İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, TRT Haber’in ardından dün de Habertürk TV’nin canlı yayınına katılarak gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Suç örgütü lideri Sedat Peker’in kendisine yönelik suçlamalarına yanıt vermek için programa katılan Soylu, daha konuşmasının başında beklentileri boşa çıkartacağının mesajını verdi. ‘Susurluk skandalından daha vahim’ olarak değerlendirilen iddialar konusunda “Özne ben değilim” diyen Soylu’ya göre Peker daha büyük planın bir parçasıydı: “İlk iki videoda şahsımla ilgili bir şey yoktu. Bir siyasal tasarım, bir kötü plan gördüm. Bir delinin söylediği sözler olarak görmedim. Bir eleman speakerlik yapıyor, sözcülük ortaya koyuyor. Devleti hedef alıyor, vesayet ortaya koymaya çalışıyor ve bir sessizlik hakim. Sanki birileri Türkiye’nin sahayı temizlemek istemesinden kaygı duyarak devreye giriyor.”
Soylu bu tezi gündeme getirse de programın yapılış amacı iddiaların öznesinin kendisi olmasıydı. Bu nedenle Peker’in iddialarının hepsi gazeteciler tarafından gündeme getirilmeye çalışıldı. Çalışıldı ama başarılamadı. Üç saat boyunca soruların yanıtlarını duymak yerine topun taca atıldığı, zamana oynanan bir program izledik. Soylu’ya göre, terörle mücadelede, uyuşturucuyla mücadelede büyük başarılar gösterildiği için hedef olmuştu. Hürriyet gazetesinin basılmasına ilişkin soruya “Bilgim yok” yanıtı veren Soylu’ya göre, ortaya saçılan yüzlerce fotoğraf ve sosyal medya paylaşımına rağmen AKP örgütlerinin Sedat Peker’le yakın ilişkide olduğunu söylemek yanlıştı. Sedat Peker’in “Barış Akademisyenleri’nin kanlarıyla banyo yapma” söylemi AKP’nin değil muhaliflerin işine yaramıştı! AKP suç örgütlerine yanaşmamış, suç örgütleri siyasetçileri istismar etmek için onlara yanaşmıştı. Diğer bir suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı’nın özel afla cezaevinden çıkartılması da zaten TBMM’nin kararıydı. (Düzenleme AKP ve MHP oylarıyla Meclis’te kabul edildi ama olsun.) Önceki konuşmasında ortaya attığı “Peker’den 10 bin dolar aylık alan siyasetçi” iddiası ise gazetecilerin ısrarlı sorularına karşı yanıtsız kaldı.
Soylu’nun, Peker’in uyuşturucu konusundaki suçlamalarına yanıtı, Türkiye’nin uyuşturucu ile mücadeledeki başarısı ve değişen yasadışı ticaret rotaları oldu. Eski Başbakan Binali Yıldırım’ın oğlunun isminin uyuşturucu ticareti ile anılması konusundaki soruyu ise Soylu, “Başbakanlık yapmış birinin oğlunu böyle bir adamın suçlamasına katılmak doğru mu?” sözleriyle yanıtladı.
Bolca gazete kupürüyle, grafiklerle yapılan bu konuşmalardan anladık ki Peker’in gündeme getirdiği bu iddialar -en azından yakın bir tarihte- tatmin edici bir yanıt bulamayacak.
Peki üç saat boyunca sadece havanda su mu dövüldü? Hayır. İzleyenler belki gündeme gelen iddialara ilişkin kafalarındaki sorulara yanıt bulamadı ama Süleyman Soylu’nun kendi yol haritasına dair pek çok şeyi öğrenmiş oldu.
“Erdoğan benim liderimdir”
Soylu’nun açıklamalarında en dikkat çekici konu Erdoğan’a verilen mesajlardı. İcraatlarında kendisini öne çıkarmayı başarabilen tek bakan olan, damat Berat Albayrak’la mücadeleye giren ve en azından şimdilik kazanan, Erdoğan’a istifa resti bile çekebilen Soylu artık daha temkinli. Kendisinden “kuvvetli ve kudretli bir adamım” diye bahseden Soylu, “Erdoğan benim liderimdir. Tayyip Erdoğan bu ülke için büyük fırsattır” diyerek ‘patronun’ kim olduğunu dillendirme ihtiyacı duydu. Her ne kadar suç örgütü lideri Peker yayınladığı videolarda Erdoğan’ı suçlamalarının dışında tutsa da Soylu’ya göre, “Asıl hedef Erdoğan iktidarıydı ve Soylu bunu gördüğü için kendisini ortaya atmıştı.” Daha önce Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Peker’in açıklamaları konusunda görüşmediklerini söyleyen Soylu, kendisiyle çelişerek, iddiaların ilk gündeme geldiği günlerde bu içerikte bir görüşmenin gerçekleştiğini söyledi. Erdoğan’ın “Terör örgütleri gibi suç çeteleri de zehirli bir yılan gibidir. Onlarla aynı çuvala girerseniz daha sonra başınıza geleceklere rıza göstermiş olursunuz” sözlerini kendisine açık destek olarak yorumlayan Soylu, “Sayın cumhurbaşkanı ve daha kimler kimler çıkacak görüşlerini açıklayacaklar, göreceksiniz” sözleriyle de Erdoğan’dan açık bir destek beklediğinin mesajını verdi.
Demokrat olma çabası!
Soylu’nun programdaki bir diğer çabası demokrat bir portre çizmek oldu. Ahmet Davutoğlu’nun, AKP Genel Başkanlığı döneminde Erdoğan’ı külliyede enterne ederek ülkede ABD ve AB planlarını devreye sokmaya çalıştığını ileri süren Soylu, bir kaç kişiyle birlikte bu plana direndiğini söyledi. Görev yaptığı 4 yılı aşkın sürede hak ihlallerinin en aza indiğini savunan Soylu “Terörle mücadelenin ardında işkence, beyaz toros varsa istifa edeyim” dedi. Gazetecilere, muhalif siyasilere sokakta yapılan saldırılar konusunda sorumluluk kabul etmeyen Soylu, “Biz bu eylemleri yapanları yakaladık, adalete teslim ettik” dedi ama arkasına, “Hukuk işini yapmıyor da diyemem” cümlesini de eklemek zorunda kaldı. Soylu’nun, “bizim dönemimizde sistematik işkence yok” sözleri ise daha program bitmeden, şahit gösterdiği Uluslarası Af Örgütü tarafından yalanlandı.
Ağar ve ‘derin’ ekiple araya mesafe
Soylu’nun açıklamalarında en dikkat çekici bölümlerden biri de Mehmet Ağar, Korkut Eken, Veli Küçük gibi derin devletin deşifre olmuş isimleriyle arasına mesafe koyma çabası oldu. Sedat Peker, yayınladığı videolarda Soylu ve Ağar ekibinin birlikte hareket ettiğini ve 2023 seçimlerinde Erdoğan’a ‘çekil’ çıkışı yapacaklarını ileri sürmüştü. Soylu ise Mehmet Ağar’la DYP döneminden beri karşı cephelerde yer aldıklarını, o dönemde Ağar’ın yakınlarından tehdit aldığını ve silahla gezmek zorunda kaldığını söyledi. “Bir bürokratın siyasetin tepesinde olmasına karşıyım” diyen Soylu, Korkut Eken, Cevat Öneş gibi isimlerin söz söylüyor olmasının devlet adabıyla bağdaşmadığını, Ağar’ın da uyuşturucu ticareti iddiaları ile gündeme gelen Yalıkavak Marina’da görev almaması gerektiğini söyledi. Soylu’nun bu çıkışı, Peker’in iddiaları ışığında Erdoğan’a ‘senin için tehdit değilim’ mesajı olarak yorumlanabilir. Fakat oğlu AKP’den milletvekili olan, AKP ile organik bağları sayesinde ‘marina operasyonunu’ rahatça gerçekleştiren Ağar’ın Erdoğan açısından kolay harcanabilecek bir isim olup olmadığı oldukça tartışmalı.
Partililerle barışamıyor
Erdoğan’ın en keskin muhalifi iken bakanı haline gelen Süleyman Soylu, aynı başarıyı AKP içinde sağlayamadı. Soylu ile gelenekten gelen AKP’liler arasındaki kan uyuşmazlığı Peker skandalında da kendisini gösterdi. İddiaların gündeme geldiği ilk günlerde suskun kalan AKP’liler sonunda tepki verdi ama Soylu’nun beklemediği şekilde: Cemil Çiçek ve Bülent Arınç’ın açıklamaları “Peker’in gündeme getirdiği iddiaların soruşturulması ve sürecin şeffaf ilerlemesi” yönünde oldu. Sorun bununla da kalmadı. AKP ilçe yöneticiliği geçmişi olan AA muhabiri Musab Turan, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’ye “19 yıllık bir toplum hareketi olarak başlayan milletin teveccühünü kazanan Ak Parti, ismi şaibelerle anılan Süleyman Soylu’dan daha mı küçük?” sorusunu yönelterek “tavır alın” çağrısı yaptı. Muhabir, “ilk defa gazetecilik yaptım” açıklaması yapsa da merak edilen, söyleyenden çok ‘söyleten’ oldu. BBC Türkçe’nin haberi ise ortalığı daha da karıştırdı. Haber sitesine konuşan hükümet yetkilisi, “Bu yaşananlar AKP içerisinde, ‘Siyaset yük kaldırmaz’ şeklinde yorumlanıyor. Soylu'nun mafyayla ilgili yükleri olduğu ve bunun hesaplaşmasının görüldüğü havası hâkim. Zaten duyduğumuz, kulağımıza çalınan şeylerdi, şimdi ayyuka çıkmış oldu. AK Parti içerisinde hala, Erdoğan tüm bunları düzeltecek umudu var” demişti.
Soylu, programda, gelenekten gelen AKP’lilerle buzları eritmek yerine krizi daha da derinleştirecek bir tutum sergiledi. Hükümet yetkilisinin değerlendirmelerini haberleştiren BBC Türkçe’yi dezenformasyon yapmakla suçlayan Soylu, kendi görev süresinden önceki dönemleri, hatta aynı dönemde görev yaptığı bakanları zan altında bırakacak açıklamalardan da çekinmedi. 17-25 Aralık yolsuzluk skandalının simgelerinden olan bakan evlerindeki para sayma makinalarını bile gündeme getiren Soylu, “Benden önceki bakanların, oğullarının evinde para sayma makineleri vardı” dedi.
Soylu, bu sözlerinin doğuracağı sonuçları farketmiş olmalı ki programın bitişinden yaklaşık 3 saat sonra sosyal medya hesabından şu mesajı paylaştı: “Dün nasıl ki, önceki İçişleri Bakanımız Sn. Muammer Güler’in oğluyla ilgili yalanla algı siyaseti yapılmaya çalışılıyorsa, bugün de aynı algı siyasetini devam ettirmeye çalışıyorlar.”
Sonuç olarak üç saatlik program, Soylu’nun kamuoyunun merak ettiği sorulara yanıtından çok Erdoğan’a gönderilen mesajlarla doluydu. Belli ki İçişleri Bakanı kendisini istifa restini masaya bir daha sürecek kadar güçlü hissetmiyor. Erdoğan ortaya atılan iddialara ilişkin suskunluğunu bozup bakanına ‘destek’’ olsa da, Soylu’nun kendi ifadeleriyle, o eski “kuvvet ve kudretin” yerinde durduğunu söylemek artık çok zor.