Bundan 3 yıl önce sevgili annemi kaybetmiştik. Nehir kenarındaki köy mezarlığımızı yaban otlar tamamen kaplamış, yürümek bile zorlaşmıştı. Kardeşler olarak annemizin hayrına mezarlığı temizletelim dedik.
İki işçi bulduk ve çalışmaya başladılar. “İşçilerin 2 günde bitiririz” dedikleri iş uzadıkça uzuyor, sevgili proletarya ot biçmekten çok nehir kenarındaki alabalık lokantasında hoşça vakit geçiriyordu.
Bu işin böyle olmayacağını anlayıp başka bir çözüm düşünürken ablam “Belediyeye mi söylesek?” dedi.
Bir sessizlik oldu.
Uzun çok uzun zamandır devletten bir şey istemekten vazgeçmiş bir Kürt-Alevi köyünde enteresan bir öneriydi. Sonra bu öneriyi denemeye karar verdik. Hem denesek ne kaybederdik ki? “Ya gelmezler, sallarlar, belediye niye bizim köyün mezarını temizlesin” gibi birkaç haklı ezberden sonra ablam “Ben arayacağım" dedi ve belediyeye telefon etti.
Köyde iktidara çıkan oyla alınan hizmet arasında doğru bir orantı olduğu yıllarca tecrübe edilmişti.
AKP’li Kahramanmaraş Belediyesi 2 gün sonra işçileriyle gelip mezarlığı tertemiz yaptı.
Köy tabii ŞOK!
Adeta “köye bir film gelmiş, iklim değişmiş, Akdeniz olmuştu” desek yeridir.
Memlekette “kayırmacılığı” bundan zarar görenler bile öyle bir içselleştirmişler ki normal bir istek ve bunu devlet tarafından yapılması gerçekten şaşırtıcı olmuştu.
***
Nepotizm, “adam kayırma”, objektif ve adil olmayan şekilde yapılan ayrımcılık yapmak bu coğrafyanın en tarihsel arızalarından biridir. Yıllar içerisinde kanıksanmış ve tehlikeli bir normalleşmeye evrilmiştir.
Nepotizm kavramı Rönesans öncesi Papa'ların, nitelikleri ve eğitim düzeylerini göz önüne almadan yeğenleri için üst düzey kademelerde iş bulma çabalarına dayandığı söylenir.
Nepotizm Latince'deki “Nepot” sözcüğünden geldiği, İngilizcede ise "Nephew" (yeğen) olduğu birçok dil bilimci tarafından ifade edilmiştir. TDK bu kavramı arkadaş veya akraba kayırma" şeklinde açıklasa da günlük dilde iltimas, torpil, dayıcılık sözleri de kullanılır.
Dayıcılık mevzusunu rahmetli Mahsuni Şerif “Mamudo kurban” türküsünde şahane bir şekilde saza söze döker.
Kurban gelir payın yoktur
Haftan yoktur, ayın yoktur
Ankara'da dayın yoktur
Mamudo kurban niye doğdun?
***
Kayırmacılık 20 yıllık AKP iktidarının icadı olmamakla birlikte hiçbir zaman bu seviyeye çıkmamıştır.
Kamudaki ayrımcılığın kökleri ise çok eskilere dayanıyor.
Ayrımcılık yazılı olmayan “Türklük sözleşmesinin” net kurallarına göre belirlenir. İktidarın değişse de Alevi bir vali veya Ermeni bir bakan pek görülen bir durum değildir. Şu anda Türkiye’de 1 tane bile Alevi vali veya emniyet müdürü yoktur muhtemelen. (Evet 1) Bürokrasideki oranları ise nüfuslarına göre yok denecek kadar azdır.
Aleviler de zaten çok uzun zamandır bu sevdadan vazgeçmiş durumda. Mezarlığını temizletmek için bile devletten yardım istemeyecek hale gelmiş “Gölge etme başka ihsan istemem” ruh haliyle yaşamaktadır.
Kayırmacılık bugünden yarına çözülecek gibi de durmuyor. Biz dönelim asıl meselemiz olan “nepotizm” yani “dayıcılık” konusuna.
Kayırmacılık yıllar içinde toplum tarafından kabullenilmiş ve hatta geniş kesimler tarafından benimsenmiştir. Mesele yalnızca iktidarların haksız uygulamaları değil halkın bu meseleyi kafasında normalleştirmesidir.
Kayırmacılık, toplumsal sistemin hemen her alanında kendini gösterir.
Toplumda yaygın olan “tanıs¸ın varsa is¸in kolay”, “kimsen yoksa vay haline”, “adamım olur”, “dayım olur”, “hems¸erim olur”, “kirvem olur”, “akrabam olur”, “yakınımdır”, “köylümdür”, “ahbabım olur” gibi o kadar kabul görmüs¸tür ki kimse tarafından garipsenmez ve gayri ahlaki bulunmaz.
Bugün Türkiye’de Kartal İmam Hatip mezunu olmak Robert Koleji mezunu olmaktan daha geçer akçedir.
Toplumsal dokumuz ve kodlarımız gereği nepotizm/dayıcılık en önemli network biçimidir ülkemizde. Az ya da çok örnekleri tüm dünya da vardır ama bizdeki seviye ancak kabileden kavime yeni geçmiş toplumlarda görülebilir.
Eskilerin dediği gibi “kuş kendi cinsiyle uçmak ister” elbette. Bizdeki sorun sırf bu bağlar sebebiyle kuşu değil tavuğu uçurmaya çalışmak yani liyakatsizliktir.
Hukuk fakültesine baytar, konservatuara ilahiyatçı dekan atayacak kadar merkebin kulağına su kaçmış durumdadır. Memleket her zaman hukuksuzdu ama hiç bu kadar kuralsız olmamıştı.
Tek ölçme değerlendirme biçimi var uzun zamandır “Biz de mi?” bu “BİZ”in içeriği bazen değişse de yöntem hep aynıdır.
Türkiye’de banka yönetim kurullarına eski güreşçi atadılar da bir tane de bankacı çıkıp “N’oluyor?” demedi. Twitter’da 3-5 şaka yapıldı ve konu kapandı. Vaziyet aslında özetle budur.
Nepotizm en tepeden en aşağıya kadar bir saadet zinciri yarattığı için yarattığı toplumsal körlüğün anlaşılması uzun zaman alır.
Bugün Türkiye’de kayırmacılık iki şekilde ortaya çıkmaktadır: Kamuya girmek ve kamudan hizmet almak.
FETÖ, bürokrasiyi ele geçirdiği yıllarda kendileri için “örgüt nepotizmi” yaparak devletin tüm kademelerine kendi adamlarını yerleştiriyor, istemediklerine kumpaslar kuruyor ve sistemin dışına atıyordu. Bunları yaparken akıl almaz tezgahlar kurup adeta ince işçilikle çalışıyorlardı.
Yaptıkları alçakçaydı ama o tezgahı bir şekilde kanuna, kurala uydurup minareye kılıfı giydiriyorlardı.
Özellikle 15 Temmuz sonrası KHK ve Olağanüstü Hal ortamında iktidarın böyle “inceliklerle” kaybedecek zamanı yoktu. Cemaat soru çalarak kendi ağını kurarken hükümet “sözlü mülakatlarla” kendi ağını örüyor.
Bunun yarattığı sonuçlar ise liyakatlı olmayı değil bağlantılı olmayı önemli kılıyor. Yani “Ne bildiğin değil, kimi tanıdığın önemlidir” özdeyişi her geçen gün toplum tarafından daha çok benimsenir oluyor.
“Ankara’da dayısı olmayan” milyonlar ise her geçen gün kendi devletleriyle duygusal kopuş yaşıyorlar.
Özellikle son yıllarda yaşanan beyin göçünün en önemli tetikleyicisi ise şüphesiz ki kayırmacılıktır.
Türkiye de şu anda yaşanan nepotizmi bir piramit olarak düşündüğümüzde en üstte “aileden olmak” varken en altta Türk-Sünni-Müslüman olmak zemini vardır.
Yukarıdan aşağıya kabaca şöyle bir piramit yapabiliriz:
Aileden olmak.
Partinin çekirdek kadrosunda ve aile reisine yakın olmak.
Parti teşkilatından olmak.
Tercihen Karadenizli olmak (Rize, Trabzon 1 puan)
Makbul tarikatlardan olmak (Menzil, Hakyol, İsmailağa 1 puan)
Türkiye nepotizminin bu “5 ŞARTINI” tutturanın sırtı yere gelmez.
Şimdilerde artık AKP’deki kayırmacılığa ufak ufak isyan eden Adıyamanlı büyük düşünür Mehmet Metiner bundan 4-5 sene önce bir televizyon programında şöyle diyordu. “Biz inançlı insanlarız değil mi? Cuma namazına gittiğimizde her hafta hutbede ne okunur: 'Akrabalarını koru kolla' der."
Nepotizm bugünden yarına kurulacak bir sistem değildir.
Çaba, sabır, hile ve çokça da adaletsizlik gerektirir.
Bunu başardı:
Akrabaları Kollama Partisi....