AKP, yabancı sermayenin – derler ya, çok ekmediği yedi. 2001 krizinden sonra, ekonomi IMF’nin kontrolündeyken ve stand – by anlaşmaları bittikten sonra da birkaç yıl, Erdoğan İslamcı gündeme dönmeden, sıkıntılı siyasi süreçler (17 – 25 Aralık, FETÖ darbe girişimi, rejim değişimi ile ilgili gerginlikler) ürkütmeden önce dış sermaye aktı. Kendi anavatanında yüzde 0,5, yüzde 1, yüzde 2 faizler yerine Türkiye gibi ülkelerde yüksek kazançlara koşan yabancı sermaye döviz bolluğu yarattı, kuru baskıladı, 1 dolar = 1.2 TL günleri gördük. İthalat sudan ucuz olunca ithal arabalar almak, düşük faizle mortgage benzeri uzun vadeli borçlanmayla ev almak mümkün hale geldi. Faturasını, farkını şimdilerde ödediğimiz o zamanın döviz bolluğu ve düşük kurun yarattığı bu aldatıcı refahı, AKP, kendi işbilirliğinin ve farkının göstergesi olarak pazarladı. Bu illüzyon, insanımızın hafızasında bir refah dönemi anısı yaratmasını sağladı ve AKP iktidarının devamında büyük etkisi oldu. “Yaptı, yapmıştı, yine yapar” fikrini yerleştirdi.
Oysa ki o paralara… O yabancı sermayeye, yatırımlara korkunç fiyatlar, bedeller ödedik. Fakat işin bu tarafı fazla algılanamadı. Çünkü, bilinir, doğrudan birisi elini cebimize sokup paramızı çekip almıyorsa, memleketin iliğinin nasıl sömürüldüğü de fazla umursanmıyor, gömülü kalıyor. Erdoğan garantili projeleri vatandaşa anlatırken hep der ya, “cebimizden kuruş çıkmayacak” diye. O misal. Evet bizden, bizzat bizim cebimizden almıyorlar ama ya memleketin cebinden, bütçesinden?...
Prof. Dr. Özgür Orhangazi hesaplamış. Yabancı sermayeye kar + faiz olarak ödenen para yıllık ortalama 13.7 milyar dolara geliyor. Neredeyse yarım trilyon! İçeriye ödenen ayrı. İçeriye artık ana paradan daha çok faiz ödeniyor. Felaket!
Özgür Orhangazi hoca iki makale yazdı bu konuda. Birincisi, “184 milyar dolar nerede?”, ikincisi de “Türkiye ekonomisinin havuz problem” başlıklıydı.
Birinci yazıda, son 3 yılda Türkiye’ye toplam (doğrudan yatırım + portföy yatırımı + diğer + net hata noksan) 184 milyar dolar girdiğini gösterdikten sonra, bu paranın nereye gittiğini tartışıyor. 72.4 milyar doları dış ticaret açığının finansmanına gitmiş. 57,3 milyar doları dış sermayeye yapılan faiz ve kar payı ödemelerine gitmiş. 43,8 milyar doları da yerleşiklerin dış yatırımlarına gitmiş.
İkinci yazıda 2002 – 2023 arasında, (devri AKP’de de diyebiliriz) memlekete doğrudan yatırım (263,3 milyar $), portföy yatırımı (187,6 milyar $) ve diğer kanallardan (esası borçlanma: 431,9 milyar $) olmak üzere yabancılar toplam 882,9 milyar dolar getirmişler.
Peki bu dönemin toplamında kar ve faiz olarak ne almışlar dersiniz?
301 milyar dolar!
Doğrudan yatırımcı karını almış.
Portföy yatırımcısı borsa kazancını, tahvil faizini amış.
Borç veren kreditör faizini almış.
Toplamı 301 milyar dolar ediyor.
Yıldan yıla değişiyor tabi. Toplam üzerinden bakarsak 883 milyar anaparaya 301 milyar kar ve faiz, yüzde 34’e denk geliyor. Orhangazi, “Aslına bakarsanız, dış sermayeye yatırımları karşılığında yapılan faiz ve kâr payı gibi ödemelerin toplamı 2002’den bu yana artış eğilimi göstermektedir. 2002’den bugüne dış sermayeye senelik ortalama 13,7 milyar dolar, toplamda ise 300 milyar dolar ödeme yapılmıştır. Başka bir deyişle, ülkenin döviz açığının önemli bir kalemini daha önceki yıllarda oluşan döviz açığını karşılamak için başvurduğumuz dış yatırımcılara bunun karşılığında yaptığımız faiz ve kâr ödemeleri oluşturmaktadır” diyor.
Senede ortalama 13,7 milyar dolar demek, TL olarak yarım trilyona yakın!
Aynı konuya Prof. Dr. Cem Oyvat hoca da değindi. Bir tablo grafik yayımladı. Doğrudan yatırım, portföy ve faiz giderlerini gösteriyor. 2023’te ödemeler ilk kez 20 milyar doları aşmış görünüyor.
Cem Hoca, bu dış sermayenin büyümeye katkısı yönüne de işaret etti:
“Yabancı sermaye girişi Türkiye’nin sermaye kısıtını gevşeterek hızlı büyümesine yardımcı oluyor.
Dünya Bankası anketlerine bakarsanız, Türkiye’deki firmaların en büyük kısıtının finansmana erişim olduğunu görürsünüz. Özellikle AKP’nin ilk dönemlerinde Türkiye yabancı sermaye girişleri sayesinde aynı anda enflasyonu düşürerek hızlı büyümeyi yakaladı.
Ancak yabancı sermaye girişine bağlı olarak büyümenin de maliyetleri var. Bir kere sıcak para girişlerine bağlı olarak büyüme Türkiye’yi daha kırılgan hale getiriyor. Türkiye, kısa dönemli sermaye girişlerinin tersine dönmesi, hatta durması sonucu kur krizleri yaşayabiliyor ve/veya dış borçlar problem oluyor. Özellikle 2001, 2008/09, 2018 krizlerinde yabancı sermaye girişlerinin tersine dönmesi önemli rol oynadı. 2021’deki hikaye biraz daha farklı, orada yerellerin dövize dönmesinin büyük payı var. Tabii yabancı sermaye girişlerinin TL kurunu değerli hale getirerek cari açığı ve yabancı sermayeye bağımlılığı daha da artırma riski var. Türkiye’deki yüksek enflasyon düşünüldüğünde dolardaki artışı kontrol etmemiz kötü birşey değil ama enflasyon düşürülmediği sürece Türkiye’nin cari açığı ve dolayısıyla kırılganlıkları artacak.
Bir de tabii en son Özgür Orhangazi’nin yazısında belirttiği gibi yabancı sermayeye yapılan ödemeler, birincil yatırım kaynaklı giderler içinde yer alarak cari açığa katkıda bulunuyor. Burada özellikle faiz giderlerimizi geçen yıl 10.6 milyar dolara çıkarıyoruz.
Ama çıkması en zor olduğu için daha çok tercih edilen doğrudan sermaye yatırımlarına yapılan ödemeler de geçen yıl birincil yatırım kaynaklı giderlere 4 milyar dolarlık bir katkı yapmış. Çok yüksek değil ama az da değil.
Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının da farklı etkileri olan farklı türleri var. Teknoloji getiren ve yayan yatırımlar daha çok tercih ediliyor. Ama ABD’li bir emlak firmasının Türkiye’den büyük miktarda konut alması ve insanımızdan kira geliri toplaması da doğrudan yabancı sermaye yatırımı. Ya da bir maden firmasının elimizdeki madenleri satın alması veya çevre tahribatı yapacak şekilde maden araması da doğrudan yabancı sermaye yatırımı. Ama bunlar arzu ettiğimiz türde sermaye girişleri olmamalı.”
İşin bu tarafına niye dikkat çekiyorum? Şimşek işin kolayında. Vurguncuları yüksek faiz, kazanç maması ile çekmeye çalışıyor. Tamam döviz geldi ama bu yularınızı eline geçirecek bir döviz cinsi. Doğrudan yatırımlardan ne haber? Orada kıpırdama yok. Hatta bazı kalemlerde gelenden çok gider olmuş.