi’nin (MSN) adayı Enrique Gómez Martínez. İki aday da aşırı sağcı seçmene hitap ediyor, aşırı sağcılarınsa büyük çoğunluğunun bu adaylar yerine Federico Gutiérrez’e oy vermeleri bekleniyor.
BARIŞ SÜRECİ
Silah bırakarak yasal siyasete geçen FARC’ın 2021’de adını değiştiren partisi Comunes, Petro’yu desteklediğini açıkladı. Petro yalnızca barış anlaşmasını desteklemekle kalmayan, aynı zamanda iç savaşın temel sebeplerinden olan toprak sorununu çözmek için tarım reformu yapılmasını da destekleyen ve kendi deyimiyle “toprağın demokratikleştirilmesini” savunan bir aday. Düşmanı ortadan kaldırma odaklı güvenlik anlayışını dönüştüreceğini, eşitlik temelli bir yaklaşımla güvenlik sorununu çözmeye çalışacağını söylüyor. Yine barış süreci çerçevesinde oluşturulan Özel Barış Mahkemesi’nin (JEP), Hakikat Komisyonu’nun ve Ulusal Tarihsel Hafıza Merkezi’nin (CNMH) faaliyetlerini destekleyeceğini belirtiyor.
Gutiérrez de barış anlaşmasından çekilmeyeceğini belirtti fakat mevcut başkan Duque’nin savaş politikalarını devam ettireceğini öngörmek mümkün. Duque döneminde CNMH’nin başına Kolombiya’da iç çatışma olmadığını, yalnızca terör sorunu olduğunu savunan tarih profesörü Darío Acevedo’nun getirilmesi Merkez’in çalışmalarına büyük zarar vermiş, atama sonrası izlenen politikalar CNMH’nin Uluslararası Vicdan Mekânları Koalisyonu üyeliğinin dondurulmasıyla sonuçlanmıştı. İçişleri Bakanlığı’nın mağdurlar biriminin başına binlerce insanın öldürülmesinden sorumlu paramiliter lider Jorge 40’nın oğlu Jorge Rodrigo Tovar’ın getirilmesi gibi faaliyetler Kolombiya’da barış sürecini büyük oranda baltaladı. 2020’nin başından bu yana Kolombiya’da toplam 231 katliamın gerçekleştiğine bakarak savaş politikalarının yıkıcı etkisini görebiliriz.
Her ne kadar Hernández ve Fajardo da barış anlaşmasına bağlı kalacaklarını açıklasalar da toplumsal barış inşası konusunda çok umut vermiyorlar. Çok sayıda cinayete karışan, eylemler sırasında gerçek mermi kullanan, eylemci kadınlara cinsel şiddet uyguladığı ve eylemcilerin gözünü çıkarmayı hedeflediği çeşitli olaylarda kanıtlanmış olan ESMAD isimli polis özel birliğini kaldırmayı savunan tek adayın Petro olması da bunu gösteriyor. Özellikle uyuşturucuyla mücadele adı altında havadan glifosat dökülmesini, bu uygulamanın kırsal bölgelerde tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin zarar vermesine ve köylüleri şehirlere göçmeye zorlamasına rağmen, destekleyen Hernández ve Gutiérrez’in barış inşa edebilmeleri pek mümkün görünmüyor. “Fracking” olarak bilinen, doğalgaz ve petrol gibi kaynakların çıkarılması için yeraltına yüksek basınçlı sıvı pompalanması uygulaması gibi doğa ve köylü düşmanı uygulamaları desteklemeleri de bu durumun göstergesi.
Her ne kadar Enrique Gómez hariç tüm adaylar ELN (Ulusal Kurtuluş Ordusu) gerillalarıyla görüşebileceklerini söylemiş olsalar da ELN’nin sağcı adaylarla görüşmesi pek muhtemel görülmüyor. Özellikle Venezuela’yla hiçbir biçimde diplomatik ilişki kurmayacağını açıklayan Federico Gutiérrez’in yeniden başkanlığa seçilmesi halinde ülkedeki savaş ortamının daha da derinleşeceği ortada.
BİTİRİRKEN
Gustavo Petro, Kolombiya’nın ilk solcu başkanı olabilir. En azından ilk turu birinci sırada bitireceğine kesin gözle bakılıyor, birçok ankette yüzde 40’ın üstünde oy alıyor. Birkaç hafta öncesine kadar ikinci turdaki rakibinin Federico Gutiérrez olmasına kesin gözüyle bakılıyordu fakat son dönemde Rodolfo Hernández’in anketlerde yükseldiği görülüyor. Son başkanlık seçimi tartışmasına katılmayan Hernández kendini sistem karşıtı, mevcut siyasi elitin dışında bir aday olarak göstermeye çalışıyor. Bu kadar zengin bir iş insanının siyasi elitin dışında olması her ne kadar ihtimal dahilinde olmasa da bu söylemin bazı vatandaşların oy tercihlerini etkilediği görülüyor. Ben, Hernández’in yüzde 20’ye yakın oy alabileceğini, hatta belki yüzde 20 oranını da geçebileceğini ama ikinci tura kalan sağcı adayın Gutiérrez olacağını düşünüyorum. Sağ partilerin tamamının Gutiérrez’i destekliyor olmasından dolayı, Hernández’in alacağı oy oranının Kolombiya sağ partilerinin seçmen üzerindeki etkisini göstereceğini söyleyebiliriz.
Geçen seçimde yüzde 23’ün üstünde oy alan Fajardo, ikinci turda Petro’yu desteklemek yerine beyaz oy çağrısı yapmıştı. Kolombiya’da seçimi beyaz oy kazandığı takdirde seçimin farklı adaylarla tekrarlanması gerekiyor. Her ne kadar ikinci turdaki beyaz oy oranı yüzde 4,2’de kalmış olsa da Fajardo’nun bu çağrısının Petro’nun oy oranı üzerinde ciddi manada olumsuz etkisi olduğunu düşünen iktidar karşıtı seçmenlerin birçoğu bu çağrıdan dolayı Fajardo’yu suçladı. Duque dönemindeki eylemlere açık destek vermemiş olması da muhalif aktörlerin çoğu için Fajardo’nun imajına zarar verdi. Bu seçimde alacağı oy oranının yüzde 10’a dahi ulaşması beklenmiyor.
Santos döneminde alınan kararla Kolombiya başkanlarının görev süresi tek dönemle sınırlandırılmıştı. Bu yüzden mevcut başkan Duque tekrar aday olamıyor. Desteklediği aday olan Hernández’in seçilip seçilemeyeceğini ikinci turda göreceğiz. Kolombiya’da büyük sermayenin önemli bir kısmı 1964’ten beri devam eden iç savaş ortamını kârlı bulmaktaydı. Sağ aktörlerin paramiliter gruplarla, uyuşturucu kartelleriyle, uluslararası sermayeyle ve bölgenin en etkili aktörü olan ABD hükümetiyle olan ilişkileri göz önüne alındığında Petro’nun seçilmesinin zor olduğu düşünülebilir. Fakat özellikle Şili ve Peru seçimlerinin bölgedeki etkisi burada hafife alınmamalı.
Bir önceki seçim “Petro seçilirse Venezuela olacağız” propagandasıyla Petro’ya karşı çıkan sağ aktörlerin bu türden söylemleri bugün eskisi kadar alıcı bulmuyor. Kolombiya on yıllardır anti-komünizmin en güçlü olduğu ülkelerden olsa da Şili’de ve Peru’da göreve gelen sol başkanların uluslararası aktörlerle olumlu ilişkiler kurabildiklerini gören seçmenin her sol siyasetin Venezuela olmaya gitmediğinin farkına varmaya başladığını söyleyebiliriz. Seçimde iki eski Medellin belediye başkanı varken, yıllardır sağın kalelerinden sayılan Medellin’in mevcut belediye başkanının Petro’ya destek açıklaması yapmasını (ve ardından hukuksuz biçimde hükümet tarafından görevden alınmasını) düşündüğümüzde de Petro’nun programına sağ partilere oy veren seçmenin de destek verebileceği görülebilir.
Petro, programını sağcılaştırmak yerine sağ seçmeni programına ikna etme yolunu seçti. Yıllardır bu amaçla siyasi faaliyetler yürütüyor. Başta Liberal Parti olmak üzere çeşitli sağ partilerin üyelerinden Petro’ya destek açıklamaları geldi. Muhafazakâr Parti dahi Petro’yu desteklediği iddiasıyla çeşitli yerel yöneticilerine soruşturma açtı. Bu koşullar altında Petro’nun seçilme ihtimali az değil fakat seçilemese dahi Kolombiya için çok büyük bir şeyi başardığı ortada, ilk kez sol bir aday, üstelik sol bir siyasi programla, seçimlerin ilk turundan birinci sırada çıkacak. Belki başka ülkelerde de kendini solda konumlandıran aktörler sağ seçmene mal satmaya çalışan esnaf ağzıyla yaklaşıp onların duymak istediğini düşündükleri şeyleri söylemek yerine sağ seçmeni ciddiye alıp onları kendi programına ikna etmeye çaba harcarsa orta vadede benzer başarılar gösterebilir.
Bir film önerisi: Babasından miras kalan eski binada kira vermeden yaşayan yoksul insanları binadan atmak isteyen zengin bankacıya karşı halkçı bir avukat ve köşesine çekilmiş eski bir gerilla önderliğinde birleşerek mücadele eden bina sakinlerini anlatan, Türkiyeli izleyicilerin izlerken eski Yeşilçam filmleri tadı alacağını düşündüğüm, La estrategia del caracol (Salyangoz Stratejisi) isimli 1993 yapımı filmi Kolombiya’yla ilgilenenlere öneriyorum.