MİNE G. KIRIKKANAT VE KULLANIŞLI DEFANS

İktidarın bu süreçte Abdulkadir Selvi, Hilal Kaplan, Rasim Ozan Kütahyalı, Cem Küçük gibi formsuz forvetlerden çok, topu kaleden uzaklaştıracak başta Deniz Baykal ve Doğu Perinçek olmak üzere Hulki Cevizoğlu, Nedim Şener, Nihat Genç, Yılmaz Özdil, Metin Feyzioğlu gibi ulusol defans oyuncularına ihtiyacı var.

Son yıllarda siyaset denizi ne zaman AKP için fırtınalı esmeye başlasa, ulusolcu biri peydahlanır ve “Aynı dağın yeliyiz” edasıyla AKP’ye dalgakıran yaratır.

Bu yelin baş üfürükçüsü her daim Deniz Baykal’dır ama Mine G. Kırıkkanat da Allah’ı var, önemli bir rüzgâr gülüdür.

Mine hanım nefesini daha çok halkı küçümseyip “muhafazakâr öfkeyi” tetiklemek için kullanır.

Bu da her zaman AKP için şahane bir gollük muz ortadır.

Gol olur!

Mine hanım bir süre Fransa’ya gider yedekte bekler. Fransa’dan medeniyet güzellemesi yazıları yazar.

Sonra yine sahalara çıkar. Pozisyonunun gereği beklenen ortasını bir daha yapar.

Mine hanım iki gün önce olduğu gibi hala nefret ettiği sağcı İslamcı iktidara ulusol kanattan gollük ortalar yapmaya devam ediyor. 

Hiçbir şey tesadüfen olmuyor. Hayatın bazen gerçekten çok değişik karmaları var.

Geçen yazımda değindiğim Celal Şengör gibi fena halde asker sever.

Asker severliğini bir yazısında şöyle özetliyor: 

“Bizim ailede askerlik, baba mesleği olup ailenin istisnasız tüm erkek ceddi subaydır. Geleneği naçiz yazarınızın kuşağındaki tek erkek Volkan Bozkır (AKP Milletvekili, AB Bakanı, BM temsilcisi) bozdu ve diplomat oldu. Gelenek bozulmakla kalmadı, bitti. Artık belli, bizim oğullar da asker olmayacaklar. Çünkü Türkiye'de ordu bir sınıf değiştirme aracı, inanması zor ama doğru: Ordu Demokratik bir okuldur.”

27 Mayıs darbesine özellikle özel bir hayranlığı vardır. Bir zamanlar milli bayram olarak kutlanmasını hasretle anar. Tüm çıkışları gayet ırkçı ve sıradan insanları aşağılayıcı da olsa niye bilinmez, memleketin çoğu tarafından solcu bilinir.

2005 yılında Radikal gazetesinden atılmasına sebep olan satırlar ancak 1990’larda Güney Afrika ırkçı rejimini destekleyen bir gazeteci tarafından kaleme alınabilirdi ama o hala solcu diye sunar kendini:

“Don paça soyunmuş adamlar geviş getirerek yatarken, siyah çarşaflı ya da türbanlı, istisnasız hepsi tesettürlü kadınlar mangal yellemekte, çay demlemekte ve ayaklarında ve salıncakta bebe sallamaktadırlar. Her 10 metrekarede, bu manzara tekrarlanmakta, kara halkımız kıçını döndüğü deniz kenarında mutlaka et pişirip yemektedir. Aralarında, mangalında balık pişiren tek bir aileye rastlayamazsınız. Belki balık sevseler, pişirmeyi bilseler, kirli beyaz atletleri ve paçalı donlarıyla yatmazlar, hart hart kaşınmazlar, geviş getirip geğirmezler, zaten bu kadar kalın, bu kadar kısa bacaklı, bu kadar uzun kollu ve kıllarla kaplı da olmazlardı!

İktidar bu berbat kelimelerin içinden işine yarayacak “türban” kısmını seçer ve kendi mangalını harlamaya devam eder. Ulusol kanattan Mine yine asistini yapmıştır.

Uzun zamandır pek sesi soluğu çıkmıyordu.

AKP için soğuk rüzgarlar esmeye başlamıştı ve Mine yedek kulübesinden “Beni oyuna alın” diye seslendi.

Nokta TV'den Devrim Hacısalihoğlu'nun programına konuk olan Mine Kırıkkanat, şöyle diyordu.

Bakın ne olduğunu söylemeyeceğim. Çünkü başım derde girer, benim başım da kıymetli. Kılıçdaroğlu ve ekibi hakkında çok kapsamlı bir dosya var. Çok can alıcı bir dosya, çok yakıcı bir dosya. Bu dosya yandaş basının elinde. Bende de var ama yandaş basın çıkaracak normal olarak, öyle söylendi bana. Ne içerdiğini söylemem.”

Hiç yakışmıyor Mine hanımın elit Frankofon tarzına. Le Monde veya Le Figaro’da gazetecilik böyle mi yapılıyor?

Ne dememizi bekliyor mesela; “Söylesene ya, meraktan çatlatma bizi” mi diyelim?

“Ölümü gör kimseye söylemeyiz” mi diyelim? 

Elinde dosya olup yüzde yüz doğru olduğuna eminsen çık açıkla.  Yoksa onun adı tam olarak operasyon gazeteciliğidir. Kılıçdaroğlu’nun seni tutuklayacak hali yok herhalde.

İktidarın bu süreçte Abdulkadir Selvi, Hilal Kaplan, Rasim Ozan Kütahyalı, Cem Küçük gibi formsuz forvetlerden çok, topu kaleden uzaklaştıracak başta Deniz Baykal ve Doğu Perinçek olmak üzere Hulki Cevizoğlu, Nedim Şener, Nihat Genç, Yılmaz Özdil, Metin Feyzioğlu gibi ulusol defans oyuncularına ihtiyacı var.

Mine G Kırıkkanat bu son çıkışıyla neden ve nasıl bir soluk aldırdı AKP defansına?

Çok basit; Kılıçdaroğlu “Kürt meselesini HDP ile çözebiliriz” dedi ve herkes eteğindeki taşı döktü.  

Mine G Kırıkkanat’ın saldırısını bu tetikledi. Çünkü Türkler onu bir deli ediyorsa Kürtler iki deli ediyordu.

Kürtler ‘medeniyetten nasibini almamış ilkel bir milletti’ kafasındaki formata göre.

1998’de verdiği bir röportajında Kürtler hakkında düşüncelerini gayet net ifade ediyor: “Ben Kürt kültürü hayranı değilim. Hatta göçebe menkıbelerinden oluşan sözlü bir yazının, ilkel tınılı gelenek ve göreneklerin, çağdaş anlamda kültür sayılmayacağını bile düşünüyorum” (22 Kasım ’98).

Çok hayran olduğu Fransa’da muhtemelen bu sözlerini Korsikalılar için söylese değil solcu sanılmak kuvvetle muhtemel Fransız faşistlerinin partisi Ulusal Cephe başkanı Marine Le Pen bile kendisini kınardı ama memleketimizde ulusolcular hala solcudan sayılıyor.

Yukarıda bahsettiğim “Biliyorum ama söylemem” gazeteciliğinde, şu lafları da ediyordu:

"Kılıçdaroğlu CHP’de kırmızı çizgi bırakmadı. Abuk sabuk insanları doldurdular, Atatürkçüleri dışladılar. Ahmet Altan'a ve Nazlı Ilıcak'a 'geçmiş olsun' dedi. Yani bu kadar da geniş mezhebi. Bu geniş mezhebe HDP'yi de dahil etmek istiyorlar şimdi."

Kılıçdaroğlu için “mezhebi geniş” ifadesini kullanmasını hiç deşmeyeceğim. O konuda Mine hanımı kendi dilinin altına sakladığı bilinçaltıyla baş başa bırakmak en iyisi. Mezhep ve Kılıçdaroğlu kelimelerini aynı cümle içinde kullanmanın yaratacağı etkiyi bilmediğini hiç sanmıyorum ki ilk nerede kim tarafından kullanılmıştı yan yana, hepimizin malumu.

AB değerlerine bu kadar düşman olup sürekli Avrupa medeniyetinden dem vurmak… Kürt meselesinin çözüm ihtimaline bu kadar düşman olup "Kesinlikle ben ne Türkçüyüm, ne Kürtçüyüm ne de milliyetçiyim. Diyarbakır’ı alır giderlerse hayır da demem. Ama Diyarbakır’ı alacakları çok belli. Çünkü Diyarbakır artık zaten bizim değil. Kürt olsam ben de dağa çıkardım" diyecek kadar nihilist takılmak için ancak böyle bir mutant ulusolcu zihne sahip olmak gerekir. 

Hasılı diyeceğim o ki…

Mine G Kırıkkanat, Nihat Genç’in hamsi seven Trabzonlusu değil ançüez seven Parislisidir ama ikisi de AKP dağının ılgıt ılgıt esen yelidir. Aynı şeye hizmet ediyorlar. Şikeci ortalar yapıyorlar.

Allah’ını seven defansa gelsin.

Köşe Yazıları Haberleri