Türkiye’de de dünyada da iktidarların ve kurulu düzenin keyfini kaçıracak eylemlere imza atan bazı isimler, “başkalarına ibret olsun” diye özel uygulamalar ve tartışmalı davalarla ağır bedeller ödemek zorunda bırakılıyor.
Onları rehin tutanlar, yeri geldiğinde, özgürlükleri daha da daraltmak ya da çıkarlarını tahkim etmek adına bu isimlerin geleceğine dair tasarruf hakkını yasaları istediği yöne esneterek kullanabiliyor.
Dünya gündemini sarsan haberlerin kaynağı, Avustralyalı bilgisayar korsanı ve yayıncı Julian Assange da böylesi bir sürecin odağında yer alan simgesel isimlerden biri.
Son 12 yılını kilitli kapıların ardında geçirdi. Sonunda hakkında casusluk davası açan ABD hükümetiyle özgürlüğü için bir anlaşma yaptı. Ancak bu anlaşma Batı’da ve oradaki basın özgürlüğü standardını kerteriz alan başka coğrafyalarda basın özgürlüğünün sınırlarını daraltabilir.
Esaretin bedeli: Assange neden hedefteydi?
16 yaşında Avustralya’da bir Commodore 64 ile bilgisayar korsanlığına girişen Assange, interneti bir para kazanma aracı olarak değil, insanlığa karşı işlenen suçların gün ışığına çıkarılmasına yarayan bir teknolojik altyapı olarak görenlerdendi.
Her bilgisayar, ağlarla birbirine bağlı olduğuna göre gizli bilgilere de bu ağ sayesinde erişip, onları kamu faydası için haber yapacak gazetecilere yine bu ağ üzerinden ulaştırmak mümkündü.
Assange gizli sızıntıları toplayan ve servis eden Wikileaks sitesini bu amaçla kurdu.
Irak’taki ABD işgali sırasında bir video oyun ekranı başındaki ergen oyuncular gibi teyitsiz bilgilerle sivilleri ve iki gazeteciyi öldüren saldırı helikopteri personelinin ve onları merkezden yönlendiren askerlerin konuşma kayıtları ve cinayetin video kayıtlarını yayınladı.
Küba’daki Amerikan Guantanamo üssünde tutulan terör şüphelilerine kötü muameleyi kanıtlayan talimatname, yine Irak’ın Felluce kentinde sivillerin öldürüldüğü kapsamlı Amerikan operasyonuna ilişkin belgeler de Wikileaks’de yayınlandı.
Irak ve Afganistan’daki Amerikan askeri operasyonlarına ilişkin belgeler sivil ölümleri ve
suikast timleri gibi sırları ortaya dökerken, dünyanın dört bir yanındaki ABD diplomatik misyonlarına ilişkin belgeler ise Amerikalı yönetici ve diplomatların dünyayı nasıl gördüğüne ilişkin mesajları,o güne kadar bilinmeyen ayrıntılarla gazetecilerin kullanımına açtı.
The Guardian, New York Times, Der Spiegel, El Pais, Le Monde gibi dünyanın en saygın gazeteleri bu belgeleri manşetten paylaştı.
Bu dönemde İsveç’te bulunduğu sırada iki kadına cinsel şiddet uyguladığı iddiasıyla açılan dava hem itibarını sarstı hem özgürlüğünü elinden aldı. Dava zaman aşımına uğrayıp düşecekti ancak Assange’ın sürgün ve hapis günleri böylece başladı. Önce 7 yıl Londra’daki Ekvador Büyükelçiliği’nde sığınmacı hayatı yaşadı, ardından oradan çıkarıldı ve yüksek güvenlikli cezaevine kondu. Wikileaks birbiri ardına dosya yayınlarken ABD kendisini casusluk suçuyla yargılamak üzere iadesini istiyordu. Gizli bilgileri sızdıran ABD ordusundaki er Chelsea Manning Başkan Obama’nın çıkardığı afla salınmıştı ama bu sızıntıların yayımlandığı Wikileaks’e darbe vurulmuş ve Assange’a hayat dar edilmişti.
Trump ile Hillary Clinton başkanlık için mücadele ederken Trump’ın lehine olacak şekilde Clinton kampanyasına dair kendisine sızdırılan e-postaları yayımlaması demokrat çevrelerde de popülaritesini azalttı ve kendisine “Rus ajanlığı” yaftası yapıştırıldı ama böylesi bir bağ hiç kanıtlanamadı.
En son 175 yıl hapis cezasıyla iadesinin istendiği ABD ile bir anlaşmaya vardığı duyuruldu. Londra’daki cezaevini ABD’nin Pasifik’teki toprağı Saipan Adası’nda kurduğu mahkemede prosedür gereği duruşmaya çıkmak için terk ettiğinde yıllar süren esareti de son buluyordu.
Özgürlüğün bedeli: ABD - Assange anlaşması
Assange’ın serbest kalması için koşul, hakkındaki 18 ayrı suçtan sadece birini, “ABD'nin gizli ulusal savunma belgelerini elde etmek için komplo kurmak ve ifşa etmek" suçunu işlediğini kabul etmesiydi. Anlaşma gereği cezaevinde geçirdiği süre göz önüne alınarak serbest bırakıldı.
Fiziksel ve ruhsal sağlığını tehdit eden ağır cezaevi koşulları böylece sona erdi. Yıllarca serbest kalması için kampanya yürüten dostları ve destekçileri özgürlüğünü kutlarken basın özgürlüğü üzerine küllenen bir tartışma yeniden alevlendi.
Devletin sırlarını kamu faydası için yayımlama faaliyetinin ABD Anayasası’nca koruma altında olduğunu söyleyen çok sayıda deneyimli gazeteci ve hukukçu var. Üstelik bunun küresel ölçekte bir basın özgürlüğü standardı olarak anıldığına da dikkat çekiyorlar.
The Guardian Gazetesi’nden Julian Borger, Assange’ın “yapmakla suçlandığı şeyler yani ‘gizli bilgileri elde etmek ve yaymak’, ulusal güvenlik alanında haber yapan gazetecilerin zaten geçinmek için yaptıkları şeylerdir” diyor.
ABD makamlarının yüz yıl sonra dirilttiği “casusluk yasasının” bu şekilde kullanılmasının Biden yönetiminin olası Trump yönetimine bir hediyesi olduğunu söyleyen de bir başka Guardian yazarı Trevor Timm. Timm’e göre artık gizli bilgileri yayımlayan gazetecileri casusluk suçlamasıyla yargılamak daha da kolaylaşacak.
Bu anlaşmanın askeri ve istihbarat üzerine konularda haber yapan gazeteciler üzerindeki olumsuz etkisine değinen bir diğer isim ise New York Times yazarı Charlie Savage. Savage yorumunda anlaşmanın, Amerikan tarihinde ilk kez, hükümetin gizli saydığı bilgilerin toplanması ve yayınlanmasının bir suç olarak kabul edildiği anlamına geldiğini belirtti.
“Her insanın bir kırılma noktası vardır”
Türkçe’ye “Esaretin Bedeli” adıyla çevirilen 1994 yapımı Shawsahnk Redemption adlı filmde etkileyici bir cezaevi öyküsü anlatılır. Yakın arkadaşı cezaevi yetkilileri tarafından öldürülen Andy (Tim Robbins) uzun bir ip istediğinde arkadaşları kendini asacağını düşünür ve Red rolündeki Morgan Freeman “herkesin bir kırılma noktası vardır” der. Gerçekten de yumuşak başlı Andy o kırılma noktasını aşmıştır ancak kendini asmayacak ve ipi kaçması imkânsız olarak görülen cezaevinden kaçmak için kullanacaktır.
Assange’ın kırılma noktasının ardından yola nasıl devam edeceğini zaman gösterecek. Ancak kesin olan şey, iktidar sahipleri ile onların kirli sırlarına erişip toplumu aydınlatmayı amaçlayanların mücadelesinin süreceği. Elbette bu mücadelede en yüksek güvenlik duvarları aşılacak ve kırılma noktası aşılan çoğu insan itaaet etmeyi seçerken bazıları da mesleklerini, özgürlüklerini hatta hayatlarını tehlikeye atma pahasına kurulu düzenin çarpık taraflarına isyan ederek mücadeleye girişecek.