Otoriter rejimler iktidarlarını ilelebet sürdürmek için dikensiz gül bahçesi isterler. Eleştiriden ve aykırı sesten hoşlanmazlar. Kültür ve sanatı sevmezler. Şarkılar, resimler, heykeller, karikatürler, sanatçılar yaratıcılıkları ile onlar için hep tehdittir. Bilim insanları hakikat yolcularıdır, bilim insanlarından hazzetmezler. Kendi etrafında seslerini bildikleri ile ezberletilmiş korolar oluştururlar. Seslerine âşıktırlar. Farklı seslere tahammül edemedikleri için zorun gücü ile insanın doğasında bulunan korkulardan beslenirler. Korkunun toplumsallaşmasını sağlamak için kurumları kişileri hedef seçerler , o hedef üzerinden topluma mesaj verirler.
İşte böyle baskıcı zamanlarda tarihsel sürecin içerisinde her alandan yükselen başkaldırılar insanlığın kolektif bilincine yerleşen binlerce eser ortaya çıkarır. O eserler zamanın ötesine geçen mücadelenin, rengi, sesi, belleği, rehberi haline gelir.
Korku iklimi ile süreci dizayn etme
Cumhuriyet’in 100. yılında gerçekleşecek seçimlere giderken, iktidar bir kez daha korku iklimi yaratarak süreci dizayn etmeye, ekonomik krizin can yakıcılığında iktidarın uygulamaları karşısında yan yana gelen kesimleri, toplumu, korku ortamı yaratarak psikolojik baskı altına almaya çalışıyor.
Gezi davasında altı ayı aşkındır hukuksuz şekilde tutuklu olanlar, işlerinden atılan meslek örgütü yöneticileri, yasaklı siyasetçiler, tutuklu gazeteciler, sansür yasası, Cumhuriyeti anmadan açıklanan programlar, resmi nikah yerine “meşru nikah”la verilen hutbeler, Türk Tabipler Birliği (TTB) ve Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) yasa değişikliğinin bir kez daha gündeme getirilmesi, TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın masumiyet karinesi ihlal edilerek tutuklanması, çelimsiz bacaklarla taşınan Klee’nin “Korku Maskesi” tablosunu hatırlatır bize.
Korkuya tanıklık etmek
Hitler döneminde eserler üreten Paul Klee eserlerinde iyimserlik ile kötümserlik arasında mekik dokuyan ruh halini renklerin harmonisinde dışa vuran bir ressamdır. Hitler döneminde hedefe koyulur. Eserleri ile dalga geçilir, gülünç bulunur. Klee’nin 102 eseri Naziler tarafından yok edilir. Klee’nin, Hitlerin iktidara geliş sürecindeki korku ortamını anlattığı “Korku Maskesi” tablosu tüm zamanlarda anlamını korumaya devam eder.
Klee’nin “Korku Maskesi” tablosunda devasa bir maske vardır. Maskenin büyüklüğünde korkuya tanıklık edersiniz. Tabloyu derinlemesine incelediğinizde maskenin arkasındaki gerçeklik ortaya çıkar. Maskenin arkasında kendisini gizleyen insanlar maskeyi taşımaktadır. Maskeyi taşıyan insanların güçsüz bacaklarında, korkuyu oluşturan gücün sahteliği açığa çıkar. Dokunsanız yıkılacak olan güç korku maskesiyle iktidarını sürdürmeye çalışır. Oysa gücü elinde bulunduranların en zayıf olduğu andır.
Cesaret gücün sahteliğinin ifşasıdır
Böylesi dönemlerde, toplumsal muhalefete düşen ise maskenin arkasında saklanarak, maskeyi taşıyan güçsüz bacakların sahte kudretini ifşa ederek cesareti büyütmektir. Basına sansür yasasının geçtiği, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin tüm Cumhuriyet kurumlarını neredeyse işlevsiz bıraktığı bir dönemde TTB ve TMMOB gibi bilimsel bilgisini halka sunan Cumhuriyetin köklü kurumlarının hedef alınması ise yeni değildir, sahte kudretin gösterisidir.
TTB ve TMMOB gibi Cumhuriyetin köklü kurumlarının hedef alınması tamda böyle bir korku iklimini yaratılmasının aracı haline getirilmiştir.TTB’nin iktidarın sağlığı ticarileştiren politikalarına karşı verdiği mücadele, şehir hastanelerinin deşifre edilmesi, pandemi sürecinde halkı bilgilendirmesi ve canhıraş gece gündüz çalışması, doktorların sağlık çalışanlarının özlük haklarına sahip çıkması, beyaz grevlerle birlikte, ettikleri yeminin izinde olmaları uzun süredir iktidarı rahatsız etmektedir.
TMMOB’nin, mimarlıktan planlamaya, peyzajdan, makineye, inşattan jeolojiye, elektrikten bilgisayara, ormandan ziraata, gıdadan meteorolojiye, fizikten kimyaya, gemiden gemi makineye; ülkenin tüm üretim gücünü eline bulunduran, topluma hizmet eden bünyesindeki 108 meslek disiplini ile ülke topraklarının talan edilmesine karşı verdiği mücadelenin, toplumun kılcal damarlarına kadar yayılması keza aynı şekilde iktidarı rahatsız etmektedir.
Bir Cumhuriyet organizması
24 meslek odası, meslek odalarına bağlı şubeleri, şubelere bağlı temsilcilikleri ve oda temsilcileri ile birlikte büyük bir örgütlenme olan TMMOB, kurulduğu yıldan bu yana halkın yararına politikaların yanında olmuş, bedel ödemiş, ama her durumda kararlılığından vazgeçmemiş köklü demokrasi geleneği olan bir Cumhuriyet kurumudur. Atatürk Orman Çiftliği’nde, Kaçak Saray’da, Kanal İstanbul’da Akkuyu Nükleer Santralinde, HES’lere karşı mücadelede, Kaz Dağları’nda İkizdere’de ve Gezi’de yaşam alanlarımızı yok etmek isteyenlere karşı verdiği mücadele, açtığı davalar iktidarın talanına engel teşkil etmiş, Cumhuriyet değerlerinin korunması mücadelesi toplumda karşılığını bulmuştur.
Uluslararası temsiliyetleri, Milli Prodüktivite Merkezi (MPM), Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, Internet Üst Kurulu, KOSGEB, Reklam Kurulu, Karayolu Trafik Güvenliği Kurulu, Türk Loydu Vakfı, Türk Akreditasyon Kurumu(TÜRKAK), Tüketici Konseyi, Ateşleyici Yeterlilik Belgesi Sınav Komisyonu, Ulusal Bor Enstitüsü (BOREN), Uygunluk Değerlendirme Kurulu temsiliyetleri ile bağlı odaların uluslararası temsiliyetleri ile her yere nüfus eden yaklaşımı ve bilgi birikimiyle TMMOB aynı zamanda bir Cumhuriyet organizmasıdır.
Bilimin iktidara yaslanması eşyanın tabiatına aykırıdır
Cumhuriyetin kurduğu sistemin iktidarlar eliyle yok edilmesi sürecinde, kamu kurumu niteliğinde meslek örgütleri gücünü Anayasanın 135. Maddesinden alan Cumhuriyet’in kurumsal denetim sigortalarıdır. Birçok kurumun denetim görevini göremediği sessiz kaldığı dönemlerde bile, TTB ve TMMOB gibi kamu kurumu niteliğinde meslek örgütleri, iktidarın kamu yararına aykırı politikalarını, gerçek yüzlerini ifşa ettikleri ve halkın yanında yer aldıkları için her dönemde hedef olmuşlardır.
İktidar, pek çok kez bu meslek kurumlarında kendi seslerini duymak için seçim süreçlerine müdahale etmiş, ancak başarılı olamamıştır. Çünkü bilimin iktidara yaslanması eşyanın tabiatına aykırıdır. Bilim yandaş tanımaz, iktidarın isteğine göre şekillenmez. Halil Cibran’ın dediği gibi ‘geri geri gitmez hayat, dünle oyalanmaz’.
İşte seçimlere doğru giderken iktidarın elindeki araçlarla, zorun gücüyle, dezenformasyonla, trol orduları ile Cumhuriyetin yetiştirdiği çocuklarını, doktorlarını, mühendislerini, mimarlarını okumuş yazmış aydın insanlarını ve cumhuriyetin kurumsal örgütlerini topluma boğdurmak isteme hali topluma gösterilen korku maskesidir.
Tam da böylesi dönemlerde o korku maskesini taşıyan çelimsiz bacakların farkında olarak büyük fotoğrafı görmek, öfkeyle değil akılla hareket etmek hepimizin görevidir. Büyük bir dezenformasyon makinesine dönüşen iktidarın trenine binmeden, olayların ardındaki gerçeği görerek yönelim belirlemek, yaratıcı eylemlilik sürecini harekete geçirmek kaçınılmazdır.
Moral üstünlüğü Cumhuriyet'ten yana
Bugün 31 Ekim, yarın 1 Kasım, saltanatın kaldırılışının yüzüncü yılı… Cumhuriyetin 100. yılına, devrimin yıldönümleri sürecine girdiğimiz, moral üstünlüğünün Cumhuriyet’ten yana olduğu bir dönemdeyiz. Hiç kimsenin bizi demoralize edecek gerçek gücü yok. Korku Maskesi’ne karşı kullanacağımız tek şey Cumhuriyet’in bize sağladığı yurttaş aklımızla, yaratıcılığımızla, ezber bozmaktır.
Krizin can yakıcılığında, yoksulluğun, yolsuzluğun, işsizliğin ortamında iktidar dikensiz gül bahçesi istiyor. Yasama yürütme ve yargıyı etkisiz hale getirdi. TTB ve TMMOB ile son dayanakları etkisiz hale getirmek istiyor. Çünkü korkuyor. Ne yaparsa yapsın Atatürk’ü, laikliği, Cumhuriyet’i gençler, kadınlar milyonlar savunuyor.
Korku maskesini taşıyan çelimsiz bacakların görüldüğü bir dönemde, TTB ve TMMOB gibi Cumhuriyetin köklü kurumlarına sahip çıkmak geleceğimize Cumhuriyete sahip çıkmaktır.