Sarayın kapıları birer birer açılıyor, Orakçı o parayı nereden buldu?

Tüm bunlar belki bugün yargının konusu olamayacak.Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Adli Yıl Açılış Töreni’ndeki sözleri de bunun işareti.Ama ya yarın bu düzen değiştiğinde?İşte o zamana dek yazmaya ve sormaya devam edeceğiz.

Günlerdir Sedat Peker’in ifşaatlarıyla gündeme gelen yolsuzluk çarkını konuşuyoruz.

İşin içinde kimler yok ki.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iki danışmanı, eski Başbakan Binali Yıldırım’ın bir danışmanı, AKP’li bir milletvekili, Halkbank ve Bank Asya’da yöneticilik yapmış eski SPK başkanı.

Ortada büyük bir suç ağı var ama şu ana dek gözaltına alınan kişiler kim?

AKP’li milletvekilinin eski kocası, kocasının şoförü, şoförün eşi ve eşin kızkardeşi, bir yatın kaptanı ve mürettebatı.

Niye?

"Eşine ait kişisel verileri organize suç örgütü lideri ile paylaşma, tehdit ve şantaj suçlaması”!

Sözünü ettiğim şahsı biliyorsunuz AKP Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu’nun boşanmak istediği eşi Ünsal Ban.

Ünsal Ban hakkında daha önce THK Üniversitesi Rektörü olduğu dönemde de pek çok iddia ortaya atılmıştı. Ancak Ban AKP’den milletvekili aday adayı olacak kadar iktidara yakın bir isim olduğu için hakkında bir şey yapılmamıştı.

Şimdi ise eşinin ağabeyi ve SPK eski başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu’nun da işin içinde olduğu büyük bir yolsuzluk suçlamasıyla karşı karşıya.

Ama o eşinin görüntülerini paylaştığı için “yakalandı”.

İyi de neden şoförünün evine baskın yapma gereği duyuldu?

O evde “yakıldığı” söylenen dökümanlarda neler vardı?

Aslında ne olduğunu ve ne yapılmaya çalışıldığını hepimiz biliyoruz.

Ünsal Ban ya "günah keçisi” yapılacak ya da kendisiyle bir şekilde “uzlaşılacak” ve tüm bu iddialar unutturulmaya çalışılacak.

Ama bu kez işleri zor.

Zira Peker çok uzun zamandır Saray’ın koridorlarında dolaşıyor ve artık o odalardaki bazı kişileri oyun dışı bırakıyor.

Tam bin 150 odalı bir Saray. Daha açılacak çok kapı olmalı.

Söz konusu iddialarda adı geçenlerden Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurulu üyesi Korkmaz Karaca oyun dışı kalanlardan biri oldu. “Sağlık” gerekçesiyle istifa etti. Aslında Karaca hakkında daha önce de pek çok iddia ortaya atılmıştı. Bu kez iş görünenden de büyük olmalı ki “istifa” kaçınılmaz oldu ve kendisi de “Bu istifa hakkında iddia bulunanlara örnek olsun” dedi.

Karaca’yı “örnek” almayan Cumhurbaşkanı Danışmanı Serkan Taranoğlu ise Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından görevden alındı.

Niye görevden alındığına dair bir açıklama yapma gereği bile duyulmadı.

İddialarda ismi geçen bir isim daha var; Salih Orakçı.

Saray’ın içinden olmasa da yakınlarında dolaşan birisi.

Orakçı, eski Kıyı Koruma Genel Müdürü ve TOBB üyesi. Başbakanlığı döneminde Binali Yıldırım’ın danışmanlığını yapmış bir isim.

Peker’in son ifşaatlarıyla ortaya çıkan iddialara göre Mine Tozlu Sineren’in şirketlerinden birine rüşvet karşılığı ortak olmuş.

Peker’in iddiasına göre, Orakçı "bir sıfır Porsche parası, bir de 7.40 BMW parasını öncelikle istemiş. Ayrıca dağıtmak için de 2,5 milyon TL” istemiş. İddiaları doğrulayan Mine Hanım da bu parayı yollamış.

Ancak Orakçı, vadettiği “işi” başaramayınca bu kez davalık olmuşlar.

Mine Hanım, Salih Orakçı’ya icra takibi başlatmış. Hem de tam 2 milyon 540 bin 830 TL’lik.

Salih Orakçı’nın iddialar karşısındaki açıklaması ne oldu peki?

Elbette “asılsız” olduğunu söyledi ve iddialarda adı geçen tüm diğerleri gibi “iftira ve yalan beyanda bulunanlar hakkında suç duyurusunda bulunacağını” belirterek gözdağı vermeye kalktı.

Ama gelin Orakçı’nın iddiaları nasıl “yalanladığına” bir göz atalım.

Orakçı, Mine Tozlu Sineren ile “güzel bir projeye destek olmak amacıyla bir arkadaşı tarafından tanıştırıldığını” söylüyor ve devam ediyor:

“Bürokrasi yolunda herhangi bir hata veya bir kusur yapılmaması noktasında Mine Tozlu Sineren Hanımefendi yardım talebinde bulunmuş olup, kendisine destek olmak istedim. Dolayısıyla ne bir danışmanlık ne de ortaklık talebim de söz konusu olmamıştır.

…Mine Tozlu Sineren Hanımefendi’nin gönderdiği 1.550 olarak geçen miktar bahsedildiği gibi olmayıp, daha öncesinde benden almış olduğu miktarın geri iadesinden ibarettir. Resmi olarak banka hesabımdan, kendi banka hesabına gönderilen paranın karşılığıdır. Ancak Mine Tozlu Sineren Hanımefendi bana ait olanı ödemek yerine bu parayı bana gönderirken Temettü/Kar Avansı olarak gönderdiğini buna ilişkin de tarafıma icra davası açmasıyla hukuk sürecimiz başlamıştır.”

Orakçı, bazı para transferlerini gösteren banka dökümanlarını da eklemiş açıklamasına.

Tarih Aralık 2016 ve Ocak 2017.

Yani kendisi son Başbakan Binali Yıldırım’ın başdanışmanı o sırada.

Orakçı, Binali Yıldırım’ın hemşehrisi; Erzincanlı.

O da Binali Yıldırım gibi “denizci”.

İşinde çok iyi olmalı ki Kıyı emniyeti Genel Müdürlüğü’ndeyken Erdoğan 2015 yılında kendisini Cumhurbaşkanlığı Genel Sekterliği emrinde çalışmak amacıyla geçici olarak görevlendirmiş.

Şimdi bu kadar “üstün” vasıfları olan bir zat o kadar işinin gücünün arasında “güzel bir projeye bürokrasi yolunda destek” olmak istemiş diyelim, peki 1 milyon 550 bin lirayı niye Mine Hanım’a vermiş?

Bir kalemde bu kadar büyük bir meblağı verebilecek birikimi nasıl yapmış?

Bürokrasi yolundaki hangi “hata” ve “kusur”ları düzeltecekti diye sormamıza bile gerek yok sanırım.

Tüm bunlar belki bugün yargının konusu olamayacak.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Adli Yıl Açılış Töreni’ndeki “Birileri, ülkemizin adalet sistemini, suç çetelerinin kirli oyunlarına kurban etmek için uğraşıyor. Böyle bir rezilliğe asla izin vermeyeceğiz” sözleri de bunun işareti.

Ama ya yarın bu düzen değiştiğinde?

İşte o zamana dek yazmaya ve sormaya devam edeceğiz.

Sahi ne demişti Sedat Peker; "Turbun büyüğü heybede”.

Sakın o turp Halk Bankası olmasın?

Köşe Yazıları Haberleri