Rusya ile Ukrayna arasındaki nahoş ilişkiler, ABD’den gelen raporlarla yeni bir düzeye taşınıyor. ABD, istihbarat servisinden gelen raporlar çerçevesinde Avrupalı müttefiklerine “Rusya Ukrayna sınırını geçebilir” uyarısında bulundu. Basına açıklama yapan ABD yetkilileri işgal iddiasına sahip çıktı ve bunun birkaç hafta içinde gerçekleşebileceğini söyledi.
Kremlin bu iddiaları ABD histeri olarak ele alırken işgal hazırlıkları iddialarını reddetti. Gerçekten Rusya Ukrayna işgal edebilir mi? ABD bu iddiayı neden ortaya attı? Rusya’nın buna cevabı ne? Benzer sorular ışığında bu hafta merceği Rusya-Ukrayna ilişkilerine tutuyoruz.
UKRAYNA SINIRINDA HAREKETLİLİK
Bu hafta sonu ve pazartesi günü, New York Times, BBC, Bloomberg, Financial Times, The Economist gibi uluslararası pek çok yayın Rusya’nın Ukrayna sınırına askeri yığınak yaptığına dönük bilgileri haberleştirdi. Bu yayınların neredeyse tamamı ABD ve NATO’dan gelen istihbarat raporlarını temel aldı. Bu raporların hareketlilik iddiası doğru, Rusya güvenlik endişesiyle Ukrayna sınırında bazen tatbikat yapıyor, bazen de asgari yığınak. Sınıra yakın bölgelerin uydudan çekilmiş görüntülerinde tanklar görünüyor. Bu sayı bazen artıyor. Geçtiğimiz ay buradaki kuvvet sayısı 100 bin düzeyine çıktığında gelen eleştiriler uyarınca Rusya bu sayıyı azalttı.
Rusya Ukrayna’yı işgal edecek iddialarının gittikçe yankı bulması üzerine Rusya’dan açıklama geldi. Kremlin sözcüsü Dmitri Peşkov, işgal hazırlığı iddialarını “histeri” olarak gördüklerini söyledi. Benzer biçimde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin 18 Kasım’daki Dışişleri Bakanlığı Kurulu’nun Genişletilmiş Toplantısı’nda Ukrayna konusunda şunları söyledi:
“Batılı ortaklarımız Kiev'e modern ölümcül silahlar sağlayarak, Karadeniz'de ve sınırlarımıza yakın diğer bölgelerde kışkırtıcı askeri tatbikatlar yaparak durumu daha da kötüleştiriyor. Karadeniz ile ilgili olarak, çok ciddi silahlar taşıyan stratejik bombardıman uçakları devlet sınırımızdan sadece 20 kilometre uzaklıkta uçtuğu için bu durum belirli sınırların ötesine geçiyor”. Putin konuşmasında Minsk Anlaşması’nın uygulanmadığını, Normadiya Dörtlüsü’nden (Almanya, Fransa, Rusya, Ukrayna) Almanya ve Fransa’nın bu durumu önemsemediğini de hatırlattı.
Aslında Putin’in Karadeniz’deki durumu işaret etmesi sürpriz değil, peki ama neden?
KARADENİZ'DE NE OLUYOR?
Putin’in işaret ettiği Karadeniz’deki hareketlilik özellikle 2021’de dikkat çekici düzeye ulaştı. Önce İngiltere ile Rusya’nın adeta savaşın eşiğine gelmesi, ardından Haziran-Temmuz 2021’de Türkiye’nin de katılımcısı olarak yer aldığı NATO Deniz Meltemi Tatbikatı.
İlk olarak Rusya ile İngiltere arasında yaşanan gerilimi hatırlayalım. 23 Haziran’da İngiltere’ye ait bir savaş gemisi, Rusya’nın 2014’te ilhak ettiği Kırım karasularına girdi. İngiltere izni Ukrayna’dan aldığını iddia ediyordu. Öte yandan Rus Savunma Bakanlığı karasularını ihlal ettiği iddiasıyla İngiltere Kraliyet Donanması'na bağlı "HMS Defender" isimli İngiliz savaş gemisine uyarı ateşi açtığını duyurdu. Dahası Rusya, bir daha benzer bir olayın tekrarlanması durumunda gemiyi vurmaktan geri kalmayacaklarını ifade etti. İngiltere’nin Karadeniz’de gerilime neden olacak böyle bir eylemi gerçekleştirmesi, bilgisizlik ya da yanlıştan kaynaklanmıyor. İngiltere ilk olarak Rusya’nın ciddiyetini tarttı. İkincisi, Kırım’ın ilhakını tanımadıklarını fiili olarak gösterdi.
İngiltere’nin bu eyleminden sonra gelen NATO tatbikatı dikkat çekiciydi. NATO 1997’den bu yana Karadeniz’de Deniz Meltemi adıyla anılan tatbikatı yapıyor. Ancak bu yıl NATO üyeleri dışında tatbikata 14 NATO dışı devlet katıldı. Bu devletlerin (Avustralya, Brezilya, Mısır, Gürcistan, İsrail, Japonya, Moldova, Fas, Pakistan, Senegal, Güney Kore, Tunus, Birleşik Arap Emirlikleri). Ancak tatbikatın ev sahibi Rusya için teyakkuzda kalmak demekti: ABD ve Ukrayna. Tatbikata 32 donanma gemisi, 40 uçak ile 18 özel operasyon ve dalgıç ekibi katıldı. Bu ekipler hazırlanan 18 senaryoda savaş ve arama-kurtarma sahneleri canlandırıldı.
Rusya Dışişleri Bakanlığı açıklamasında, "Tatbikatın boyutu ve açık saldırganlığının hiçbir şekilde Karadeniz’deki güvenlik gereksinimleriyle örtüşmediği ve asıl amacının Ukrayna’ya silah ve askerî teçhizat sokmak" olduğu iddia edildi. Putin’in 18 Kasım’daki konuşmasında sınırımızın 20 km yakınında bombalar patlıyor demesinin nedeni de bu tatbikattı.
Dahası burada Rusya’nın NATO’ya ve Ukrayna’ya ilişkin yaklaşımı da ortaya çıkıyor. Karadeniz’deki bu adımların kendisine dönük, özellikle 2014’te ilhak ettiği Kırım’a yönelik mesaj içerdiğini biliyor.
Nitekim tam da bu hassas nokta uyarınca tatbikattan yaklaşık iki hafta sonra Montrö Sözleşmesi’nin uygulanması konusunda Türkiye’yi uyarmıştı. Bölgedeki askeri hareketlilik konusunda Türkiye’ye gelişmeleri yakında izliyoruz dedi. Ancak temel kaygısı çevrelenme.
İŞGAL Mİ KIŞKIRTMA MI?
Rusya’nın askeri tatbikatların kışkırtıcılığı bir yana endişelendiği asıl etken Ukrayna’nın NATO’ya üye olarak kabul edilmesi. Aslında SSCB dağıldığından bu yana özellikle 2000’lerden itibaren Rusya bu konunun kırmızı çizgisi olduğunun altını neredeyse her dış politika belgesinde hatırlatıyor. Rusya Gürcistan ve Ukrayna’nın NATO’ya üyeliğiyle çevreleneceğini düşünüyor. 2008’de Gürcistan’a girmesine neden olacak kadar da bu konuda hassas. Ukrayna ile 2013’te başlayıp 2014’e kadar uzanan savaş da bu hassasiyet gösteriyor. Nitekim Rusya’nın 2014’te Karadeniz jeopolitiği ve kendisinin güvenliği için hayati bulduğu Kırım’ı ilhakı bu konuda Rusya’nın bu konuda hiç de hafife alınmaması gerektiğini gösterdi. Hatırlanacağı gibi Karadeniz bölgesinde donandırma bulundurmak SSCB döneminden beri Rusya’nın riayet ettiği bir önlem. Moskova, Kırım’ın ilhakından önce Sivastopol’da donanma bulundurmak için Ukrayna ile enerji arzı ve indirimi içeren 10’a yıllık anlaşmalar yapıyordu. 2014’ten sonra bu değişti.
Ukrayna’nın NATO üyeliğine hazırlandığı bir sır değil, hatta Rusya geçtiğimiz Temmuz ayında yayınladığı ve Türkiye’yi uyaran bildirisinde Ukrayna’nın NATO üyeliği için gerekli hazırlığının Türkiye’nin yardımıyla yapıldığını ima etmişti. Bununla beraber Temmuz ayından buna Ukrayna ile ABD ve Batı arasından sıcak ilişkiler sürüyor. Benzer biçimde 23 Ağustos’ta 40 devletin katılımıyla yapılan Kırım Forumu’nun itici aktörü ABD’di.
Bu gelişmeler ışığında Avrupa ile ABD’nin Minsk Anlaşması veya Normaniya Dörtlüsü gibi çözüm süreçlerini neredeyse hiç gündeme getirmemesi, ancak neredeyse ayda bir Rusya’nın Ukrayna’yı işgal edeceğini iddia ettiği görülüyor. Peki gerçekten Rusya Ukrayna’yı işgal eder mi?
İlk olarak Rusya’nın Ukrayna’yı işgal için geçerli bir sebebi yok. İkincisi, Kırım alındıktan sonra Ukrayna’ya girmek Rusya açısından maliyet ve küresel olarak köşeye sıkışmak anlamına gelir. Son olarak Rusya hali hazırda üzerinde kurulan baskının farkında Kırım’ı ilhakından bu yana ABD ve AB yaptırımlarının kendisine ekonomik bedeli olduğunu gördü. Hal böyleyken yeniden Ukrayna’yı işgal girişimde bulunması kendisini köşeye sıkıştırır. Dahası hiç istemediği Ukrayna’nın NATO üyeliğini hızlandırır. Ancak ABD’nin tam da bu noktada Rusya’nın işgal gibi bir adım atmayacağına ilişkin önemli gerekçeleri olduğunu bildiği halde bu raporları ortaya atması, aslında Rusya’yı sıkıştırma ve Çin’e karşı mevzi sıklaştırma politikasının bir parçası olarak okunabilir.