Kolombiya’da Clan del Golfo isimli paramiliter grup 5 Mayıs’ta silahlı grev ilan etti. Silahlı grev işyerlerinin açılmaması ve ulaşım faaliyetlerinin durdurulması anlamına geliyor. Grup silahlı grev kararını ihlal ederek sokağa çıkan vatandaşlara ve dükkanlarını açan esnafa çok sayıda saldırı düzenledi (aynı saldırıların süpermarket zincirlerine yönelmediğini de not etmek gerek).
Kolombiya’nın 32 idari bölgesinden 11’inde silahlı grev çerçevesinde paramiliterlerin saldırıları gerçekleşti. 5-10 Mayıs tarihleri arasında paramiliterler Savunma Bakanlığı’nın açıklamasına göre en az altı kişiyi (üç sivil, iki asker ve bir polis), Kolombiya Özel Barış Mahkemesi’nin açıklamasına göreyse en az 24 sivili öldürdüler.
Silahlı grevin gerekçesi olarak örgütün 23 Ekim 2021 tarihinde yakalanan Otoniel lakaplı lideri Dairo Antonio Úsuga David’in 4 Mayıs’ta yargılanmak üzere ABD’ye gönderilmesi gösterildi.
CLAN DEL GOLFO
Los Urabeños (Urabálılar), Clan Úsuga (Úsuga Klanı) ve Autodefensas Gaitanistas de Colombia (Kolombiya Gaitancı Özsavunma Birlikleri – AGC) olarak da bilinen Clan del Golfo isimli örgüte değinmeden önce Kolombiya paramilitarizmine dair kısaca bilgi vermek gerekiyor. Konuya ilişkin detaylı bilgi sahibi olmak isteyenlere bu yazıyı da okumalarını öneririm.
Kolombiya’da paramilitarizmin kökleri çok eskiye, 1946-1958 yılları arasında gerçekleşen La Violencia isimli iç savaşa dayanıyor. Liberal Parti ve Muhafazakar Parti üyeleri arasındaki bu iç savaş döneminde Muhafazakar Parti’ye bağlı silahlı gruplar ve büyük toprak sahiplerinin silahlı adamları iç savaşın ardından paramiliter örgütlere dönüştüler.
1965 yılında çıkarılan bir başkanlık kararnamesiyle yasallaştırılan paramiliter örgütler yasadışı ilan edilecekleri 1989 yılına dek Kolombiya’da kontrgerilla faaliyetlerin önemli bir parçası oldular (yasadışı ilan edilmelerinin ardından da bu faaliyetlere devam ettiler)... (Kolombiya İç Savaşı’na dair daha fazla bilgi için henüz ilk üç yazısını yazdığım Kolombiya’da Şiddetin Tarihi yazı dizisine bakılabilir)
Pablo Escobar’a karşı kurulan Los Pepes isimli örgütün liderleri olan Carlos Castaño ve kardeşleri 1994 yılında bölgesel bir paramiliter örgüt olan Autodefensas Campesinas de Córdoba y Urabá’yı (Córdoba ve Urabá Köylü Özsavunma Birlikleri – ACCU) kurmuşlardı. Castaño kardeşler 1997 yılında Autodefensas Unidas de Colombia (Kolombiya Birleşik Özsavunma Birlikleri – AUC) isimli paramiliter çatı örgütünü de kuracaklardı.
AUC’nin gelirinin büyük kısmı uyuşturucu ticareti kaynaklıydı fakat çokuluslu şirketlerden ve büyük toprak sahiplerinden de ciddi miktarda para alıyorlardı (örneğin Chiquita Brands International AUC’ye mali yardım yaptığı gerekçesiyle ABD’de yargılanmış ve 25 milyon ABD doları tutarında para cezasına çarptırılmıştır). Kolombiya tarihinin en büyük paramiliter grubu olan AUC ile Kolombiya Devleti arasında, 2002 yılında göreve gelen aşırı sağcı eski başkan Álvaro Uribe döneminde barış görüşmeleri başlatıldı. Barış görüşmesi adı altında 35.000 paramiliterin silah bırakmasının sağlandığı bu dönemde ilan edilen ateşkes 2002 sonu ve 2004’ün Ekim ayı arasında AUC tarafından en az 432 kez bozulmuştu.
Bir çatı örgütü olan AUC içinden çeşitli gruplar silah bırakmayı reddettiler. Los Urabeños bu gruplardan biriydi. FARC’ın silah bırakmasından sonra FARC’ın boşalttığı çok sayıda bölgeye de yerleşen bu uyuşturucu kaçakçısı/paramiliter örgüt Kolombiya’daki kokain ticaretinin önemli bir bölümünü kontrol ediyor. Örgütün lideri Otoniel ilginç biri.
16 yaşındayken Maoist gerilla örgütü Ejército Popular de Liberación’a (Halk Kurtuluş Ordusu – EPL) katılan Otoniel, EPL’nin 1991’de silah bırakmasıyla örgütten kopuyor. EPL’nin dahil olduğu barış sürecini desteklemediği için isyancı bir silahlı birlikle EPL’den ayrılan Otoniel ve abisi kısa sürede Maoist gerillalardan uyuşturucu ticareti yapan paramiliterlere dönüşüyorlar, 1996’daysa ACCU’ya katılıyorlar. Úsuga David kardeşler AUC’nin silahsızlanma sürecinde silah bırakmayı reddederek Urabá’ya giderek başta uyuşturucu ticareti olmak üzere faaliyetlerine buradan devam ettiler, 2008 yılında da Clan del Golfo’yu kurdular.
Abisi Juan de Dios Úsuga David’in 1 Ocak 2012’de Panama sınırı yakınlarında güvenlik güçleriyle girilen bir çatışmada öldürülmesi üzerine Otoniel örgütün başına geçti.
OTONİEL’İN ABD’YE İADESİ
Otoniel lakaplı Dairo Antonio Úsuga David 23 Ekim’de yakalanmasının ardından Özel Barış Mahkemesi’nde (JEP) yargılanabilmek için Hakikat Komisyonu’nda ifade verecekti. Kolombiya’da paramiliter örgütlerin faaliyetlerine dair en çok bilgi sahibi olan birkaç kişiden biri olabilecek Otoniel’in ifadesi güvenlik güçleri tarafından engellenmişti. 19 Şubat 2022’de Otoniel’in vereceği ifadeyi engellemeyi başaran Kolombiya hükümeti Otoniel’in JEP’e 64 kişilik bir işbirlikçi listesi sunmasını engelleyememişti.
Bu listede eski bakanların, belediye başkanlarının ve senatörlerin isimleri de vardı. Çoğu Kolombiyalı muhalif, anlaşma karşılığında konuşma niyetinde olduğuna inanılan Otoniel’in apar topar ABD’ye gönderilmesinin onu susturmak için yapıldığını düşünmekte.
Otoniel’in uyuşturucu ticaretinden yargılanmak üzere ABD’ye iadesinin ardından başlatılan silahlı grevin yalnızca ilk 4 gününde en az 180 aracın yakıldığını ve sokağa çıkma yasağına uymayan sivillerin işkence gördüğünü biliyoruz.
Özellikle Kolombiya’nın ikinci büyük şehri Medellin’de çok etkili olan silahlı grev birçok kırsal bölgenin kolaylıkla uyuşturucu ticareti yapan paramiliterlerin kontrolüne geçebildiğini gösterdi. Paramiliterlerin sokağa inmesi 29 Mayıs’ta ilk turu yapılacak olan başkanlık seçiminden bağımsız düşünülmemeli.
Clan del Golfo’nun ülkenin büyük şehirlerinden Armenia’da sol başkan adayı Gustavo Petro’nun siyasal ittifakı olan Tarihi Anlaşma (Pacto Histórico) için kampanya faaliyetleri yürüten 6 kişiyi kaçırması da haberlere konu olmuştu. Kolombiya’da her seçim öncesi belirli bölgelerde paramiliter grupların tehditleri ve saldırıları söz konusu olur, özellikle kazanma ihtimali güçlü olan sol adaylar söz konusu olduğunda. Hükümete tepki adı altında sokağa çıkan paramiliterlerin sol hareketlere saldırılarının artması ihtimali güçlü.
Tam seçim öncesi gerçekleşen paramiliter saldırıların sol siyasetleri korkutarak faaliyetlerine zarar verebileceğini, aynı zamanda güvenlikçi kaygılar nedeniyle kararsız seçmeni sağ adaylara yönlendirebileceğini paramiliterler de çok iyi biliyor olsalar gerek. Kolombiya Devleti’nin paramilitarizmle mücadelesindeki başarısızlıkta bu tip küçük hesapların rolünün olup olmadığını şu an için bilemiyoruz ama paramilitarizmin görünürlüğünü artırmasının mevcut hükümetin baskıcı politikalarını meşrulaştırmaya yaradığını görebiliyoruz.
BİTİRİRKEN
Paramiliter grupların ve uyuşturucu kartellerinin (çoğu kartel aynı zamanda paramiliter faaliyetlerde de bulunur) Kolombiya’nın bazı bölgelerinde hakimiyet kurduklarını söyleyebiliriz. 2022 yılında Kolombiya’da toplumsal lider olarak adlandırılan 59 aktivistin ve 2016 barış anlaşması sonrasında silah bırakan 17 eski FARC militanının öldürüldüğünü düşündüğümüzde paramiliter grupların ülkedeki etkisini görebiliriz.
2022 yılında gerçekleşen paramiliter faaliyetlere 10 Mayıs tarihinde, 30 Nisan’da evlendiği eşiyle balayına geldiği Kolombiya’da sahilde iki kurşunla öldürülen uyuşturucu ticareti uzmanı Paraguaylı savcı Marcelo Pecci cinayetini de ekleyebiliriz. Esas gelir kaynağı uyuşturucu ticareti olan Clan del Golfo’nun sendikacılara yönelik saldırıları da iyi bilinir.
Bu saldırılara bir örnek 2013 yılında Clan del Golfo’nun SINALTRAINAL (Gıda Endüstrisi İşçileri Ulusal Sendikası) üyesi Nestle işçilerine yönelik tehditleri ve ardından sendikacı Nestle işçisi Óscar López Triviño’nun 6 kurşunla öldürülmesi gösterilebilir. Kolombiya’nın büyük kamu üniversitelerinden Universidad del Valle’nin SINTRAUNICOL (Kolombiya Üniversite Çalışanları ve İşçileri Ulusal Sendikası) üyesi akademisyenlerin geçen yıl Clan del Golfo tarafından tehdit edilmeleri de Kolombiya’da haberlere konu olmuştu. Bu türden paramiliter örgütlerin güçlenmesinin Kolombiya muhalif aktörleri için korkunç sonuçları oluyor.
Uyuşturucu kartellerinin çoğu Latin Amerika ülkesinde gövde gösterisi yapabildiklerini, çeşitli bölgelerde hakimiyet kurduklarını biliyoruz.
Ne yazık ki bölge hükümetlerinin bu yönde çaba gösterseler bile sorunu çözmek için yapabilecekleri şeyler çok sınırlı. Dünyada yetiştirilen kokanın büyük çoğunluğu Kolombiya, Peru ve Bolivya’da bulunuyor. Üretim bu pazarlara yönelik yapılmadığı için kokain üretimi ve satışı bu ülkelerde yasallaşsa dahi sorunu çözmek mümkün olmayacaktır.
ABD, Kanada ve Avrupa kaynaklı kokain talebi bu kadar büyük olduğu müddetçe kokain ticaretinden ciddi gelir sağlanabileceği, bu imkan mevcut olduğu müddetçe de uyuşturucu kartelleriyle mücadelede tamamen başarı sağlanmasının mümkün olmadığı görülebilir. Kendilerini “gelişmiş ülkeler” olarak sınıflandıran ülkelerin uyuşturucu kartellerinin yarattığı sorunların çözümünde ön planda yer almaları gerekiyor çünkü sorunun kaynağı bu ülkeler.
Zengin ülkelerin yarattığı kokain talebi yüzünden Latin Amerika’da birçok ülkede korkunç şiddet olaylarının yaşandığı, uyuşturucu kartellerinin de etkisiyle bu ülkelerde insan onuruna yaraşır demokratik bir düzen inşa etmenin çoğu zaman mümkün olmadığı söylenebilir.
Uyuşturucu ticaretinden büyük gelir elde eden paramiliter grupların Latin Amerika’da neden oldukları yıkımın kısa sürede önüne geçilebilmesi için ABD ve Birleşik Krallık gibi kokain tüketicisi ülkelerin ya bir biçimde iç talebin önüne geçmeleri ya da kokain ticaretini yasallaştırarak kokain üreticisi ülkelerle yasal kokain ticaretine girişmeleri işe yarayabilir.
“Gelişmiş” ülkelerde kokaine talep olduğu müddetçe bu talebi karşılayacak örgütlerin kurulacağını ve bu örgütlerden doğacak zararın yüksek miktarda kokain üretilebilen tek coğrafya olan Latin Amerika ülkelerini etkileyeceğini öngörmek güç değil.
Bir film önerisi: Uyuşturucu ticaretinin Latin Amerika kırsal bölgelerinde yaşayan sivil halk üzerindeki etkilerini konu alan, 2021 tarihli Meksika yapımı Noche de fuego’yu (Yangın Gecesi) konuyla ilgilenenlere tavsiye ediyorum.
‘Otoniel’ lakaplı Dairo Antonio Usuga David, 2021'de yakalanmıştı. Manşetteki fotoğraf: DHA