Yakınlarını kaybeden, enkaz başında bir yardım eli bekleyen, aç bilaç soğuk havada kalan, “yalnız” bırakılan deprem bölgesindeki herkese başsağlığı, sabır ve şifa diliyorum. Afet görevlilerine, dört bir koldan dayanışma organize edenlere güç ve kuvvet...
Pazartesi haberi aldığımız andan itibaren hepimiz bir umut, bekledik.
Beklediğimiz bir mucizeden ziyade, tüm Dünya’dan yardım ve dayanışma çağrıları yükselirken yurttaşına, belediyelerine, tüm gönüllü ekiplere sahip çıkacak, yardıma ihtiyacı olan her yere ulaşacak şekilde organize edebilecek yöneticilerdi.
Bunun yerine öncelikle AKP ve MHP’li belediyelerin arandığını, muhalif belediyelerin ancak tepkiler sonrasında bir telefona layık görüldüğünü öğrendik.
AKP sözcüsüyse böylesine bir acıdan siyaset devşirmekte, “Cumhur İttifakı olarak” bölgede olduğunu ilan etmekteydi.
Üst üste iki deprem çok büyük ve elbette, her yere aynı anda ulaşıp herkesi kurtarmak mümkün değil. AFAD başta olmak üzere arama kurtarma çalışmalarının aralıksız sürdüğünü biliyoruz.
Kabul edemediğimiz ve etmememiz gereken gerçek, hazırlıksızlık. Bilimi yok sayan, liyakata değil eş dost kapitalizmine dayanan, dolayısıyla vatandaşlarının hayatını riske atan iktidar.
Devlet, 1999’da Marmara Depremi’nde yoktu. Dönemin siyasi partileri 2001 seçimlerinde silindi.
Aradan geçti 24 yıl. Ülkeyi sarsan, ölümlü başka depremler de yaşadık: Düzce (1999), Bingöl (2003), Van (2011), İzmir (2020), Elazığ (2020). Ama maalesef, akıllanmadık.
20 küsur yılda “kalkındık, zenginleştik, büyük Türkiye” derken kimin zenginleştiği, bu büyük acıyla bir kez daha suratımıza çarpıldı.
Bilimi, aklı yok saymanın sonucu
Yıllardır deprem uzmanları gelmekte olan depremlere, afet uzmanları afet yönetimindeki sorunlara, mimar ve şehir planlamacıları kaçak yapılara, depreme dayanıklı kentleşmeye, meslek odaları ve biraz bilgisi, birikimi olan herkes, denetim ve şeffaflığın aciliyetine dikkat çekti.
“Deprem bölgesine havalimanı, santral veya yapı yapmayın, kamu binaları başta olmak üzere yapılaşmayı denetleyin, afet anında değil hazırlığa öncelik verin, toplanma merkezi yok” diyenlere bırakın kulak vermeyi, saldırdılar!
Deprem ve kentleşme konusunda en çok uyarı yapan uzmanlardan biri, TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Mücella Yapıcı hapiste!
Üniversiteleri ve medyayı boşalttılar, kayyım atadılar, yapı denetimini özelleştirdiler, her gördükleri boş araziyi siyasi ve maddi rant için her türlü imarlaşmaya açtılar.
Depremde kamu binaları, havalimanları, yakın dönemde de yapılmış binalar büyük hasar gördü.
Kahramanmaraş’ta büyük deprem olacağını ÜÇ YIL önce söyleyen Prof. Dr. Naci Görür, kimsenin geçen sürede kendisiyle bağlantı kurmadığını açıkladı. Neden, çünkü Prof. Görür sus deyince susan, otur deyince oturan kuklalardan değildi.
Sadece bilim insanlarını, uzmanları ayıklamakla, umursamamakla, susturmakla kalmadılar.
Gazeteciler, doğru habere ulaşabilecekleri, susturulmamış yerel muhabirlere ulaşmaya çalıştı gün boyu.
Kabinede imar barışını konuşacaklardı
Yerelde muhabir kaldı mı derseniz, iktidarın baskılarına, cezalarına ve ekonomik zorluklara rağmen direnen birkaç isim haricinde onların da türü tükendi.
Elektriğe, internete ulaşılmazken radyo, böyle afetlerde hayatidir. 2016 darbe girişimi sonrası çok sayıda radyo kanalı kapatılırken frekansların çoğu tarikatlara, dini kanallara verildi.
Eğer deprem olmasaydı, Kabine toplantısında konuşulacak başlıklardan biri “imar barışı”ydı. Yine bir seçim öncesinde, 2018’de çıkarılan “imar barışı”, kaçak yapılara yol veren en vahim kararlardan biri.
Olsun, sandık oy dolsun!
Sayıştay raporlarına dahi yansıyan -ve buzdağının görünen ucu olan- belediyelerin yolsuzluklarına da geleceğiz elbet.
Sayıştay’ın 2022 raporuna göre Gaziantep Büyükşehir ve Şehitkamil Belediyesi'nden bir vakfa toplam 2.8 milyon lira bağışlandığı belirlendi. Vakfın adı gizlendi.
Pazartesi akşamı, halen Adıyaman ve Hatay’a yardım ulaşmamıştı.
Peki bu soğukta evsiz kalanlara “Millet Bahçesi”ni adres gösterip vicdanlarını rahatlatabilecekler mi?
Bu devasa yıkımın karşısında, utanma ve pişmanlık hissetme yetileri, onurları var mı?
Depremi ve depremde ölenleri yine Allah’a mı havale edecekler?