Cumhur İttifakı ortakları "Yeni bir çözüm süreci yok" diyor. Ama 1 Ekim’den beri dillerinden “barış“, “kardeşlik“ kelimelerini de düşürmüyor.
DEM’e “uzatılan eli tutun“ çağrısı yapıyor.
MHP Lideri Devlet Bahçeli, Öcalan'a "Örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin" diyor.
Öcalan'ın yeğeni ve DEM Urfa Milletvekili Ömer Öcalan'ın İmralı'ya gideceğinden söz ediliyor.
İmralı ile birtakım görüşmeler yapıldığı iddia ediliyor.
AKP'ye yakın gazeteciler Öcalan’ın ev hapsinde tutulması gerektiğinden söz ediyor.
DEM Parti Eş Genel Başkanları cezaevinde eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve Selçuk Mızraklı’yı ziyaret ediyor.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Demirtaş ve Mızraklı’yı cezaevinde ziyaretinin ardından Doğu ve Güneydoğu turu planlıyor.
Buna rağmen Cumhur İttifakı yetkilileri de DEM Parti yöneticileri de ısrarla bir "müzakere" olmadığını söylüyor.
AKP’li Ali İhsan Yavuz’un o meşhur cümlesiyle söyleyecek olursak "Hiçbir şey olmasa bile kesinlikle bir şeyler oldu" ve olmaya devam edecek gibi görünüyor.
Cumhur İttifakı, Saray’da ne pişiriyor henüz tam olarak bilmiyoruz.
Ama ipuçlarını da yine Saray içindeki isimlerden alıyoruz. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, bir hafta önce Habertürk’te şöyle diyordu:
"Devlet uyguladığı ve istediği çözümü alamadığı yöntemleri devreye sokmaz. Benzer bir şekilde bir çözüm süreci asla gündeme gelmez. Terörle mücadeleye ilişkin devlet yapabileceklerini yaptı. Buradaki mesele; Türkiye'nin demokrasisini güçlendirmek açısından Türkiye içindeki diyelim ki DEM'in temsil ettiği kitlelerin taleplerini bu bütünlük içinde karşılamak açısından bir değerlendirme yapılacaksa yani siyaseten Türkiye bütünlüğü birliği üzerinden geliştirilmesi gereken yönler neyse onlara yönelik diyaloğu, ilişki ortamını oluşturmak meselesi."
Yani “Kürtlerin taleplerini değerlendirebiliriz“, “Diyalog ortamı oluşturabiliriz“ diyor Uçum.
Dün ise yazılı bir açıklama ile açıkça DEM’i tehdit ediyordu Uçum:
“Eğer DEM kendisine sunulan terör vesayetinden kurtulma imkanını sosyal ve siyasi açıdan değerlendirmezse veya bu imkanı kötüye kullanırsa o zaman TBMM’de DEM üzerinden yürütülen terör vesayeti hukuk yoluyla tasfiye edilir. Bu da kaçınılamaz bir gerçektir.“
Benzer sözleri Bahçeli’den de duyuyoruz. Cumhur İttifakı ortakları bir yandan DEM’e çağrı yapıyor, diğer yandan “terör vesayeti altında“ olmakla suçlayıp, aba altında sopa gösteriyor. Yani kapatmakla tehdit ediyorlar.
Peki tam olarak ne istiyor, Bahçeli’nin deyimiyle "nereye varmak istiyor" Cumhur İttifakı?
Çünkü DEM sözcüleri şimdiye dek kendilerine bir şey sunulmadığını ve hiçbir arka kapı diplomasisi de yürümediğini ısrarla vurguluyor.
Ne yazık ki yine açık ve şeffaf olmayan bir sürecin içindeyiz. Söz konusu Saray ve geçmiş deneyimler olunca büyük bir güvensizlik de söz konusu.
Ama şunu çok net biliyoruz ki Saray asla tek bir senaryo üzerinden yürümez. Adına ne denilirse denilsin yeni süreçte de öyle yapacağı açık.
Bir yanda Kandil, bir yanda İmralı, bir yanda DEM, bir yanda cezaevindeki Selahattin Demirtaş…
Nitekim şimdiye dek söylenenlerden ortaya şöyle bir sonuç çıkıyor:
Saray, ya Kürt hareketinin tüm ayaklarıyla ayrı ayrı temaslarda bulunuyor ya da öyle yapıyormuş gibi bir izlenim yaratıyor. Dolayısıyla Kürt hareketi içinde bir ayrışma ve çatışma çıkarmaya çalışıyor. Tıpkı daha önce denediği gibi.
Saray’ın neyin peşinde olduğunu bilmiyoruz ama istediğini alamazsa daha da sertleşeceğinin işaretlerini biliyoruz.
DEM de bunu görmüş olmalı ki eğer yeni bir süreç başlayacaksa Çözüm Süreci’nin aksine bu kez açık ve şeffaf yürütülmesi, toplumun gözünden kaçırılmaması ve hep birlikte bir araya gelerek tartışılması gerektiğini vurguluyor.
Dolayısıyla temkinli de olsa toplumda bir beklenti yaratan bu sürecin netleşmesi ve sonuca ulaşabilmesi için en büyük görev muhalefete düşüyor; özellikle de CHP’ye.
Özgür Özel, mesajını net verdi:
“Çatışmalar dursun, analar ağlamasın, Kürt kendini Türk'ten geri Alevi Sünni'den daha az eşit hissetmesin diye üstüne düşeni cesaretle yapacaklarını söyledi.“
Özel’in dolayısıyla CHP’nin meseleye bakışı ve sorunun çözümü konusundaki düşüncelerini belki Güneydoğu’daki temasları sırasında duyabiliriz.
Ancak şurası kesin ki CHP bu kez AKP’nin politikalarına teslim olmaz, mesele Kürtler olunca AKP-MHP’den aşağı kalmayan kendi partililerine yenilmez, yanlış yerlere savrulmaz ve sorunun çözümü için Kürtlerle ortak tutum almaktan kaçınmazsa barış için bir şans doğabilir.
Gerçek bir “cesaret sınavı“ bekliyor Özel Özel CHP’sini.