Geçtiğimiz hafta, insanlık tarihinde önemli bir aşama olarak gösterilen iki kuruluş tarafından verilen iki ülke hakkında verilen kararlar, bizim de geleceğe umutla bakmamız için vesile oldu.
Teşbihte hata olmaz, insan hakları dersinde bir türlü istikrarı sağlamayan Rusya, kendi isteğiyle tasdiknamesini alarak, meşrebine daha uygun olarak ŞİÖ okuluna geçti. Macaristan’a ise, demokrasi dersindeki ev ödevlerini yapmadığı için, şimdilik karatahtanın önünde tek ayak üstünde dikilme cezası verildi.
Daha ilk günden itibaren “Bu çocuk okumaz” denilen Türkiye için de, okuldan alınıp bir sanata verilmesi düşünülüyor.
RUSYA ARTIK ÖZGÜR!
Evet, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden (AİHS) çıkarılacağını anlayan Rusya, atik davranıp kendi isteğiyle çekildiğini açıkladı. Bir anlamda, bundan böyle yoğurdunu bildiği şekilde yemekte özgür olacak. Yoğurdu üstüne başına dökerken, artık kimse ona “Biraz dikkat et!” uyarısında bulunamayacak.
Böylelikle, tepesinde Demokles’in kılıcı gibi sallanıp duran AİHS’in içerdiği maddelerden sorumlu olmanın yarattığı stresten uzak, huzur (!) içinde içinde bir ülke olacak.
Bir başka deyişle, kendi vatandaşlarının ‘yaşam hakkı’na karşı, artık saygılı olmak zorunda olmayacak.
Mahkemeleri yargılamada bulunurken adil olma yükümlülüğü taşımayacak, davalar sonsuza kadar uzayabilecek.
İfade özgürlüklerini istediği gibi kısıtlayabilecek.
Toplanma ve Örgütlenme Özgürlüğü'ne istediği sınırlamaları getirebilecek.
Vatandaşların özel hayatına müdahalede bulunup, ailelerin iç yaşamına karışabilecek.
İnsanların haberleşme özgürlüklerine saygı duymak zorunda kalmayacak.
Velhasılı Rusya, kendi sınırları içindeki eylem ve kararlarında artık kimseye eyvallahı olmayan bir ülke haline geldi.
Artık, hakları ihlal edilen vatandaşları soluğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde almayacak boyunlarını büküp, elleri koynunda kaderlerine razı olacaktır.
Ne kadar özgür bir ülke oldu değil mi?
Bu arada, AİHM’in 2020 yılında hükmettiği toplam 876 kararın, 185’i Rusya’ya aitmiş, aman efendim geçiniz.
Ve Rusya vatandaşlarının, halen bu mahkemede17 bin 450 başvurusu varmış, ne gam!
MACARİSTAN İÇİN SÜRPRİZ DEĞİL
Neredeyse aynı tarihlerde bir başka gelişme daha oldu, Avrupa Parlamentosu (AP) Macaristan'ın "Artık demokratik olarak yönetilmediğine" karar verdi.
Macaristan, anayasal ve seçim sisteminin işleyişi, hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı, yolsuzluk ve medyanın kısıtlanması konularında, bir süredir AB tarafından eleştiriliyordu.
AP tarafından yapılan açıklamada, "Akademik özgürlük, din özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, LGBTIQ hakları da dahil olmak üzere eşit muamele hakkı, azınlıkların yanı sıra göçmenlerin, sığınmacıların ve mültecilerin haklarının da" sorunlu olduğu ifade edildi.
Kararı duyan Macaristanlılar içinde de, zil takıp oynayanlar da olabilir.
DARISI TÜRKİYE’NİN BAŞINA MI?
O değil de, Rusya ve Macaristan için verilen bu kararları duyunca, bizim insanlarımız ne düşündü acaba?
Önemli bir çoğunluğun “Hadi İnşallah, darısı başımıza!” demiş olması, çok da şaşırtıcı olmazdı.
Şaşırtıcı olmazdı çünkü, ‘Sevr sendromu’ Türkiye’nin toplumsal bilinç altında her zaman tetiklenmeye hazır şekilde diri tutuldu. İçerde işler ne zaman kötüye gitse, Avrupa’nın Türkiye’ye karşı haset içinde olduğu ve kötülüğünü istediği, bir korku nesnesi olarak sürekli dolaşımda tutuldu.
İktidar partisi ve medyasının epeydir Avrupa'yı düşmanlaştırma politikaları sonuç veriyor, "Pahalılığın nedeni, başta Avrupa olmak üzere dış güçlerdir” söylemi inandırıcı bulunabiliyor.
HAK İHLALİNDE BİRİNCİ
Unutmamak lazım, Türkiye’nin sabıkası da Rusya’dan geri kalmayacak kadar bir hayli kabarık. AİHM’in kurulduğu 1959- 2020 dönemi arasındaki, en az bir insan hakkı ihlaline hükmedilmiş dava sayısında, Türkiye listede ilk sırada yer alıyor.
Arada geçen 61 yıllık süre içinde, Türkiye’ye karşı açılan davalarda en fazla ihlaline karar verilen konular ise adil yargılanma hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, mülkiyetin korunması, yargılanma süresi ve ifade özgürlüğü alanında olmuş.
Ve AİHM tarafından açıklanan bu rakamlar, insanların başını ellerine alıp düşünmesine değil, Avrupa’nın Türkiye’ye karşı beslediği husumetin göstergesi olarak algılanıyor.
Böylece her defasında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de Sevr’in yeni bir versiyonu, AİHM’in de düşman ülkelerin oluşturduğu mahkeme olarak görülmesi, yeniden yürürlüğe giriyor.
TÜRKİYE’Yİ BEKLEYEN AKIBET
Gel gelelim, özellikle son zamanlarda Türkiye’ye de uyarılar yapılıyor. Çok umursanmış gibi davranılmıyor ama, bu ikazlar yakında Rusya’nın uğradığı akıbeti işaret ediyor.
AİHM’den ayrılmadan önce, Avrupa Konseyi 15 Mart tarihinde Rusya'yı konseyden çıkardığını açıklamıştı. Rusya ise yaptığı ayrı bir açıklamada kendi kararıyla Avrupa Konseyi’nden çıktığını ilan etmişti.
Avrupa Konseyi aynı şekilde, Osman Kavala'nın serbest bırakılması kararını uygulamayan Türkiye için "ihlal prosedürü" başlattı bile...
Türkiye, böylece, 2010'dan bu yana Azerbaycan'dan sonra bu sürece tabi tutulan ikinci ülke oldu. Bakanlar Komitesi'nde yapılan oylamada, 35 ülke "ihlal prosedürü" başlatılmasına destek verdi.
Eğer bizi de Konseyden ve/veya AİHS’den çıkarmaları halinde, dünya ölçeğindeki itibarımızın Rusya ve Macaristan seviyesine inme ve izolasyon sarmalına girme ihtimalleri bir tehlike olarak çok uzağımızda görünmüyor.
Belki de, böyle bir deport kararını hamasete çevirmek ve caddelerde kutlama gösterileri için şimdiden hazırlıklar bile yapılıyor olabilir.
ÇOCUK ÜLKELER
Tembel öğrenciler için okula gitmemek, çocuk dünyaları içinde en büyük ödül olarak gözükür.
Sınıfın önünde tek ayak üzerinde durma cezası alan bazı çocuklar ise yüzlerindeki arsız bir gülümsemeyle, utanma duygusunu örtmeye çalışırlar.
Kimileri de, önündeki sırada oturan kızın ikide bir saçlarını çekerek, sınıftan atılmayı zorlarlar.