Olay, haberlerde şu başlıkla yer aldı: “Uyuşturucu çetesinin kuryeliğini yapan polis, başındaki isim de savcı çıktı”. Adana’dan Konya’ya eroin sevkiyatı yapan suç örgütünün kuryesi polis memuru, örgüt lideri ise savcı.
8 aydır süren teknik takip sonucunda, Narkotik Şube’de çalışan 2 polis memurunun da uyuşturucu kuryeliği yaptığı ortaya çıktı. 14 şüpheli tutuklandı.
Cumhuriyet Savcısı olan ve örgüt lideri olduğu ifade edilen Osman Yarbaş ise HSK tarafından açığa alındı, meslekten ihraç edilmesi yönünde görüş bildirdi.
Emniyet Genel Müdürlüğü, birkaç gün önce, 2022 Uyuşturucu Raporu’nu açıkladı. Türkiye’de yakalanan kokain miktarı yüzde 44,9 arttı, şüpheli sayısı da yüzde 6 oranında arttı. Türkiye’de 2021 yılında 2 bin 961 kokain olayı gerçekleştiği, bu olaylarda 4 bin 714 şüpheli yakalandığı ve 2 bin 841 kilogram kokain ele geçirildiği de raporda yer alan bilgiler arasında.
Türkiye’de uyuşturucu madde, Mersin başta olmak üzere, daha çok limanlarda ele geçiriliyor. Türkiye’nin kokain için bir “koridor ülke” olduğu ifade ediliyor; yani ülkemiz kaynak ülkelerden hedef ülkelere geçişlerde transit geçiş güzergahlarına yakın.
2021 yılı, 22 ton 202 kilo eroinle Türkiye tarihinde en fazla kokain ele geçirilen yıl. Asetik anhidrit, yani afyonu eroine çeviren kimyasalın ele geçirilme oranı bir önceki yıla göre 3 kat arttı ve 36 ton 253 litre ele geçirildi. “Yeni Nesil Uyuşturucu” yani metamfetaminin büyük bir tehdit oluşturacağı da raporda ifade ediliyor. Insight Crime’da yer alan bir analiz, bu verileri destekliyor.
Avrupa pazarına uyuşturucu satmak isteyen Latin Amerika Kartelleri için Türkiye bir geçiş ülkesi. Avrupa’da öncelik İtalyan ve Arnavut mafyalarına göre ikincil sırada olsa bile, Türkiye’deki mafyanın Güney Amerika’dan gelen uyuşturucuyu, Doğu Avrupa’ya, Kafkaslara, petrol zengini Körfez ülkeleri ile İran’a sevk etmede önemli bir aktör olmaya başladığı belirtiliyor.
Insight Crime'a göre, Türkiye'yi uyuşturucu ticaretinde önemli bir oyuncu olması için birkaç faktör var. İlkini deneyim olarak tanımlıyor: Türkiye’deki mafyanın bugün Afganistan'ın afyon tarlalarından Avrupa'ya taşıyan sözde “Balkan Rotası”na öncülük etmektede olduğu ifade ediliyor.
Raporda, "1960'lardan bu yana, Türk kaçakçıları küresel eroin ticaretine hükmederek, hem ülke içinde derin yolsuzluk ağları hem de Avrupa çapında liman bağlantıları, lojistik ağlar ve dağıtım çetelerinden oluşan bir suç perdesi kurdular" ifadesi yer alırken, 1980'lere gelindiğinde bu durumun, Afganistan ve İran'dan afyonları Türk toprakları üzerinden ve Balkanlar üzerinden Avrupa'ya taşıyan modern, çok dallı bir İpek Yolu olan "Balkan Yolu" adı altında konsolide olduğu belirtiliyor.
İkinci bir faktör ise bağlantı olarak ifade ediliyor. Türkiye’nin 1980'lerde Balkan rotasının birleşmesinden sonra, Türkiye’den organize suçluların Latin Amerika'daki muadilleriyle temasa geçtiği ve kokain için gelişen bir eroin takas ekonomisi inşa ettikleri bilgisi veriliyor. Bu yöntemle de mükemmel deniz taşımacılığı altyapıları, kaçakçılığı dışarıdan temin etmelerine gerek olmadığı ve kendi kokainlerini Avrupa'ya gönderebilecekleri bir ağ oluşturuyorlar.
Üçüncü faktör ise komşu bölgelerde uyuşturucuya artan talep arttı. 2010’dan itibaren Ortadoğu’daki kokain pazarının büyümesiyle beraber ele geçirmeler yakınlardaki Suriye, Lübnan ve İsrail'de gözle görülür şekilde arttığı ve de 2016'da bölge genelinde ikiye katlandığı belirtiliyor.
Görünen o ki, Adana’dan Konya’ya uyuşturucu kaçakçılığında yer alan polis kuryeler ve savcı muhtemelen organize uyuşturucu kaçakçılığı örgütünün sadece ufacık bir parçası. Bunlara insan kaçakçılığını, IŞİD’in Türkiye’deki sözde emirlerini ve örgüt yapılarını vs ekleyince, ülkenin aslında tam bir kaos içinde olduğunu söylemek mümkün.