Deprem, yaratacağı siyasi tsunami ve artçı şoklarla da çok konuşulacak. Öfke ve yoksullukla yükselen dalga sadece iktidarı değil bütün siyaseti ve siyaset yapma biçimlerini aşıp geçecek gibi görünüyor.
Gölcük Depremi’nden geriye bir cümle kaldı; “Bir daha asla eskisi gibi olmayacak”.
Gerçekten de olmadı. Kabarık hesap pusulası üç yıl sonra çıktı. 2 Kasım 2002 seçimlerinde dört siyasi parti birden sandığa gömüldü. Oysa 1999 yılı Nisan ayında yapılan seçimlerde DSP 6.9 milyon oy alarak büyük bir patlama yapmış, Beşinci Ecevit Hükümeti MHP ve ANAP koalisyonuyla kurulmuştu. İktidarı oluşturan üç partinin toplam oyu 16 milyonu geçiyordu.
Fakat 17 Ağustos’ta Gölcük’te, hemen ardından 12 Kasım’da Düzce’de yaşanan iki deprem, bunları izleyen krizlerle gelen yoksulluk, işsizlik siyasetteki tabloyu parçaladı. Depremlerin tetiklediği krizler kamu fonlarını yağmalayan, bankalarına ve oradan kendi şirketlerine aktaran, bununla medyanın önemli bir kesimini besleyen oligarkların da üzerinden geçti. 24 banka milyarlarca dolarlık zararı kamunun üzerinde bırakarak battı.
Tarihe gömülen partiler
2002 yılında, 7 Temmuz günü “erken seçim” kibritini çakıp, yangını başlatan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli oldu. 8 Temmuz’da Hüsamettin Özkan DSP’deki milletvekillerinin yarısını kopararak Yeni Türkiye Partisi’ne geçti. 31 Temmuz’da Meclis’teki 514 milletvekilinin 449'u ellerini erken seçim için havaya kaldırdı. Ve 3 Kasım gecesi seçim sonuçlar belirdiğinde dört partinin üzerinden buldozer geçmiş, DSP, ANAP, DYP ve MHP barajın altında kalmıştı.
1999 depremleri sandığa gömdüğü dört partiden üçünü siyasi tarih enkazına yollarken, kamu ihaleleri-banka-medya formülüyle palazlanan oligarkların bir kısmı cezaevine gitti, bir kısmını yurt dışına kaçtı, bir kısmı da servetlerinin en değerli mücevherlerini devrederek kenara çekildi. “Temiz toplum” şiarıyla birbiri ardına yolsuzluk operasyonları düzenlendi, Beyaz Enerji, Kasırga, Paraşüt, Buffalo, Balina, Fırtına, Matador, Hasat, Sis, Kartal… Hemen her operasyonda baş gösteren organize suç gurupları da devletin bu şer döneminden payını aldı, mafya babaları birer ikişer toplandı, yurt dışında bulunup getirildi ama öfke yatışmadı. Beşinci Ecevit Hükümeti giriştiği kamu reformları, mali disiplin için getirilen özerk kamu kurullarına rağmen seçimle yerle bir oldu.
16 milyon oy
3 Kasım 2002 gecesi gelen “siyasi tsunami”de seçmenlerin neredeyse yarısını oluşturan 16 milyon oy yer değiştirdi. Seçimlerin kazananı Tayyip Erdoğan’ın AKP’si, Ecevit hükümetinin giriştiği reformların mimarı Kemal Derviş’li CHP ve barajı aşamasa da ilk seçiminde 2.2 milyon oyu toplayabilen Cem Uzan ve Genç Parti’siydi. Ortak özellikleri yeniyi, reformu temsil eder gibi görünmeleriydi.
AKP ağzında gümüş kaşıkla iktidara oturdu. Özerk kamu kurumları ve mali disiplinle, geniş yetkilere ve güce sahip Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) gibi kurumlarla modifiye edilen devleti teslim aldı. 1999 yılında başlayan yolsuzluk operasyonu mahkeme salonlarında geçiştirilen cılız davalara dönüştü. Organize suçlarla ilgili yasa yürürlükten kaldırıldı, Mali Milat sona erdirildi. AKP Eski rejimin oligarklarından bir bölümüyle iş birliği yaptı, özellikle medya kuruluşlarını ele geçirmeyi tercih etti. Medyanın “El Tayyip” diye kötülemesine rağmen iktidara gelen Tayyip Erdoğan, emanetçi patronlar ve kamu kaynaklarıyla beslediği “yandaş medyayı” adım adım inşa etti. “Beşli çete” sözüyle simgelenen oligarklar yoksulluk ve kriz pahasına kamu ihaleleriyle büyüdü, geçtiği yerlerde yoksulluk bırakarak güçlendi.
Şimdi, 18 Haziran’da yapılacak seçimlerle 20 yıllık bir hesap görülecek. Hükümetin adını koymadığı ölçüsüz fiyat artışları ve konut sıkıntısı gibi başlıklarla beliren yaygın ekonomik krizin gerilim depremle birlikte sandıkta boşalacak.
Kayıtlara geçen 40 binden fazla ölü, 80 bin yaralı ve enkaz altında kalan 100 binden fazla kurbanla birlikte yüzbinlerce depremzede var. 23 yıl önce üç siyasi partiyi tarihe gömen beceriksizlik çıtası çok daha yukarıda. Bu rant, hırs ve yolsuzluk bileşiminin yol açtığı bir akıl tutulması.
Nüfusun 14 milyonluk bir kesimi depremden etkilendi, ekonomistlerin çıkardığı fatura kayıt dışı ekonomi bir kenara bırakılırsa Gayri Safi Milli Hasıla’nın yüzde 9’u civarında.
Evlerini, işlerini kaybeden, daha kötüsü günlerce bekledikleri halde, komşularının, yakınlarının giderek sönen çığlıklarına karşı yardım bulamayan, çaresiz bırakılan, başka şehirlere göçseler de yıkımı, ölümü ve çaresizliği yaşayan milyonlarca yorgun, kırgın ve öfkeli insanın acısını hesaplayacak ne bir para birimi ne de oran var.
1999 Dersleri
Yirmi yıl sonra, tarih tekerrür etmek üzere. Depremin yaratacağı “siyasi artçı şokun” ya da yükselen dalganı nerelere uzanacağı, neyi çatlatıp, kırıp geçeceğini, büyüklüğünü ve kimleri kapsayacağını tahmin etmek güç. Biat ve tevekkül kültürünün hüküm sürdüğü muhafazakâr tabanın öfkesini ya da bağlılığını ölçmek, sınırlarını belirlemek güç. Ama devasa dalganın öncelikle deprem bölgesindeki on ilde 2 milyon 800 bin oyu olan AKP’yi aşacağını söylemek için kâhin olmaya gerek yok.
1999 depremlerinin dersleri bakmayı bilenler için fazlasını söylüyor. Sadece siyasal iktidar ya da onun organik payandaları değil, kurulu düzeni temsil eden ya da simgeleyen bütün kurumlar ve aktörler siyasal tsunaminin dalgaları altında kalmaya aday.
Örneğin sadece YÖK değil, YÖK düzenine uyum sağlamış buram buram testesteron kokan, yozlaşmış akademi, Kapıkule’den sonra kimsenin tanımadığı profesörler, doçentler. Ya da sadece RTÜK değil, oligarkların biçimlendirdiği çirkin medya düzenini, sansür sistemini harfiyen uygulayan, çalışanlardan üç kuruşu esirgeyip, yıldızlara yağdıran medya patronları, unvanları birkaç satıra yayılan medya grup başkanları, genel yayın yönetmenleri, bu sistemin yıldız aktörleri, sadece Futbol Federasyonu değil, “yayıncı kuruluşla” iş tutan kulüp yöneticileri, teknik direktörler, sadece Beşli Çete değil, 1999 çöken iktidar sayesinde elektrik dağıtım işine konan, teşviklerle, imtiyazlarla, özelleştirmede üç kuruşa kapattıkları kamu birikimiyle semiren İstanbul sermayesi, her tür akçalı işe bulaşan, imar izinleri ve yapı ruhsatlarının altına imza atan, belediye görevlilerine kurşun sıktıran, servetlerinin hesabını asla veremeyecek belediyeciler…
Liste çok uzun.
Fakat sabaha karşı 200 kilometrelik bir hat üzerinde 3 ile 7 metre arasında hareket eden milyarlarca ton toprakla oluşan öfke de o kadar büyük.