Patinaj

Mehmet Özhaseki ve AKP’ye katılacak olan Kürşad Zorlu, Genel Başkan Yardımcısı olacaklar. Bakanlar arasında Ticaret, Çalışma ve Aile bakanları gidecek gibi.

Teknik bir terim patinaj ve araçlarla ilgili. Aracın tekerlerinin dönmesine karşın hareket etmemesini ifade ediyor. Yani motor çalışıyor, tekerler dönüyor ama araç olduğu yerde kalıyor. Bu kavramı siyasete taşımak istiyorum. Türkiye’de iktidarıyla, muhalefetiyle tam bir patinaj hali yaşanıyor, motor çalışıyor, tekerler dönüyor ama araba hep olduğu yerde kalıyor. Bakın bugünün dünden devam eden meselelerine, bir santim mesafe katedilmemiş, hepsi aynı yerde duruyor.

Memleketin son 40 yılına baktığınız zaman hep aynı şeylerin konuşulduğunu şaşırarak tespit edeceksiniz. Yüksek enflasyon, gelir dağılımındaki adaletsizlik, kadrolaşma, liyakatsiz atamalar, yargı bağımsızlığı, işsizlik, kalitesi sürekli düşen eğitim ve ulaşılamayan sağlık hizmetleri bir de değişmez gündem maddesi olarak Kürt sorunu ve bunun “terörle mücadele” olarak adlandırılması.

AKP 22 yıldır tek başına iktidarda. Son 10 yıldır da sistematik bir biçimde oyu düşüyor. Buna karşın Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçilmek için ihtiyacı olan oyu bir biçimde kurduğu ittifaklarla elde edebiliyor. İhtiyaç halinde kendisine de muhalefet eden bir parti AKP. Bu nedenle muhalefeti de sürekli olarak boşa düşürüyor.

Nebati’nin antitezi Şimşek

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, geçmiş ekonomi programlarını eleştirerek kendi ekonomi programının ortaya çıkardığı sonuçlardan övgü ile söz ediyor. Örneğin; kur korumalı mevduattaki miktar azaldıkça bunu başarı olarak açıklıyor. Oysa kendisinden önceki Bakan Nebati kendi icadı olan bu mevduattaki oran arttıkça bunu başarı olarak ilan ediyordu. Nebati’den önceki bakan damat Albayrak’ın “başarılı” dediği ekonomik hamleleri de Nebati üstü kapalı eleştirmişti ve bunu düzeltmeye gelmişti.

AKP iktidarında 8 Milli Eğitim Bakanı görev yaptı. Şimdiki Bakan Yusuf Tekin kendisinden önceki bakanları yok saymanın ötesinde hiçbir şey yapmadıklarını ya da her şeyi kötü yaptıklarını ima ederek kendi yaptıklarını bir “devrim” olarak anlatıyor.

İçişleri Bakanı bugüne kadar hiç mücadele edilmemiş gibi suç örgütlerine her gün operasyon üzerine operasyon yapıyor ve bunu bizzat kendi özel hesapları üzerinden açıklıyor. Adalet Bakanı sürekli olarak yargı reformu paketleri peşinde koşuyor. 22 yıllık iktidarları sonrasında haftada bir açıklamaları gereken reform paketlerine ihtiyaç duyan bir iktidar var ortada yani.

Eski bakanlardan sadece Süleyman Soylu ara sıra kafasını kaldırdığı için fark ediliyor. Eski bakanların hiçbiri ortalıkta yok. Mesela eski Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu en son kim nerede gördü? Ya da parlamentoda olmasına karşın Nebati neden ekonomi üzerine o teknik kavramla süslü konuşmaları yapmaz? Eski Milli Eğitim Bakanlarının Yusuf Tekin’e söyleyebilecekleri tek bir itiraz cümlesi yok mudur? (Hüseyin Çelik’in itirazlarını dile getirdiğini de not olarak düşelim. Hem de toptan iktidara karşı)

Erdoğan, “Kürt meselesi vardı, biz çözdük bitti” dedikten kısa süre sonra, Suriye’deki sıkıntılı durumu aşabilmek umuduyla, ihtiyaç duyulduğu için hem de fiili iktidar ortağı MHP’nin liderine Abdullah Öcalan’ın kapısını çaldırabiliyor. Aynı dönemde CHP’nin içindeki Kürt belediye başkanına dokunuyor, kent uzlaşısını hatırlatıyor. DEM’li belediye başkanlarının yerine kayyum atıyor, tutukluyor. Yetmiyor yolsuzluk iddiası üzerinden CHP içindeki en tartışmalı belediye başkanına operasyon çekiyor. (CHP’nin içiyle de oynuyor. CHP PM henüz karar almadan İmamoğlu tarafından hakkındaki iddialara karşın delege desteği nedeniyle aday olarak ilk açıklanan sonra da “pışık” yapılan isimdir Rıza Akpolat.)

Aralık ayında Suriye gündemiyle artan oylarını riske ediyor, asgari ücrete, emekli ve memur maaşlarına enflasyon altında artış yapıyor. Muhtemelen mart ayında maaş artış oranları nedeniyle kaybettiği seçmeni geri getirecek bir hamlesini de göreceğiz. Erdoğan siyaseti böyle planlı gidiyor.

İktidarın peşinde muhalefet

Muhalefet özellikle ana muhalefet cephesinin durumu hayli dramatik. Erdoğan hamle yaptıktan sonra refleks gösteren ve iktidar karşısında bir türlü doğru pozisyonu alamadığı için de peşine kendi partili kitlesini bile takamayan bir CHP var önümüzde. Kırmızı kart meselesi bunun en son belki en küçük örneği.

TRT’nin tek kanal olduğu dönemlerde daha sonra yayınlanmak üzere bant çekimler yapılırdı. Seyircili çekimlerde sanatçı şarkısını söyler ve bitirirdi. Hemen alkış gelmezdi. Kameralar seyirciye dönerdi, yönetmen işaret verirdi ve seyirci alkışlamaya başlardı. Bu alkış sonra şarkının hemen sonuna eklenerek yayınlanırdı. Şimdi ana muhalefetin durumu aynen bu. Erdoğan hamleyi yapıyor, muhalefet sonra devreye giriyor ve çıkıyor. Dramatik ama böyle.

Asal Araştırma’nın sonuçlarına göre halk sorunlarını hiçbir partinin çözemeyeceğini belirtiyor. Ankete katılanların yüzde 37,9’u bu görüşte. Yüzde 21,5’i ise bu sorunları üreten AKP’yi çözüm seçeneği olarak görüyor. CHP’nin sorunları çözeceğine inananların oranı ise yüzde 16.

Sorunlarını çözemeyeceğini belirttiği partilere halk, geçen yıl yani 2024’te seçim yılı da olması nedeniyle tam 6 milyar 682 milyon lira ödedi. Bu yıl halk cebinden bu partilere de 5 milyar 68 milyon lira ödeyecek. Bunun 2 milyar 16 milyonu mevcut sorunların üretim merkezi olan AKP’ye gidecek. (Bu arada AKP Genel Başkanı aynı zamanda devlet başkanı olduğu için her politik faaliyetinin maliyetini devlet karşılıyor. Bu rakamla harcamaları sınırlandırmayın.) Sorunları çözemeyeceğine inanılan CHP’ye ise 1 milyar 435 milyon lira, MHP’ye 570, İyi Parti’ye 548, DEM’e ise 499 milyon lira ödenecek.

Bakan loto günleri başladı

Erdoğan siyasetini hep uzun vadeli kurar. Bugün de aynısını yapıyor. AKP’nin kongresi şubat ayı sonunda. Parti yönetiminde değişikliler yapacak. Önce doğal olarak bu değişikliklerin radikal olacağına ilişkin bir beklenti yarattı. Bu sadece beklenti olarak kalacak. Mehmet Özhaseki ve AKP’ye katılacak olan Kürşad Zorlu, Genel Başkan Yardımcısı olacaklar. Beklentide çıta yüksek olsa da gerçekleşen öyle olmayacak. Zaten Erdoğan’ın güçlü bir parti organizasyonuna ihtiyacı da yok. Mevcut profili düşük yönetim ona yetiyor.

Bakanlar arasında Ticaret, Çalışma ve Aile bakanları gidecek gibi. Çalışma Bakanı’nın, asgari ücret ile maaş zamları konusunu iyi yönetemediği gibi bir temel eleştiri nedeniyle listeye dahil edildiği konuşuluyor. Bunlar beklenilenler. Konuşulanlar kısmı hayli dikkat çekici. Turizm en uzun görev yapan Bakan. Ona da teşekkür edilebilir. Menderes Türel bu makam için uzun zamandır bekletiliyor. Turizm Bakanı’nın değiştirilmesiyle birlikte bir başka “deneme yanılma” yöntemi de “yanılma” ile son bulacak. Sektörden isimlerin bakan yapılması.

Sürpriz olan ise Eğitim Bakanı’nın bile konuşuluyor olması. Yaptıkları işlerden hoşlanılsa bile o işlerin bu kadar tartışılmasından hoşlanılmıyor AKP’de. Ve Erdoğan gereksiz tartışmaların tarafı olmaktan hiç hoşlanmaz. Adalet Bakanlığına da yeni döneme uygun inisiyatif alacak bir ismin getirilmesi şaşırtıcı olmayacak. Bu 2 isim görevden alınırsa parti yönetiminde değerlendirilerek küskünlük de yaratılmayacak.

Bütün bunlar, o patinajın daha uzun süre devam edeceğinin de göstergesi. İktidarın aracında da muhalefetin aracında da. Patinaj artık fiili durumu anlatabilecek sıkı bir politik kavramdır. Aynı arabalardaki gibi, Erdoğan’ın patinajı yerinde kalmasını sağlıyor, CHP’ninki ise aracı hep geri götürüyor…

Köşe Yazıları Haberleri