TEZCAN KARAKUŞ CANDAN
ODTÜ ormanları, Ankara’nın yeşil aksında kente nefes veren en önemli vahalardan biri. ODTÜ’nün tarihsel geleneği, direnci ve emeğin ürünü olan bu ormanlar, her dönemde olduğu gibi yeniden hedefte.
Neoliberalizmin hiç doymayan rant iştahı büyüdükçe, ODTÜ’nün sağından solundan kemirme girişimleri, ağaç kesimleri, yollar ve tahsislerle orman bütünlüğünün aşındırılması gündemden düşmüyor. Rantın bitmeyen açlığıyla ODTÜ ormanları bir kez daha tehdit altında.
Ankara’da Çankaya Belediyesi Ahlatlıbel tesislerinin yanında yer alan Cemil Özgür Tuğla Fabrikası arazisi, ODTÜ ormanlarını yapılaşma tehdidi altına sokacak yeni bir rant projesi ile tekrar önümüzde.
1927 Bitlis doğumlu Cemil Özgür, çok küçük yaşlarda ticarete girer. 1950’lerden itibaren belediyeler ve bakanlıklarla büyük projeler yürütür. Ankara’ya yerleştiğinde küçük bir atölye ile başladığı işlerini büyütür; 1970’te Ahlatlıbel yakınındaki tuğla fabrikasını kurar. Fabrika 40 yıl çalıştıktan sonra 2010’da kapanır. Bugün üzerinde ranta konu edilen arazi işte bu fabrikanın alanıdır.
Cemil Özgür’e ayrıcalıklı imar
Parkorman Enerji Üretim ve Dağıtım Anonim Şirketi mülkiyetinde olan 26.500 metrekare olan Cemil Özgür Tuğla Fabrikası arazisi, 1994 nazım planlarında park ve rekreasyon alanı olarak belirlenir. Ardından Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu tarafından 3. derece doğal sit olarak tescillenir.
Gökçek döneminde 2007 yılında sit kararı kaldırılır, Emsal 2 ve yükseklik serbest kentsel servis alanına dönüştürülür. Plan notlarına gizli emsal içeren konut ve rezidans hakları eklenir. Çankaya Belediyesi’nin açtığı davayla plan iptal edilir. 2010’da alan yeniden 3. derece doğal sit statüsüne kavuşur. Danıştay 2012’de bu kararı kesinleştirir. Tıpkı Togo İkiz Kuleleri’ndeki gibi, yargı ‘planlara iliştirilmiş ayrıcalıklı imar haklarının kamu yararı taşımadığını’ yine burada da açıkça ortaya koyar.
Yargı ayrıca parselin Mogan-Eymir Havza Sınırı içinde kaldığını, hassas ODTÜ Ormanı ekosistemine komşu olduğunu belirterek, nüfus yükünün ve çok katlı yapılaşmanın mikro klimaya zarar vereceğini de tespit eder.
Rantın tarihsel taktiği
Türkiye’de rant projelerinin en bilinen yöntemi, yargının iptal ettiği planı küçük değişikliklerle yeniden getirmektir. İsim değiştirmek, fonksiyon değiştirmek, sit derecesiyle oynamak… Yargı “Hayır” der, rant çevreleri hiç bıkmaz ve “Bir daha deneyelim” diyerek geri döner. ODTÜ ormanları da tam olarak bu döngünün ortasındadır.
Bu nedenle tüm yargı kararlarına rağmen alan üzerindeki rant baskısı bitmez. 2016’da Çevre Şehircilik Bakanlığı sit derecesini yine kaldırır ve Emsal:1.40’lık gelişme konut alanı tanımlar. Karar yargıya taşınır. Yargı, alanın Ankara’nın rekreasyon ihtiyacına cevap vereceğini, konut yapımının kamu yararı taşımadığını belirterek yapılaşma isteğini iptal eder. Karar 2023’te kesinleşir.
Rant geri adım atmaz
Yargı ne kadar açık konuşursa konuşsun, her iptalden sonra aynı proje başka bir adla yeniden ısıtılır. 1 Aralık 2025’te Çevre Şehircilik il Müdürlüğü’nde askıya çıkan yeni plan bu yeniden ısıtmanın adıdır. Bu kez arazinin yine 3. derece doğal sit statüsü kaldırılarak “ticaret alanı” ilan edilir.
Karma kullanım olmadı, konut olmadı, şimdi de ticareti deneyen bu zihniyet, ODTÜ ormanının çeperinde bir gedik açarak Ankara’yı geleceksizleştirmeye çalışmaktadır. Yargı “İzin vermiyoruz” derken rant hukuk tanımaz, geri adım atmaz, yargının arkasından dolanır, zaman kazanır, vazgeçmez. Bu tekrar eden rant döngüsünde hedef bellidir: Toplumu yormak, mücadeleyi gevşetmek, hatırlama gücünü zayıflatmak ve sonunda “kaçınılmazmış” gibi göstermek. Ama nafile… Fikri takip yapmak, hatırlamak ve hatırlatmak bu kaçınılmazlığı kırar.
Kurum görüşlerinde farklılık
Planlama sürecinde 18 kuruma görüş için yazı yazılır. Bu kurumlar içerisinden aykırı ses Çankaya Belediyesi, Ankara Büyükşehir Belediyesi ve ilginç bir şekilde Çevre Şehircilik ve İklim Bakanlığı İl Müdürlüğü’nden gelir. Üç kurumun da ortak noktası, planlama sürecinde mahkemenin verdiği iptal gerekçelerinin dikkate alınmasıdır.
ODTÜ Ormanı Ankara’nın iklim dengesinin, ekolojik sürekliliğinin, hafızasının ve kamusal yaşamının omurgasıdır. Ormanın çevresi 1., 2. ve 3. derece doğal sit alanıdır ve bu alan, ODTÜ Ormanı’nın nefes koridorudur.
Yeni imar planı değişikliği ile bölgeye 9 katlı ticari bir yapı, bir AVM kondurmak sadece bir bina yapmak değildir. ODTÜ ormanı sınırını fiilen bozmak, sürekliliği kırarak, ekosistemde gedik açmaktır. O gedikten sızan rant arzusu bir kez yol bulursa o yolu genişletir. Bu yol açıldığında ODTÜ orman sınırında sit derecelerini değiştirme talepleri sıraya girmeye başlar, rantın açlığı ODTÜ ormanını kuşatır hale gelir.
Ankara için şimdi yeniden bir kez daha inatla…
Ankara’nın sağlıklı gelişimi için meslek odalarının açtığı davalarda yargı kararlarının defalarca arkasından dolaşılarak yapılan imar planı değişiklikleri, kentin nefesini yıllardır kesmektedir: Togo İkiz Kuleleri, Demirkafes, Akçalı Yapı Kooperatifi, Simpaş Konutları, Büyükesat Vadisi, İmrahor Vadisi, Atatürk Orman Çiftliği alanları ve daha niceleri…
Kentin matematiğini bozan, Ankara’yı yaşanmaz kılan, trafik yükü, altyapı yetersizliği ile kentin psikolojisini bozan tüm bu kararlar aynı zihniyetin ürünüdür.
Şimdi benzer bir süreç ODTÜ Ormanı’nın ekosistemini tahrip ederek yeni bir rant yapılaşması dayatmasıyla tekrar önümüzde duruyor. Oysa Ahlatlıbel tesislerinin yanındaki bu alan, Ankara’nın rekreasyon ihtiyacını karşılayacak en değerli potansiyellerden biridir.
Kamu yararı taşımadığı yargı kararlarıyla açıkça ortadayken, yıllardır ısıtılıp ısıtılıp dayatılan rant projelerine Ankara’nın teslim olmayacağı da aşikardır.
Bu, kentte yaşama, nefes alma ve rant politikalarına karşı çıkmak kent hakkımızdır.