Türkiye genelinde icra dairelerindeki dosya sayısının 22.9 milyona ulaştığı haberini okuyunca durakladım, “Acaba ne kadarı haciz aşamasına gelmiştir?“ diye düşündüm. Avukatlık yaptığım yıllarda, özellikle ev haczi sırasında yaşanan sevimsiz insanlık halleri geldi aklıma. Çanakkale’de bir evde, yaşadığım anıyı da hatırladım.
Haciz yapılmak üzere gidilen evlerde oldukça dramatik sahneler yaşanır. Gelgelelim, bugüne kadar ne bir film ne de bir romanın olay örgüsü içinde işlendiğine tanık oldum.
Herkesin hacizlerle ilgili bir yaşamış veya duymuşluğu vardır oysa. Yine de, sohbet konusu olmaz bir yerlerde, kötü hatıralar hanesinde saklanır, hatırlanmak istemez.
Haciz memuru akşam eve döndüğünde, eşi sofrayı kurarken “Bugün neler oldu?” sorusuna ne cevap verir bilmem, avukatlar da bu konudaki deneyimlerini konuşmaktan pek hoşlanmazlar.
HACZİN MUTAD HALLERİ
Her hacizde aşağı yukarı benzer şeyler yaşanır. Uygulamada bir hacze, alacaklı bizzat katılmaz, genellikle avukatı, bir haciz memuru ve güvenliği sağlamak üzere polis eşliğinde gidilir.
Kapının zilini, devletin resmi yüzü olarak icra memuru çalar. Avukat, memurun biraz arkasında, sanki orada bulunmasında kendisinin özel bir dahli yokmuş da, mecburen gelmek zorunda kalmış gibi, iyi niyetli bir gülümseme içinde, mümkün olduğu kadar sempatik görünmeye çalışır. Polis ise en arkada yer alır, bazen bahçe kapısının önünde, sadece varlığını gösterecek kadar yeterli bir uzaklık içinde durur.
Kapıyı, genellikle evin hanımı, içerden sesleri gelen çocukların annesi açar. Anne, karşısındaki memurun vakur ve tüm resmiyeti ile karşısında dikilmiş bulduğunda, önce bir anlam veremez. Sonra arkasında duran avukatın tuttuğu evrak çantası ve uzaktaki polisi fark edince, ayaklarının üzerine bastığı kapı eşiğinin hafifçe hareket etmiş gibi hisseder ve sendelememek için kapının tokmağına tutunur.
İcra memuru hemen konuya girer, elindeki dosya üzerinden borçlunun evi olup olmadığı teyit eder ve Allahın emri, peygamberin kavli ile kız istendiği durumlarda yaşanan, olay yerinden kovulma tedirginliği içinde, haciz işlemi için geldiklerini beyan eder.
BOÇLUNUN EŞİ OLMAK
Kadının ilk tepkisi genellikle “ Ne borcu, kimin borcu, kocam evde yok” şeklinde, Mısır firavunun zulmünden çocuklarını ve yuvasını korumaya çalışan annelerin telaşı içinde olur. Ve icra memurunun kapıdan içeriye adım atması ile de küçük kıyamet kopar. Vaveylayı duyan komşular, ‘herhalde yangın var” telaşı ile koştururlar. Polis memuru, hafifçe hareketlenir, icra memuru benzer tepkilere alışkın şekilde eşyaları kayıt altına alırken, avukat ne kadar tecrübeli olursa olsun, biraz tedirgindir.
Bir şekilde evin reisine, yani senedi veya çek yaprağına imza atan borçluya haber verilir. Haciz işlemleri durdurulur. Çünkü, haciz memuru ve avukat eşyaların kamyonete yüklenip yediemine götürülmesi gibi meşakkatli işlerden nefret ederler. Tek dilekleri, borcun hiç değilse bir miktarının ödenmesi, geri kalanın ise mümkünse biri tarafından taahhüt edilmesidir.
Ve borçlu koca, nefes nefese eve gelir. Borcu kabul etmektedir ama onca uyarıya rağmen ödeme yapmamasına ise gerekçe olarak, göktaşlarının hareketliliğine ilişkin olarak NASA tarafından yapılan açıklamaları bile gösterebilir.
AVUKATLARA SALDIRI
Eğer borçlunun ödeme gücü yoksa, o anda borca kefil olacak birini de bulamıyorsa ve üstüne bir de haciz nedeniyle konu komşuya rezil olma duygusu eklenince, haciz mahallinde nahoş olaylar yaşanabiliyor.
Hekimlerin görev başında yaşadıklarına benzer şekilde, haciz sırasında avukatlara karşı da şiddet, yaralama, hatta ölümle sonuçlanan olaylara neden olabiliyor.
Tabipler odasının, hekimlere karşı yapılan saldırılara karşı tepkileri çok büyük oluyor, kamuoyunda büyük farkındalık yaratabiliyorlar. Baroların ise bu anlamda çok başarılı oldukları söylenemez. Avukatların maruz kaldıkları saldırılar karşısında, basın açıklaması ile kınama dışında girişimleri olmuyor. Bu nedenle de, avukatların yaşadığı şiddet olaylarının, gazete haberi olmaktan öte bir izi kalmıyor ve kısa süre içinde de unutuluyor.
BİR HACİZ HATIRASI
Benim avukatlık yaptığım dönemde hacizle ilgili fazla dosyam olmadı. Bir keresinde, Çanakkale’ye hacze gitmiştim. Borçlu, uzun zamandır ödeme yapmamıştı. Sürekli öteliyordum ama spor ayakkabısı distribütörü müvekkil firma haciz yapılması konusunda oldukça ısrarcıydı. Borçlunun dükkânı olmadığı için, adres olarak verdiği evine gittik. Eşyaları kaldırma konusunda kararlı olduğumuzu göstermek ve ödeme yapmaya zorlamak için, giderken yanımıza hamal ve kamyonet de almıştık. Borçlunun kendisi yoktu, çevre ilçe pazarında ayakkabı satmaya gitmişti, evde sadece eşi ve küçük kızı vardı. Kadın, üst üste yaşadıkları tatsız olayları anlatıyordu. İcra memuru, hamal ve şoför aceleci tavır içinde yüzüme bakıyorlardı. Ben ise ne yapacağımı bilmiyordum. Birden, kanepe üzerine oturmuş, bir yandan karşısındaki TV’de çizgi film izlerken, bir yandan da minik parmakları arasındaki tığ ile dantel örmekte olan, örgülü saçlarında boncuklar olan küçük kıza ilişti gözüm. İcra memuru “Hadi artık, ne yapıyoruz?” dedi. Gözlerimle kızı gösterip, parmağımla ‘sessiz ol’ işareti yaptım. Kamyonet ve hamalı geri gönderdik, sadece evdeki birkaç eşyayı haciz tutanağına geçirmekle yetinip, sessizce ayrıldık. İstanbul’a döndüğümde firma sahibi, görevimi tam olarak yerine getirmediğim gerekçesiyle beni avukatlıktan azletti. Yine de o gün bana “ Üç dileğini söyle, hemen yerine gelecek” diyecek olsalar, biri mutlaka ‘tüm ev eşyalarına haciz yasağı getirilmesi’ olurdu.
HACİZ ALIŞKANLIĞI
Yukarıda sözünü ettiğim yaşanmışlıklar, evlerine ilk defa haciz gelmiş insanlar için geçerli. Örneğin, birkaç kez haciz yaşamış erkek borçlu, evine gelen haciz memuru ve avukatı gayet iyi karşılar, sohbet eder hale dönüşebilir.
Borçlunun eşi ise, ikinci haciz sırasında asla panik olmaz, kapıyı açtıktan sonra dönüp kanepeye oturarak “Ne haliniz varsa görün” diyebilir. Üçüncü gelişlerinde ise, çay demleyip, yanında kurabiye bile ikram edebilir.
Kumar ve bahis oynama tutkusu olan adamların evlerinden sık sık haciz nedeniyle eşya götürülmesi bazı mahallelerde çok şaşırtıcı olmaz. Herkes bilir ki, kısa bir süre sonra taksitle yenisi alınacak ve geri gelecektir.
KEŞKE HİÇ HACİZ OLAMASA
Haciz kaçınılmaz hukuki bir yol ve hak kullanımı. Her borçlunun menkul ve gayrimenkul olarak mal varlığı ile sorumlu olması yasal bir gereklilik. Ama haciz sırasında, ev veya iş yerlerinde yaşanan onca olumsuzlukları yıllar sonra hatırlayınca, keşke hiç haciz olmasa diye düşünüyor insan. Gerçi, artık ev eşyalarının (ikişer tane olmadıkça) haczedilmesi yasaklandı ama yine de, sırf borçluyu taciz etmek amaçlı da olsa, evlerin zilleri çalınmaya devam ediyordur.