KEMAL GÖKTAŞ
Türkiye’nin Irak’ın Uluslararası Tahkim Mahkemesi’nde açtığı davada Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ile yapılan petrol ticaretini “Ezidilere yönelik IŞİD soykırımını önlemek için zorunluydu” savunması yaptığı ortaya çıktı. Uluslararası Tahkim Mahkemesi ise bu savunmayı “Petrol ticareti Ezidi soykırımından önce başlamış ve halen sürüyor” diyerek reddetti.
Uluslararası tahkim hukuku uzmanı ve Oxford Üniversitesi öğretim üyesi avukat Dr. Mehmet Karlı, Türkiye’nin “soykırım” savunmasını “Soykırım gibi hassas bir konuyu bu şekilde bir savunma aracına çevirmek ve bu savunmanın samimi bulunmaması utanç verici. Dışişleri Bakanlığı bu savunmadan haberdar mıydı, merak ediyorum” sözleriyle değerlendirdi.
“Soykırımı önlemede yardımcı olma görevi”
Kısa Dalga’nın ulaştığı Tahkim Mahkemesi kararına göre, Türkiye, Irak’ın açtığı davada tazminat isteminin reddedilmesi gerektiğini savunurken 4 önemli argümanı ileri sürdü:
1- Irak, Türkiye’ye boru hatlarını kapatma talimatı verme yetkisine sahip değildir.
2- Irak’ın talepleri kötü niyetli, hakkın kötüye kullanılması ve Petrol Boru Hatları Anlaşmalarının amacına aykırıdır.
3- Irak Federal Hükümeti petrolün Irak'taki boru hattına girmesine izin vermektedir.
4- Türkiye’nin uluslararası hukuk uyarınca Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ne soykırımı önlemede yardımcı olma görevi vardır.
Savunmasında "bölgedeki tek önemli askeri güç" olduğunu belirten Türkiye, Kerkük - Ceyhan boru hattı sisteminin, IŞİD'e karşı mücadelede önemli bir rol oynayan Kürt Peşmergesinin ana finansman kaynağı olduğunu ve bu nedenle boru hattı sisteminin kullanılmaması yönünde talimat vermenin tarafların soykırımı önleme taahhüdüne aykırı olacağını iddia etti.
Türkiye’nin savunmasına göre “Irak’ın iddialarının IŞİD tehdidinin soykırım teşkil edecek kadar ciddi olduğu dönem için geçerli olamazdı, çünkü Irak Kürdistan Bölgesi'nden taşınan petrolden elde edilen gelir IŞİD'e karşı koymak ve daha fazla soykırımı önlemek için gerekliydi.”
Irak ise bu savunmaya karşılık, Türkiye’nin, "IKBY'nin güvenlik güçlerinin dolaylı olarak finanse edilmesini kolaylaştırmak için Petrol Boru Hattı Anlaşmalarını ihlal etmeye devam etmesi gerektiği ve bunun da dolaylı olarak soykırımın önlenmesini kolaylaştırdığı" yönündeki görüşüne itiraz etti.
Irak’ın karşı görüşünde, Türkiye’nin soykırımın önlenmesinde üçüncü taraflara yardım etme yükümlülüğü bir yana, soykırımı önlemeye yönelik herhangi bir jus cogens (uyulması zorunlu uluslararası hukuk kuralı) yükümlülüğünü gösteremediğini, bu tür bir argüman için uygun bir hukuki veya fiili temel sağlamadığını belirtti.
Irak: “Peşmergeler Ezidi soykırımına karşı mücadele etmedi”
Türkiye’nin Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi'nin Suriye'deki Ezidilerin kötü durumuna ilişkin bir raporuyla bağlantılı bir basın açıklamasına dayandığı belirtilen Irak’ın görüşünde şöyle denildi:
“Bu basın açıklaması, Peşmerge'nin kuzeybatı Irak'taki Ezidi azınlığı desteklemedeki başarısızlığına atıfta bulunmuş ve yardım sağlayanların Suriyeli Kürtler olduğunu belirtmiştir.
Dolayısıyla davalı Türkiye, Peşmergelerin hali hazırda Ezidilere yönelik soykırıma karşı mücadele ettiğini gösterememiştir.
İkinci olarak, Ezidiler, Türkiye’nin anlaşmaları ihlal etmeye başlamasından sonra tehdit altına girmiştir.”
Ayrıca Irak, Türkiye’nin IKBY'den taşınan petrolün satışından elde edilen gelirlerin herhangi birinin Peşmerge'nin finansmanına yardımcı olmak için kullanıldığına dair kanıt sunmadığına dikkat çekti.
Davacı Irak, Türkiye’nin anlaşmalara uyarak IŞİD'e karşı mücadelenin finansmanına daha iyi yardımcı olabileceğini, çünkü elde edilen gelirlerin Irak Petrol Gelirleri Hesabı ve Irak Kalkınma Fonu hesabına ödeneceğini ve Peşmerge'ye tahsisat yapılmasına izin veren Irak bütçe kanununa uygun olarak kullanılacağını kaydetti.
“Türkiye petrol ticaretine soykırımı önlemek için başlamadı”
Mahkeme ise Türkiye’nin bu savunmayı ihlalin kısmi bir dönemi için sunduğunu belirterek şu tespitleri yaptı:
“Türkiye’nin ihlal iddialarının Aralık 2013'te başladığı ve günümüze kadar devam ettiği açıktır. Irak, atıfta bulunulan soykırım olaylarının 2014 yılının ortalarında başladığını ve 2017 yılının Ekim ayına kadar devam ettiğini ve Irak'ın kuzeyindeki Ezidi toplumunun kötü durumuyla ilgili olduğunu ileri sürmektedir.
IŞİD'in Ezidilere karşı gerçekleştirdiği zulmün boyutları ve IKBY'nin askeri güçlerinin (Peşmerge) Ezidileri koruma girişimleri konusunda şüphe yoktur.
Hem Irak'ın hem de Türkiye'nin Soykırım Sözleşmesi'ne taraf olmaları nedeniyle soykırımı önleme yükümlülükleri olduğuna dair de herhangi bir şüphe bulunmamaktadır. Asıl soru, Türkiye'nin bu yükümlülüğün anlaşmaları ihlal edecek davranışları haklı gösterdiğini söylerken haklı olup olmadığıdır.
Bu argüman birkaç nedenden dolayı geçerli değildir.
İlk olarak, Türkiye’nin IKBY için petrol taşımaya, depolamaya ve yüklemeye soykırımı önlemek amacıyla başlamadığı açıktır.
Türkiye’nin bu konudaki faaliyetleri iddia edilen soykırım başlamadan önce başlamıştır. Bu faaliyetler, Türkiye’nin atıfta bulunduğu soykırımın sona erdiğini kabul etmesinden sonra da devam etmiştir.
IKBY, IŞİD tehdidiyle mücadele etmek için Irak Federal Hükümeti’nden mali yardım istemiştir, ancak bu mali yükün büyük bir kısmı çatışmalardan kaçan mültecilerin barınmasıyla ilgilidir.
IKBY, Peşmerge güçlerinin ana finansman kaynağının petrol boru hattı gelirleri olduğunu belirten basın açıklamaları yayınlamıştır. Ancak bu tahkimde IKBY'nin petrol satışlarından elde ettiği fonların miktarı ve bu fonların ne için kullanıldığı konusunda çok az şeffaflık vardır.
Türkiye, buradaki pozisyonunu desteklemek için geniş ifadelere ve varsayımlara dayanmakta, medyada çıkan haberleri ve IKBY bütçelerini tahmin ederek petrol satışları olmasaydı Peşmerge'nin IŞİD'le mücadele etmek için yeterli fona sahip olamayacağını öne sürmektedir.
Ancak jus cogens (uyulması zorunlu uluslararası hukuk kuralı) statüsüne sahip olmayan soykırımı önleme yükümlülüğü, diğer bağlayıcı uluslararası hukuki yükümlülüklere uyulmamasını mazur göstermeyecektir.
Nitekim Uluslararası Adalet Divanı, bir Devletin soykırımı önlemek için atabileceği adımlar konusunu ele alırken, Devletin uluslararası hukuk yükümlülükleri çerçevesinde hareket etmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Bu nedenle, Türkiye’nin boru hatlarına ilişkin anlaşmaları ihlal etmesinin - sınırlı bir süre için bile olsa - soykırımı önleme veya önlenmesine yardımcı olma görevi ile haklı gösterilebileceği iddiasının reddedilmesi gerekmektedir.
Mahkeme bu karara varırken, Peşmergelerin Ezidi halkını savunmada nihai olarak başarısız olduğu gerçeğini dikkate almamıştır. Mahkeme, Peşmergelerin IŞİD'in Ezidi halkına saldırmasını engelleyememiş olmasının bu savunmayı reddetmek için bir neden olduğu konusunda Irak ile hemfikir değildir.”
“Utanç verici bir savunma”
Oxford Üniversitesi öğretim üyesi ve avukat Dr. Mehmet Karlı, kararın soykırım ile ilgili kısmının yeni ortaya çıktığını belirterek “Türkiye dava kapsamında, IKYB ile yaptığı petrol ticaretinin Irak’ta IŞİD tarafından yapılan Ezidi Soykırımı’nı engellemek için olduğunu iddia etmiş. Yani Türkiye, ‘ben IKYB ile petrol ticareti yaptım ki Peşmerge güçleri Ezidi Soykırımını engelleyecek güce ulaşabilsinler’ demiş. Bu savunmayı yaparken Türkiye, soykırımı engelleme yükümlülüğünün uluslararası hukukun amir bir hükmü haline geldiğini iddia etmiş” dedi. Karlı şöyle devam etti:
“Gerçekten merak ediyorum, bu savunma yapılırken Dışişleri Bakanlığı’na danışıldı mı? Dışişleri Bakanlığı’nın bu savunmadan haberi var mıydı? Bu savunmayı tahkim heyeti çok net bir şekilde samimi bulmamış. ‘Petrol ticareti IŞİD saldırılarından önce başladı ve sonrasında devam etti; arada bağlantı yok. Ayrıca IKYB’nin bu fonları soykırımı engellemek için kullandığına dair kullandığına dair delil yok’ demiş. Bu gibi hassas bir konuyu bu şekilde bir savunma aracına çevirmek ve akabinde bu savunmanın samimi bulunmaması kanımca ciddi bir şekilde utanç vericidir. Dediğim gibi Dışişleri Bakanlığı yetkilileri bu savunmadan haberdar mıydılar gerçekten merak ediyorum.”
‘Yasa dışı’ petrol ticaretine 27.1 milyar ödendi, 3 milyar daha ödenecek
Türkiye’nin Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile Kerkük - Ceyhan boru hattını kullanarak yaptığı ve iktidara yakın şirketlerin büyük kazançlar elde ettiği petrol ticaretine ilişkin Uluslararası Tahkim Mahkemesi’nin kararının yankıları sürüyor. Petrol ticareti için IKYB’ye 27.1 milyar dolar ödediği ortaya çıkan Türkiye’nin, Irak’a 1.9 milyar dolar tazminat ödemesine ve Irak’tan olan 500 milyon dolar alacağının bu tazminattan mahsup edilmesine ilişkin karar, IKYB’ye yapılan petrol ticaretinden Türkiye devletinin değil, şirketlerin kazanç sağladığını da ortaya koymuştu.
Irak hükümeti, kararın icrası için ABD’de mahkemeye başvurarak kararın tenfizini (tanınmasını) talep etmişti. Faiziyle birlikte Türkiye’nin 3 milyar doların üzerinde tazminat borcu doğuran Tahkim Mahkemesi kararında IKYB ile Kerkük - Ceyhan petrol boru hatları üzerinden yapılan ticaretin Türkiye ile Irak arasındaki petrol boru hattı anlaşmalarını ihlal ettiği vurgulanmıştı.
Ezidi soykırımı nedir?
IŞİD, 2 Ağustos 2014 gecesi Irak'taki Sincar (Şengal) bölgesine saldırarak en az 5 bin Ezidiyi katletmişti. Çoğu kadın ve çocuk binlerce Ezidi'yi de kaçıran IŞİD, erkek çocuklarını savaşçı ve intihar saldırganı olarak yetiştirmiş, kadın ve kız çocuklarını köleleştirmiş, cinsel şiddet uygulamış ve satmıştı. Halen en az 2 bin 700 Ezidi kayıp olarak geçiyor ve bazılarının IŞİD mensuplarının elinde olduğu tahmin ediliyor.
IŞİD soykırımı öncesinde Sincar'da 500 bin civarında Ezidi'nin yaşadığı tahmin ediliyor. Bunların yaklaşık 300 bini halen Irak ve Suriye'de mülteci konumunda bulunuyor.
Avrupa Parlamentosu, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi ve ABD Temsilciler Meclisi de katliamları ve “soykırım” olarak niteledi. Belçika, Almanya ve Hollanda'nın da aralarında olduğu pek çok Avrupa ülkesi de IŞİD'in Ezidi katliamını soykırım olarak tanıdı.
Türkiye ise Ezidi soykırımını tanımadığı gibi bölgede IŞİD'e karşı yeterince mücadele etmemekle eleştiriliyor.