Söz konusu yasak ya da sansür olunca AKP iktidarı bir bahane bulmakta hiç zorlanmıyor. O bahanenin yasalara, anayasaya uygun olup olmadığı da sorun değil. Nasıl olsa “ben yaptım oldu“ zihniyetinin hakim olduğu bir ülke yarattılar.
Son günlerde yine bir sansür tartışması ile yatıp kalkıyoruz. Hamas lideri Haniye’nin öldürülmesinin ardından Saray’ın İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Instagram’ı hedef göstermişti. Altun’a göre Haniye için yazılan taziye mesajlarını Instagram hiçbir gerekçe göstermeden engellemişti.
Nitekim ardından Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından Instagram’a erişim engeli getirildi.
Ondan birkaç gün sonra da oyun platformu Roblox’a bir erişim engeli getirildi.
Başta Saray olmak üzere Hükümet kanadı söz konusu platformları “dijital faşizm“ ile suçluyordu.
Hükümet yetkililerine göre, “Bu platformlar, öğrencilerimizin sosyal, akademik ve psikolojik gelişimlerini olumsuz yönde etkileyebilecek içeriklere ev sahipliği yapıyor…“
Kafalar biraz karıştı tabii. Instagram ve çocuklar arasında dünya çapında popüler olan bir oyun platformu niye peş peşe engellenmişti?
Ulaştırma Bakanı’na göre Instagram “Katalog suçlarla ilgili istediğimiz adımları atmamıştı“.
Bakanın “Katalog suçlar“ dediği neydi; “intihara yönlendirme, çocukların cinsel istismarı, uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma, sağlık için tehlikeli madde temini, müstehcenlik, fuhuş, kumar oynanması için yer ve imkan sağlama ve 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen suçlar Hakkında kanunda yer alan suçlar“…
Bakan, Roblox’u ise tanımadığını itiraf ediyordu: “Böyle bir platform olduğu ve bu kadar takipçisi olduğu benim gündemime gelmemişti ama mahkemenin yasaklama gerekçelerine baktığımızda gerçekten çocuklarımızın da nelerle muhatap olduğuna hep beraber bakmamız lazım. Bunlar bizim çocuklarımız.“
Adana 6. Sulah Ceza Hakimliği oyun platformunun yasaklama gerekçesini İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkındaki Kanun’a dayandırıyordu. Hakimlik yasağında “Yaşam hakkı, kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi veya genel sağlığın korunması gibi sebeplerden birine bağlı olarak hakimin erişin engeli kararı alabileceğini öngören 8/A1'nci maddesi gereğince“ diyordu.
Roblox’un yasaklanma gerekçelerinden birinin platformda yer alan “Vergiden kaçış“ adlı oyun olduğu ileri sürüldü. “Vergilerden sıkıldın mı? Gel ve öldür o vergileri“ yazan oyunda Erdoğan’ın fotoğrafının altında oyuncu karşısına çıkan Saray Vergisi, Yürüme Vergisi, TRT Vergisi, Yaşama Vergisi, Çalışma Vergisi gibi vergileri öldürmeye çalışıyor. Bu sırada Suriyeliler de oyuncuyu öldürmeye çalışıyor.
Aslında söz konusu platformda Erdoğan’a ilişkin pek çok başka oyun da bulunuyor.
Bu başka bir tartışma konusu ama sonuçta sadece bir oyundan söz ediyoruz. Gerçek Türkiye’de ise insanlar o vergiler altında yaşam savaşı veriyor.
Görünen o ki oyun platformuna getirilen erişim engelinin Instagram yasağıyla aynı ana denk gelmesi biraz tesadüf olmuş. Ama iktidarın yasakçı zihniyetini göstermesi açısından önemli.
AKP iktidarının dolayısıyla Erdoğan’ın sosyal medya ile savaşı yeni değil. Çok uzun zamandır sosyal medya ile uğraşıyor Erdoğan. “Dijital diktatörlük“, “sibel zorbalık“, “demokrasi için ana tehdit“ diyerek sosyal medyaya savaş açmıştı. Hatta bu uğurda bir sansür yasası bile çıkarmıştı.
Gerçekte ise hayali “yerli ve millisini“ kurmaktı. Böylece sosyal medyayı tam olarak kontrol altına alabilecek, istediği gibi yönlendirebilecekti.
Anlaşılan bunun için düğmeye basıldı.
Instagram’ın ardından TikTok’un da yasaklanacağını öğrendik. TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı Hüseyin Yayman açıkça söyledi: “TikTok meselesi, Türkiye için bir ulusal güvenlik meselesidir. Beni sokakta gören insanlar diyor ki; ‘Bu TikTok’u kapatırsan, cennetin kapısını aralarsın‘. TikTok maalesef şeytanın avukatlığını yapıyor ve toplumda artık TikTok paylaşımları nefret objesine dönüşmüş durumda.“
Evet işin içine dini sos da katılmış oldu.
5 Ağustos’ta AKP İnsan Hakları Başkanlığınca parti genel merkezinde düzenlenen “İnsan Hakları Eğitim Programı“nda konuşan Erdoğan’ın hedefi de sosyal medyaydı.
Erdoğan, “dijital faşizmle karşı karşıyayız“ dedi, sosyal medya platformalarını “terör örgütlerinin at koşturdukları mecralar“ olarak nitelendirdi, “Bu platformlarda ülkemezin ortak değerlerine, milletimizin inancına, mukaddesatına alenen hakaret ediyorlar. Suç ve terör şebekeleri bu mecralarda istedikleri propagandayı yapıyorlar“ dedi…
Aynı toplantıda konuşan Saray’ın İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un da hedefinde sosyal medya vardı ve Altun dilinin altındaki baklayı çıkardı:
“Yerli ve milli medya kuruluşlarımız nasıl bu süreçte ortaya çıkmışsa, nasıl markalar üretilmişse benzerinin de dijital alanda, dijital medya alanında üretilmesi gerekiyor.“
Kendi deyimiyle “konvansiyonel medya şirketlerinin sahiplerine“ de seslendi Altun:
“Gelin, yeni medyaya, dijital medyaya çok daha fazla yatırım yapın. Sadece içerik üretiminden bahsetmiyorum. Yerli-milli sosyal medya platformlarının inşasından bahsediyorum. Biz de kurum olarak elimizden gelen bütün kolaylaştırıcılığı bu süreçte sağlamaya hazırız.“
Saray’ın uzun zamandır düşünü kurduğu yerli ve milli sosyal medya hazırlığına başlandı. Erdoğan’ın üç yıl önce “inşallah yerli ve millisini biz de kuracağız, zaman yakın“ dediği, Saray medyasının bu konuda Çin’i örnek gösterdiği yazıları anımsamakta yarar var.
Bakmayın siz “ulusal güvenlik“, “çocuklarımız“, “ortak değerler“, “inanç“, “mukaddesat“, “terör propagandası“, “yerli-milli“ filan dediklerine, yarattıkları “Saray medyası“ yetmiyor, şimdi “Saray‘ın sosyal medyası“nı inşa etmek istiyorlar. Elbette birilerinin de cebini doldurarak.
AKP iktidarının her türlü haber ve bilginin yayılımını kendi kontrolüne alma iddiasını ve hedefini biliyoruz.
Bunun için sadece kapatılan gazete, televizyon, internet sitelerine, gözaltına alınan tututklanan gazetecilere, sosyal medyayı kontrol altına almak için çıkarılan sansür yasasına bakmak bile yeterli.
Gelin görün ki yetmiyor, yetmiyor...
* Çocukların, gençlerin ve ebeveynlerin yeni medyayı doğru, etkin ve verimli kullanımı konusunda farkındalıklarının, bilgi ve beceri düzeyleri artırılmalı.
* Medya ahlaki panik yaratmanın bir aracısı/zemini olmamalı.
* Temel öğrenim kurumlarındaki “Medya Okuryazarlığı” ve “Bilgisayar” dersleri müfredatının dijital okuryazarlığı geliştirecek şekilde gözden geçirilmeli.