Geçtiğimiz cumartesi günü Resmi Gazete’de Cumhurbaşkanlığı kararı ile uygulama süresi 2023 sonuna kadar uzatılan Kur Korumalı Mevduat’ta (KKM) kasım ayında, ne Hazine ne de Merkez Bankası faiz üstüne kur farkı ödemesi yaptı. Yatırımcısı, normal mevduat faizinin (yüzde 20’nin üstünde) bile yarısı düzeyde (%12) faize mahkûm oldu. Bu tablo, beklendiği gibi çıkışa yol açtı. Son hafta KKM bakiyesi 17 milyar lira azaldı. Borsa piyasa uzmanı İris Cibre, KKM’den çıkış olduğu haftada BİST piyasa değerinin 110 milyar TL, yatırımcı sayısının da 20 bin kişi arttığına dikkat çekerek, KKM’den çıkanların bir kısmının borsaya gitmiş olabileceğine dikkat çekti.
Peki, borsa doğru bir seçenek mi?
Bu konjonktürde yatırım araçlarının durumunu gözden geçirirsek… Durum şöyle:
KKM kazandırmıyor. Kazancı, standart TL mevduat faizinin bile altına geldi. Bunun başlıca nedeni, rezerv satışları ile kurun tutulması… Böyle de devam edeceği anlaşılıyor. Bakan Nurettin Nebati, geçtiğimiz günlerde Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi’ne yaptığı açıklamada, “İhracatçı şikâyet etmesin, dövizdeki artış enflasyon planımı bozar” dedi. Anlaşılıyor ki hükümet, manşet enflasyonda düşüşü tersine çevirebilecek bir kur çıkışına izin vermemek için swap veya hangi yolla olursa döviz buldukça yakarak kuru baskı altında tutma politikasına devam edecek.
Döviz: Birinci maddede söz ettiğim nedenle (kuru tutma) KKM’den çıkıp döviz almak da kârlı görünmüyor. Burada dikkat edilmesi gereken şu: Merkez Bankası döviz buldukça bunu sürdürebilir. Peki, bulabilir mi? Daha önce de bunu tartıştık. Buna kesin bir evet bulur, sürdürebilir veya sürdüremez yanıtı vermek mümkün değil. Elbette rezerv sıkıntısı yaşarsa, işler tersine dönebilir. Bu ihtimal yok değil fakat şu sıra döviz yatırımı cazip görünmüyor. Bu nedene döviz mevduatında da bir miktar azalma olduğu görülüyor.
TL mevduat: KKM’den çıkıp TL mevduata gitmek, yüzde 12 faize karşılık % 20’nin üstünde bir faize razı olmak… Görece iyi ama sonuçta enflasyonun çok çok altında bir faize razı olmak demek. Bu anlamda yine tasarrufu enflasyona karşı koruyan bir seçenek değil. Önümüzdeki yıl için en iyimser enflasyon beklentisi yüzde 40’ın üzerindeyken yüzde 20- 21 faiz, tasarrufların alım gücünün yarısını yok ediyor.
Konut – arsa: Bir kere konut ve arsa yatırımına yönelmek her düzeyde tasarruf sahibi için değil, tasarrufu büyük olanlar için bir seçenek. Diğer yandan asıl önemlisi fiyat düzeyleri…
Son verinin tablosu yukarıda. Konut fiyatlarındaki yıllık artış yüzde 188.2’ye ulaşmış durumda! Bu seviye çok yüksek. Fiyatların doygunluğa ulaştığı, hatta balon oluşmaya başladığına ilişkin uyarılar var. İki yıldır manşet enflasyonun üzerinde artışlar varken, eylül – ekim ayı itibariyle konut fiyat artışı ile aylık enflasyon artışı başabaş hâle geldi. Fırsat seviyeler bulmadıkça konut yatırımı da rasyonel olmaktan çıkıyor. Kur ve enflasyonda yeni bir tırmanış olmaması halinde konut fiyatlarında tempolu bir artış beklemek gerçekçi değil.
Altın: 18 Kasım’da gram altın 1.064 liraydı. 17 Aralık itibariyle 1.086 lira. Altında yükseliş trendinin bir süre devam edeceğine ilişkin analizler dikkat çekiyor. Ons altın halen 1.793 dolar seviyesinde. SAXO Bank Emtia Bölüm Başkanı Ole Hansen’in Nasıl Bir Ekonomi’nin altın fiyatları tahminine ilişkin sorusuna cevabı şöyle: “Gelecek yıl, küresel ekonomik görünümde kötüleşmeyle birlikte tahvil getirileri ve dolarda yeni zirvelerin görüldüğü, enflasyonun ise şu anda Fed ve piyasa tarafından fiyatlandırılan seviyelerin üzerinde olacağı bir tablo söz konusu olabilir. Dolar dışındaki diğer para birimlerinde ise hisse senedi ve tahvillerde görülen kayıplara karşı öne çıkan altın pozitif getiri sağladı. Altının 2023'te 2000 doların çok üzerinde yeni rekor seviyelere ulaşmasını bekliyoruz.”
Altında görünüm yukarı yönlü ama enflasyona karşı tasarrufları koruyacak bir yükselme gösterip göstermeyeceği konusunda bir kesinlik yok.
Borsa: Tasarrufçuyu borsaya yönlendiren de bu tablo. Ancak borsa her tasarrufçunun aşina olduğu bir yatırım alanı değil. Daha yükselir mi düşer mi sorusuna emin bir 'evet' yanıtı vermek mümkün değil. Türkiye’de piyasaların çok dalgalı seyrettiği her yatırımcının tecrübesidir. Günden güne skandallara uyanırken, seçim yaklaştıkça siyasi tansiyon artarken borsayı revaçta kılan şey en başta seçeneksizlik ve yatırımcı ilgisi… Şirket değerlerinin artmasından çok başlı başına bu ilginin kazandırdığı bir ivme olduğu dikkatten uzak tutulmamalı. Borsada hisse senedi tavsiyesi biz gazetecilerin işi değil. Genel trende göre yatırımcıya şu uyarıları yapabiliriz.
1) Doğru sektör ayrımı: Enerji fiyatlarındaki olağanüstü artışın kârlı hâle getirdiği veya sıkıntıya soktuğu sektörler var. Yine ağırlıkla durgunluk yaşanan Avrupa pazarına ihracat yapan, bu durgunluktan olumsuz etkilenebilecek şirketler var. Bu gibi konjonktürün güç kazandırdığı veya zayıflattığı sektörlere göre bir ayrım yapmak gerekir.
2) Genel siyasi gidişatı doğru tahmin etmek gerekir. Eğer 2023’te Türkiye’de adil bir seçim ortamı ile iktidar değişimi gerçekleşirse borsada sert düşüş olmayacağı tahmin edilebilir. Çünkü bu takdirde borsaya hacim, istikrar ve derinlik kazandıracak yabancı fonlar dönebilir.
3) Hisse ayrımında danışmanlık almak, tek bir hisseye değil sepet yapmak gerektiği her zaman için doğru bir yatırım anlayışıdır. Yine, doğru şirket seçmek, konjonktürün güçlendirdiği, yatırımı hedefleri, yüksek karlılık hedefleri olan şirketleri seçmek, hisse fiyatı zaten yüksek, manipülatörlerin uğraştığı hisseleri değil, potansiyeli olan ve hisse değeri görece düşük hisseleri tercih etmek gerekir.
Etkili regülatör kurumların devrede olduğu durumlarda borsa yatırımcısı daha güvenli olabilir ama Türkiye’de ne yazık ki durum böyle değil. Daha kısa bir süre önce SPK yönetimi ile ilgili skandal iddiaları konuşuyorduk. Yine daha kısa bir süre önce banka hisselerindeki manipülasyon nedeniyle soruşturmalar açıldı.