Evet hiç uzun teorik analizlere girmeden, yekten yazının başlığı olan soruyu soralım önce.
Velev ki önümüzdeki seçimlerde Mansur Yavaş aday gösterildi ve seçildi.
Kürtlerin uğruna 100 yıldır acı çektikleri talepleri konusunda nasıl bir ilerleme olacak?
Kişisel cevabımı vererek başlayayım. En ufak bir değişiklik olacağını düşünmüyorum.
Böyle düşünmeme sebep Mansur Yavaş’ın ortada taş gibi duran siyasi kariyeri.
MHP milliyetçiliği ve ülkücü gençlik içinde geçmiş bir hayat.
Bildiğimiz kadarıyla bu konuda bir pişmanlığı veya özeleştirisi de yok, ki olması da gerekmiyor kendi açısından. Sonuçta kendi içinde tutarlı bir fikrin (Türk milliyetçiliği) temsilcisi Mansur Bey.
CHP’de aday olması ise tamamen Ankara’nın şartlarına bağlı olarak CHP ve Mansur Bey arasındaki politik-simbiyotik bir ilişki.
Sonuçta gayet başarılı bir seçim süreciyle de tartışmasız olarak Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazandı ve sevilen, başarılı bir belediye başkanı oldu.
Mansur Bey’in milliyetçi geçmişi bugün AKP’ye aparat olmuş İslami soslu bir milliyetçilik de değil, en organik haliyle Türkeş çizgisi. Kendisi duruşu itibarıyla dürüst bir insan izlenimi veriyor ki öyle olması da muhtemeldir ancak baştaki sorumuzu tekrar edelim.
Kürtler neden radikal Türk milliyetçisi Mansur Yavaş gibi bir adaya Cumhurbaşkanlığı için oy versin? Sonuç olarak Ankara Belediyesini yönetmekle Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetmek çok farklı dinamikler barındırıyor.
Mansur Yavaş, anadilde eğitim meselesini çözmeyi mi vadediyor?
HDP’nin yüzde 70’lere varan oy oranlarıyla aldığı belediyelere kayyum atanmasına mı karşı?
Kürtlerin siyasi temsilcileri yıllardır olmayacak davalarla içerde. Bu konuda fikri ne?
HDP kapatma davası hakkında aklında suya sabuna dokunmak var mı?
Çözüm süreci denince aklına ne geliyor? Bunu bir ihanet olarak mı görüyor?
Ve en temel soru “Kürt sorunu” diye bir konunun varlığını kabul ediyor mu?
Bu soruları uzatmak mümkün ama meramı anlatmak için kâfi olduğunu düşünüyorum.
Bu konularda tek açıklamasını duyan oldu mu?
Denilebilir ki, “Ama Mansur Bey belediye başkanı, işini yapıyor. Bu konularda niye konuşsun?”
Evet doğru, bu kendi iş yapma biçimi olabilir ancak
Kürtler kendi yaralarını hiç mevzu bahis yapmayan birine karikatürize ederek soralım “Dinozor Parkı israfına son verdi” diye mi destek olacaklar?
Ya da Kürtler, Mansur Bey’in Ankara’nın alt yapı ve ulaştırma sorunlarına getirdiği çözümlere bakarak “Bunu yapan kesin Kürt meselesinde de bir şeyler yapar” mı diyecekler?
Özet olarak, Kürtler Mansur Bey iyi belediyecilik yapıyor ve çok güzel susuyor diye yüz yıllık kadim sorunlarını bir kenara mı bırakacaklar?
Öğrencilere yaptığı yurt yardımlarına bakıp “Öz yurdunda garip, öz yurdunda parya” gibi ana dillerinde eğitim almadan yaşamayı kabul mü edecekler?
Kimse kendisinden “Düğün evinin tefçisi, cenaze evinin yasçısı” gibi her konuda fikir beyan etmesini beklemiyor. Elbette asıl işi Ankara halkına adil ve ulaşılabilir bir belediye hizmeti organize etmek ama memleketin en temel meseleleri hakkında hiç konuşmazsa “niyet okumak” dışında bir seçenek kalmıyor. Niyet okuyunca da ülkücü geçmişiyle Kürtler için “yüreğe taş” basılsa da desteklenecek bir aday gibi durmuyor.
20 yıldır toplum her konuda kutuplaştırıcı dilden, her konuya müdahil bir Cumhurbaşkanından yorulmuş olabilir. Bundan dolayı birleştirici ve yumuşak mizaçlı bir lider tercih edebilir. Kuvvetle muhtemeldir ki Mansur Bey’in tercih edilmesi de ağırlıklı olarak bu nedenlere dayanıyor.
Mansur Bey seçilmeden önce Ankara’yı neredeyse Memlüklüler döneminden beri yöneten Melih Gökçek’in tarzının yarattığı bu yorgunluk da bunda etkili elbette. Melih Gökçek yaka paça Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığından atıldıktan sonra da bu tarzını sosyal medyada adeta bir trol olarak devam ettiriyor. Bu bile Mansur Bey’in vakur duruşuna daha bir değer katıyor.
Hatırlarsınız 7 Haziran’da AKP büyük bir yenilgiyle iktidarı kaybettiğinde Cumhurbaşkanı 4-5 gün ortalıkta görünmemiş ve hiç açıklama yapmamıştı. O dönem Cumhuriyet gazetesi efsane bir manşetle çıkmıştı “Türkiye kafasını dinliyor.”
Evet Türkiye’nin gerçekten de biraz sessizliğe ve şefkate ihtiyacı var. Koca bir toplum ebeveynleri tarafından hırpalanmış bir çocuk gibi.
Evet Türkiye biraz kafasını dinlemek istiyor. Bunun için de sakin mizaçlı ve bağırıp çağırmayan bir lider arıyor olabilir. Mansur Yavaş da bunun için biçilmiş kaftan gibi sunuluyor.
İşin ilginci bunu en ateşli öneren de MHP ve İYİ Parti milliyetçiliğinin kesmediği Türkiye’nin en sağcı siyasetçisi Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ.
Huzur getirecek diye önerilen kişiyi memleketin en huzursuz adamı öneriyor. Tuhaf değil mi?
Tek siyaseti mültecilere karşı oluşan toplumsal öfke dalgasına binip yükselmek olan Ümit Özdağ’ın partisi Avrupa’daki Nazi partileri gibi şaşırtıcı bir oy alabilir ama işte sorun şu ki böyle birinin önerdiği Mansur Bey’e Kürtler neden oy versin? (Mansur Bey bu açıklamayı doğru bulmadığını belirtti)
Peki Kürtler “biraz susalım, kafayı dinleyelim” diyen çoğunluğun “Tıp” oyununa katılmak istiyor mu?
Yoksa uzun yıllardır dedikleri gibi “Kürt meselesini ancak konuşarak çözülür” mü diyor?
Kürtlerin ihtiyacı olan en son şey susmak. Özellikle “Çözüm süreci” bittikten sonra artık ana akım medyada yok farz edilen Kürtler daha fazla konuşmak istiyorlar. En azından her gün inkarın kabuğuna bir kabuk daha bağlayan ve Kürtleri nefes alamaz hale getiren milliyetçi-ırkçı siyasete karşı meselelerinin daha fazla konuşulmasını istiyorlar.
Millet ve Cumhur ittifakı partilerinin çoğunun tüylerini diken diken eden “Çözüm süreci” Kürtlerin parti ayrımı olmaksızın yüzde 80’i tarafından destekleniyor. Kürtler aynen o dönemdeki gibi ve hatta bir üst aşamada meselelerinin konuşulmasını çözüme bir adım olarak görüyorlar.
Kürt meselesi konusunda ezberler dışında çözüm önerisi olmayan bir adaya Kürtler neden oy versin? Konu Ankara’da Tuzluçayır’a metro yapılıp yapılmaması değil ki…
Mansur Bey’in “suskunkuğu asaletinden geliyor” olabilir ancak Kürtlerin şu ara en son ihtiyacı olan şey suskunluk. Mansur Bey’le ilgili kısa bir basın taraması yaptığımızda da önümüze Kürt meselesiyle ilgili iki üç eski beyanı çıkıyor.
MHP'den Beypazarı Belediye Başkan adayı olduğu seçim döneminde kaydedilen görüntülerde şunları söylemişti:
"Mecbur muyuz Ağrılıyı, Diyarbakırlıyı seçmeye? Hasan Hüseyin Ceylan uğruna Ağrı’ya, Mardin’e Diyarbakır’a hizmet edecek insanları Meclis'e gönderemeyiz. Oylarınızın nereye gideceğini iyi hesap edin. Meclis'te ülkücüler olmazsa köpeksiz köyde değneksiz dolaşır gibi dolaşacaklar. Asla müsade etmeyeceğiz. Oylarınızın nereye gideceğini iyi hesap edin."
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş adaylık sürecinde çıktığı bir televizyon programında “Ben HDP’lileri terörist olarak görmüyorum. HDP’lilerin topluma kazandırılmasını düşünüyorum” diyerek HDP’lilerden büyük tepki görmüş ve özür dilemişti.
Bir de Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylık sürecinde piyasaya sürülen ülkücü gençlik zamanlarından bir videosu var. O video da muhtemelen CHP tabanını huzursuz edilmek için bulunmuştu.
Orada da “Deniz Gezmiş’i, hâkim katili Yılmaz Güney’i, terörist kör Eşber’i ve Yaşar Kemal’i kahraman ilan edip ülkücüleri mafya ve çete ilan eden azılılara soruyorum: Bu insanlar mı çete, yoksa siz mi çetesiniz?” Deniz Gezmiş’i, Yılmaz Güney’i kutsayan CHP’liler, evet sizsiniz çete” diyordu.
İleride belki olabilir ama şimdi Kürtler’in susan değil, bilakis konuşan bir Cumhurbaşkanı adayına ihtiyaçları var. Mansur Bey yazının başındaki sorular hakkında ne düşünüyor? Cevap verirse “Kürtler Mansur Yavaş’a oy verir mi?” sorusu da cevaplanmış olacaktır…
Gerisi siyasi zar atmaktan öte bir anlam ifade etmiyor.
Bosna’nın merhum lideri Alia İzzet Begoviç’in dediği gibi “Bu günler geçip her şey bittiğinde hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.”
Kürtler “O sesi” duymak istiyor.